Ariana Grande - Everytime
Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalar~
***
"Jimin! Tanrı aşkına!" Bayan Lee'nin kulak tırmalayıcı sesini bilmem kaçıncı kez işittiğimde ağlamak istiyordum. İlk yüzeysel provamızı alıyorduk tam altı saattir ve bu provaların uzamasının tek nedeni Yoongi ile bendim. Aslında daha çok bendim. Tanrım, olmuyordu, yapamıyordum.
Min Yoongi dudaklarını dudaklarıma örtmek için yanaşırken ben ona evet diyemiyordum.
Hissettiğim utanç ve gerginliğin bir boyutu yoktu. O kadar çoktu ki, o kadar çok elim ve vücudum titriyordu ki, oturup saatlerce ağlamak istiyordum.
Yapmam gereken tek şey, bunun aslında yanaktan armağan edilmiş bir öpücük olduğunu düşünmekti. Yapmam gereken tek şey Min Yoongi'nin dudakları benim dudaklarıma temas ettiğinde dudaklarımı değil de yanağımı öptüğünü düşünmekti.
Ne aptal bir fikir ama. İşe yaramadığı kesindi.
"Bayan Lee," dedi hemen tepemde dikilen Yoongi. "Belki de gerçekten rollerimizi başkalarıyla değiştirmelisiniz. Sorunu sadece Jimin'de aramayın çünkü ben de yapamıyorum. Sizin için söylemesi ve yapması kolay bir şeymiş gibi geliyor, bunu anlıyorum, ama bu durum bizim için öyle değil. Lütfen bize anlayış gösterin."
Uzandığım yerde doğrulup bakışlarımı Yoongi'ye kenetlediğimde içimi bir minnet duygusu sardı. Bayan Lee, ilk provaların oyunun en can alıcı sahnelerinden oluşmasını uygun görmüştü ve sonunda o sahneye gelmiştik. Juliet'in, Romeo'nun öldüğünü düşünüp zehir içerek hayatına son vermesinin ardından Romeo'nun gelip, Juliet'in dudaklarından o zehri içişinin olduğu o sahneye gelmiştik. Saatlerdir bu sahneyi tekrar alıp duruyorduk ve açıkçası Bayan Lee'nin şu an yaptığı zorlamaktan başka bir şey değildi. Ben henüz kendimi bu fikre alıştıramamışken ve biz daha ilk provamızı alırken Yoongi'nin beni öpmesine öylece evet, hadi yapalım şunu dememi bekliyordu ve bu açık açık bir zorlamaydı. Zaman tanımalıydı. Bana ve bize zaman tanımalıydı ve böylece ben de kendimi bu duruma alıştırabilmeliydim.
Yoongi her üzerime eğildiğinde, gözlerim kapalı bile olsa, kasılmanın önüne geçememiştim ve nefesini dudaklarımın üstünde hissettiğim her an ya başımı çevirmiş ve sıcak ve kuru dudaklarının yanağıma değmesini sağlamıştım ya da ellerimi Yoongi'nin omuzlarına yerleştirerek onu durdurmuştum. Bu süreç boyunca birkaç kez Yoongi'nin rahat bir nefes aldığını duymuştum ama asla onun da zorlandığını düşünmemiştim. Çünkü Yoongi, onu tanıdığım kadarıyla karakteri gereği umursamazdı. Bunu da umursamayacağını düşünmüştüm.
"Pekala," dedi Bayan Lee kendini sahnenin önündeki koltuklardan birine atarken. "Pekala haklısınız. Üstünüze çok geldim. Bugünlük burada bitirelim. Herkes dağılabilir." Herkes sevinç çığlıkları atıp eşyalarını aldıktan sonra kapıya yönelmeye başlamıştı. Rahat bir nefes alıp ayağa kalktığımda kapının önünde yüzündeki aptal sırıtışıyla beni bekleyen arkadaşımın yanına ilerliyordum ki adımın söylendiğini işittim.
"Jimin! Yoongi! Sizinle biraz konuşmak istiyorum."
"Sen git, Taehyung." dedim arkadaşıma. Omuzlarım düşmüştü. "Ben kendim dönerim."
"Pekala, eve gittiğinde mesaj atmayı unutma. Görüşürüz!" El sallayıp bana uçan öpücük fırlatmıştı bana arkasını dönmeden hemen önce. Onu onaylamış ve aynı şekilde karşılık vermiştim. Gözden kayboluşuyla suratım iyice asılırken Bayan Lee'nin karşısına geçmiş, sahnenin üzerinde oturup ayaklarını sarkıtan Yoongi'nin yanına çömelmiştim. Bakışları kısa bir anlığına bana dönse de odağını tekrar Bayan Lee'ye çevirmişti.
"Çocuklar, size ne kadar çok değer verdiğimi biliyorsunuz, değil mi?" Bayan Lee, gülümseyen suratıyla ve derin bir şefkat barındıran sesiyle ikimize yönelik konuştuğunda bunu beklediğim söylenemezdi. Açıkçası azar işiteceğimizi, ne kadar beceriksiz olduğumuzu söyleyeceğini düşünmüştüm. Hatta belki şansım yaver giderdi ve bu rolü benden alırdı. Eh, hayat her zaman beklediğimiz şeyleri sunmuyordu bize. Yoongi ile başrolü paylaşıyor oluşum bunun en büyük kanıtlarından biriydi.
"Elbette, Bayan Lee." Yoongi'nin yumuşak sesi kulaklarıma ulaştığında dönüp ona bakmıştım. Yüzünde tatlı bir tebessüm yer edinmişti ve sanki biraz da utançtan yanakları kızarmıştı. Açıkçası, dürüst olmak gerekirse, şu an gözüme oldukça şirin geliyordu. İçimde, yanaklarını parmaklarımın arasına alıp sıkmak isteyen bir his baş göstermişti görüntüsü karşısında. Yoongi'nin yüzündeki tebessüm benim yüzümde de yansıma bulduğunda Yoongi'nin cümlesini devam ettirmiş, sorun olmayacağını düşünerek ikimiz adına konuşmuştum. "Biz de size çok değer veriyoruz."
"Biliyorum." Derin bir nefes aldı. Söyleyeceği şeyleri özenle seçmeye çalışıyor gibi bir hali vardı. "Bakın çocuklar, niyetim sizi zorlamak, zor durumda bırakmak değildi. İkiniz elimdeki en yetenekli oyuncularsınız ve ben kura işlemini sırf bu yüzden defalarca düşündüm. Kura çektirmek yerine direkt siz ikinize verecektim. Başrolleri, altından kalkamayacak kişilerin alması ihtimali çok yüksekti ama yine de işi şansa bıraktım ve belki de hayatımda ilk defa şans benden bu kadar yana oldu. Siz ikiniz benim sahnemin Romeo ve Juliet'i olduğunuzda gerçekten çok mutlu oldum. Ama görüyorum ki bu sizi zorluyor."
Yoongi ile çıt çıkarmadan Bayan Lee'yi dinliyorduk. Bu açıdan hiç düşünmemiştim. Gerçekten de rolleri elimize tutuşturup bize hiçbir söz hakkı bırakmaya bilirdi. Buna rağmen hepimize kura çektirmeyi tercih etmişti ve kaderin cilvesine bakın, Romeo ve Juliet'i canlandıracak kişiler, canlandırmasını en çok istediği kişilerdi.
"Jimin, odama geldiğinde rolünü değiştirmemekte ısrarcı oldum çünkü işin sonunda pişman olacağını biliyordum. Aynı şekilde senin de, Yoongi. Ama şimdi, eğer hala rollerinizi değiştirmek istiyorsanız, sizi zorlamayacağım." Tekrar derin bir nefes aldı. Üst üste attığı bacaklarını çözüp, burnunun üstüne yerleştirdiği gözlüklerin üzerinden yüzlerimizi inceledi. "Rollerinizi değiştirmek istiyor musunuz?"
Düşündüm. Gerçekten de rolümü değiştirmek istiyor muydum? Açıkçası Bayan Lee ile konuşmaya gittiğimde bile farkındaydım ki bu içten yaptığım bir eylem değildi. Ancak kendimi buna mecbur hissetmiştim. Sanki biraz da reddedileceğime emin oluşuma güvenmiştim. Kabul, öpücük kısmı beni çok zorluyordu. Ama bunun için senelerdir eğitim görüyordum, iyi bir oyuncu olmak için. İyi bir oyuncunun, kendisine verilen her rolün altından kalkması gerekmez miydi?
"Hayır, Bayan Lee. Rolümden memnunum." dedim Yoongi hala bir şey demezken. "Sadece, sizin de söylediğiniz gibi öpücük kısmı beni geriyor ve zorluyor ama senelerdir iyi bir oyuncu olmak için eğitim almıyor muyum zaten? Eğer bu rolün üstesinden gelebilirsek, iyi olmaya bir adım daha yaklaşabiliriz." İkimiz adına konuştuğumu fark ettiğimde panikle düzelttim. "Yani, Yoongi de eğer bir değişiklik yapmak istemiyorsa tabii."
"İstemiyorum," dedi, bakışları yüzümdeydi. Her ne kadar ona bakmasam da bakışlarını yan profilimde gezdirdiğini hissedebiliyordum. Ona bakmamak için savaşırken sessizlik uzun sürmüş gibi geldi ve sebebini anlamak için inadı bırakıp yüzüne baktım. Gülümsüyordu. Lanet herif bana öylece bakıyor ve gülümsüyordu. Yerimde rahatsızca kıpırdandığımda bakışlarını çekti yüzümden. "Rolümün değişmesini istemiyorum, Bayan Lee. Üstesinden gelebiliriz." Tekrar bana döndüğünü hissettiğimde ben de ona baktım. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. "Değil mi, Jimin?"
"Evet," dedim. "Üstesinden gelebiliriz."
Üstesinden gelebilirim sandım. Yapamadım.
Beni içine çeken girdaba kapılıp ona karıştım.
***
Meri'den sevgiler, Yoonmin'li kalın!
![](https://img.wattpad.com/cover/175896092-288-k163898.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm your Romeo, you're my Juliet // Yoonmin ✓
Fanfic"Belki de, sarhoş olmalıyız." dedi Yoongi, kendini geri çekip eskimiş kanepemden kalkarken. "Evet," diye onayladım onu. "Kesinlikle sarhoş olmalıyız."