0.7
Little Me-Little Mix
Dudaklarımdan firar eden bir çığlık,
Puslu karanlığın içinde kıvranıyor.
Söylesene,
Kulaklarını neden kapatıyorsun?Biliyorsun,
Kaçamayacaksın.
Ruhların isyan ettiği bu geceden,
Asla sağ çıkamayacaksın.Çok küçükken annem bana piyano öğretmişti.
Müzikle iç içe büyümüştüm; babamın ve annemin beni uyutamadan önce kulağıma mırıldandığı ninnilerin melodisiyle müzik hayatımın içine girmişti, parmaklarımın piyano tuşlarının üzerinde kontrolsüz gibi gözüken ama bir o kadar da kontrollü dans edişini seviyordum. Beni rahatlatıyordu; sinirliysem daha kuvvetli, acı çektirmek ister gibi basıyor ve yükleniyordum tuşlara. Üzgün olduğumda hoş melodinin arasına karışan hıçkırıklarım tuşlara hafifçe dokunan parmaklarım altında eziliyordu.
Özeldi müzik benim için; anne ve babamın birer işkolik olmasına rağmen mutlaka müziğe ayıracak vakitleri olurdu, onlar gittikten sonra geriye kalan nadir şeylerden biri de bana öğrettikleri piyano ve keman idi bu yüzden kahrolmuştum çünkü yetimhanedeki müzik odasına girmemize asla izin verilmiyordu.
Hoseok, bunun için de kendini tehkikeye atıyordu.
Anahtarları gizlice kaçırıyordu ve sırf ben müzik aletlerini çalabileyim diye ses geçirmeyen müzik odasına girip arkamızdan kapıyı kilitlediğinde gergin ama bir o kadar da rahatlatıcı dakikalar başlıyordu bizim için. Dans etmeyi severdi, ben çalarken vücudunu müziğe uygun olarak hareket ettirdiğinde kendimi sahne çıkmış gibi hissederdim. Hiçbir çocuk oraya giremezken biz ikimiz gizlice de olsa hayatımızın en güzel vakitlerini geçiriyorduk.
Ben nasıl inanırdım şimdi bütün bu olanlara? Tüm benliğimle benimsediğim, kardeşimden de öte olan o küçük çocuğun bu hale geldiğine nasıl kanabilirdim? Sadece gözlerimi ve kulaklarımı kapatarak bu olanlar hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyordum. Olamazdı, kalbim bunu kabul edemezdi. Hoseok, ölmüş bile olabilirdi ama bu işlere karışması imkansızdı. Masumdu o, koruyup kollardı insanları. Şimdi çıkıp birdenbire bir canavarın teki nasıl olurdu?
"Chae, dalgın gibisin."
Gözümün hizasında gördüğüm parmaklar ile irkildim ve kendime geldim. Lisa, karşımda kahvesini yudumlarken en az benim kadar düşünceli görünüyordu ama biz iki kararsız arkadaş olduğumuzdan ne yapacağımıza karar veremiyorduk. Ona henüz dün gece olanları anlatmamıştım, hiçbir şey bilmiyordu çünkü duyduklarımdan sonra adeta bir hayalet misali evden içeri süzülerek kendimi yatağa atmış ve ölü gibi uyumuştum kanıma karışan alkol ile birlikte. Anlattıktan sonra ne tepki vereceğinden pek emin değildim ama çığlıklarıyla kafeteryayı inletmemesini umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doomsday |rosékook
Fanfiction"Kıyamet gelip çattığında ne yapacaksın Jungkook," dedim usulca adımlarımı atarken ona doğru. "Kalkabilecek misin günahlarının altından? İçine atılan kötülüğün tohumları filizlenmeden söküp atabilecek misin kökünden?" Karşımdaydı, duruyordu öylece m...