0.6

285 36 10
                                    

0.6

Human-Cristina Perri

Human-Cristina Perri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





















Yağmurlu bir gündü, Seoul sokakları kasvetli sisle örtülmüştü ve küçük, yalnız bir beden puslu camdan dışarıyı izliyordu. Etraf sessizdi, çoğu kişi öğlen uykusuna yatmıştı ama onu uyku tutmuyordu bir türlü. Her sabah, her akşam ortak salonda bulunan bu camın önüne gelip ailesinin yolda belirmesini bekliyordu. Buraya adım attığı günden beri sırtından morluklar eskilmiyordu, şu anda kollarını bacaklarının etrafına sararken bile canı çok yanıyordu. Üstelik her gece kapısının önünde ayak sesleri duyuyordu, beraber kaldığı kızlar güvenlik görevlisinin geldiğini duyduğu anda dolapların içine saklanıyor, onu da yanlarında çekiyorlardı.

Yapayalnızdı. Ona masal anlatan, güzel bir kahvaltı hazırlayan ebeveynleri yoktu artık. Ne kadar da mutluydu o zamanlar, üstelik arkadaşları vardı ve okuluna gitmeyi çok seviyordu.

Çok basitti bunların nedeni. Basit bir trafik kazasıydı, en çok da bu üzüyordu onu zaten. Seçkin birer cerrah olan ailesi seminere göndermişti, hiç geri gelmemişlerdi. Onları son kez, beyaz örtüyle örtüldükleri bir sedyenin üzerinde görmüştü. Annesinin dudaklarından hiç eksik olmayan tebessüm yoktu, babasının gözlerinin altları mosmordu ve uyanmıyorlardı. Uyanmayacaklardı.

Keşke, diyordu içinden. Keşke onları son kez öpseydim, son kez sarılsaydım. Çünkü bazen, gidenler hiç geri gelmiyordu.

Üstünde ona ait olmayan kıyafetler, saçlarında annesinin örmediği örgüler, sırtında ve kollarında bu güne kadar ona bir kez bile vurmayan babasından olmayan izler...

"Yeni mi geldin?"

Küçük kız, gözlerini açtı ve kafasını yasladığı soğuk camdan kaldırdı. Yalnız kalmak istiyordu, bu çocuğu daha önce birkaç kez görmüştü ama kimsenin yanına yaklaşamıyordu ve karşısındaki çocuk her zaman gülümsüyordu, cana yakındı; kız öyle değildi, utangaçtı, yanına gitmeye utanmıştı.

Kafasını salladı, konuşmak istemiyordu ama yanına çöküp onunla sohbet etmeye çalışan çocuk hiç de yardımcı olmuyordu. "Ben burada büyüdüm."

Kız cevap vermedi, çocuk konuşmaya devam etti.

"İstersen arkadaş olabiliriz."

"Arkadaş olmak istemiyorum," dedi kız cama çarpan yağmur damlalarına kulak kesilirken. Bu sesi her zaman çok sevmişti. "Ailemi geri istiyorum."

Çocuk, bunları çoktan atlatmış gibiydi. "Gelmeyeceklerini biliyorsun."

Biliyordu. Arabanın içinde anne ve babasına seslenip cevap alamadığı andan beri artık dönüşü olmayan bir yola girdiğini biliyordu. Kabullenmek istemiyordu, anneler bırakır mıydı hiç evlatlarını? Babalar güçlü kollarını çeker miydi hiç?

doomsday |rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin