#7 Cry Baby

358 45 58
                                    

"Hayır." Dedi genç çocuk elindeki içki şişesini sallamaya devam ederken. Göz bebekleri yukarıya doğru kayarken bayılacağını hissetti ve kafasını oturduğu kanepede arkaya doğru atıp seslice yutkundu.

"Hayır, ne?" Shawn gözlerini yumarak yavaşça fakat fazlasıyla derin bir nefes aldı. Göz kapaklarının çağrısına cevap verip saatlerce, günlerce belki de yıllarca uyumak istiyordu. Bu işkence her ne zaman son bulacaksa, birinin onu sakin ve acısız uykusundan sarsıp uyandırmasını istiyordu.

"Elime bir silah alıp kaçmayacağım, Andrew."

Andrew ona yaklaşarak elinden düşmek üzere olan bitmiş içki şişesini çekti ve bedenini Shawn'ınkinin yanına attı.

"Zorundasın Raul." Shawn sinirli bir şekilde gülümserken gözleri hala kapalıydı. Delirmiş gibi hissediyordu.

"Yapamam Andrew. Bunlar doğru gelmiyor." Andrew yüzünü ellerine gizleyip suratını ovduktan sonra iç çekti, o da uykusuz ve yorgundu.

"Öylece ölümünü ve bunca çaba sonucu yaptığın kariyerini mahvetmelerini beklemek mi sana mantıklı geliyor?" Dedi bakışlarını yanındaki oğlana çevirirken. Shawn tek elini saçlarından geçirip gözlerini araladı ve karanlık odadaki belli bile olmayan tavana gözlerini dikti. Bakışları onu izleyen Andrew'e kaydığında üzerine terden yapışmış tişörtünün yakasını tembel hareketlerle düzeltti.

"Beni gören kişilerin işini bitirmem gerektiğini söylüyorsun Andrew. Tanrı aşkına yirmime daha yeni basmış bir çocuğum ben. "İşini bitirmek" gibi saçmalıklar filmlerde oluyor diye hatırlıyordum. Bu yanlış, çünkü tamamen yanlış hissettiriyor."

Andrew ıslak kıvırcıkları terden yüzüne yapışmış gergin bedenine bakıp yandaki havluyu ona fırlattı ayağa kalkmadan önce. Shawn dolu gözlerini gizlemek için fırsat bilerek yüzünü havluya gömdü, saçlarını ve ensesini serinletmeye çalıştı.

"Yanlış hissettiriyorsa doğru yoldasındır, Shawn." Andrew oğlunun çöküşünü izliyormuş gibi gelen ağır üzüntüye daha fazla dayanamayarak odadan çıktı ve kaldıkları apartmanın asansörüne doğru yöneldi.

Shawn, iyi bir insandı. Ama yine de yeni tanıdığı bir insanın hayatını kendi hayatına seçecek kadar aptal olmamalıydı. Olmayacağını umuyordu.

.

"Tamam." Dedi Shawn kendi kendine. Bulunduğu şu odada yaşananlar dahi bomboş geçen son üç haftadan sonra ona ağır gelmiş gibiydi.

"Onu öldürmek zorunda değilsin. Sadık kalacaktır. Tamam." Ayağa kalktı ve pencereyi kapatarak derince yutkundu. Hava kapkaranlıktı. Saat kaçtı, kaç saattir bu evde, o kız ile birlikteydi, hiç bir fikri yoktu.

Acıyan başı yüzünden yüzünü buruşturarak kafasındaki zonklayan tarafa doğru yavaşça elini götürdü. Kurumuş kan her zaman yumuşak olan saçlarını sertleştirmişti. Vazonun bıraktığı yara, kabuk tutmuş olmalıydı.

Carmen kapıdan çıkıp gittiğinden beri evde en ufak bir ses bile olmamıştı. Bu hem Shawn'ı hem de Carmen'ı tedirgin ediyor, meraka düşürüyordu. Shawn daha fazla dayanamayarak odanın kapısına doğru yöneldi. Anlamadığı bir heyecan kalp atışlarını hızlandırsa da o bunu hiçe sayıp sakin ve sessiz adımlarını atmaya devam etti.

Koridorun sonuna doğru uzanan bir kaç kapıya göz gezdirdiğinde hangisi olduğunu bilmeden Carmen'ın bulunduğu odaya doğru yürüdü Shawn. Kapalı olan bir kapının önünde durduğunda yutkunarak beyaz kapıyla bakıştı bir süre. Eli kapının koluna doğru emin olmayan bir yavaşlıkla uzanmıştı ki, gelen bir ses onu durdurdu.

Death / Shawn Mendes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin