ATEŞ VE BUZ

2.4K 53 10
                                    

İKİNCİ HİKAYEM İLE KARŞINIZDAYIM. SADECE BİR BÖLÜM KOYACAĞIM ŞİMDİLİK. SİZDEN İSTEDİĞİM OKUDUKTAN SONRA DÜŞÜNCELERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞMANIZ. BENDE ONA GÖRE HİKAYEYE DEVAM EDECEĞİM. DİĞER KİTABIM GİBİ ELİMDE BÖLÜM OLMADIĞI VE OKUL OLDUĞU İÇİN BÖLÜMLER GEÇ GELECEK. LÜTFEN OKUDUKTAN SONRA DÜŞÜNCELERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞIN. İYİ YADA KÖTÜ FARK ETMEZ.

İYİ OKUMALAR.

Çeşmeye sürgüne yollanıyorum. Neden mi? Dedemin vefatından sonra yılda bir kaç kez sinir krizi geçirdim. Ben beni ayakta tutan sütunlarımı kaybettim. İki dakika önce bütün akrabalarımın önünde krize girdim. Teyzemleri arkama alıp karşımdakilere ağzıma ne geldiyse söyledim.

''Yeter artık. Susmaktan sıkıldım. Salak gibi davranıp hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmaktan sıkıldım. Uyuduğumu sandığınız her gece konuştuklarınızı duydum. Kapalı kapılar ardında konuştuklarınızı duydum. Bir şey olduğu zaman kız kardeşlerinizi arayıp onlardan hesap sormanızdan bıktım. Karılarınızın kocalarınızın gazına gelip suçu olmayan kardeşlerinizi azarlayıp onları ağlatmanızdan bıktım. Her şeyi içimde tutup sevdiklerimi savunamamaktan sıkıldım. Yüzünüze bakıp tükürememekten, içimdeki küfürleri her gece yastığıma etmekten sıkıldım. Sizden sıkıldım ve utanıyorum. Hepiniz cehennemin en derin yeri hak ediyorsunuz. Biriniz ölse bile bir gram gözyaşını harcamam sizin için. Hayatımdan siktir olun gitmenizi istedim yıllarca ama siz sülük gibi yapış ruhumu emdiniz. Et torbası olana kadar emip bitirdiniz duygularımı, hayallerimi, umutlarımı, sevdiklerimi benliğimi... Ama bunların hiç biri için üzülmedim benden çocukluğumu, masumluğumu da aldınız. Hayatımın en güzel anılarını sırf zevkleriniz uğruna lekeye buladınız. Siz birer hırsızsınız. İnsanların hayatını çalan pislik ve adi insanlarsınız. Hepinizden nefret ediyorum.'' Duvar gibi çarpmıştı sözlerim onlara. Dolan gözlerim cesaretimin bittiğini gösterir gibiydi. Bavulumu alıp babaannemin evine gittim. Babamı arayıp beni almasını istedim. Babaannemin evindeki eşyalarımı da bavula tıktım. Aşağı indiğimde teyzem karşımda duruyordu. Bakışlarıyla gitme diyordu ama yapamazdım. Sinirlendiği zaman ağlayan nadir iki insandık biz. O ve ben aynıydık. Evin en küçüğü olmak gibi bir hata yapmıştık, hep ezilen biz olduk. Ama ikimizde güçlüydük. Üzerimizde otorite kurmak isteyenleri hayatımızdan silerdik. Arabaya binip yolu izlemeye başladım. Babam elime uçak bileti verdi.

''Çeşme'ye gidiyorsun. Ben seni arayana kadarda gelmiyorsun.''

Konuşacak veya karşı çıkacak halim yoktu. Başımı sallayıp ruhsuzca dışarıyı izledim.

Sabah alarmın sesiyle uyandım. Son kez baktım yarısı su yeşili yarısı lacivert odama. Evet, ilginç bir insanım ama en sevdiğim rengin en sevdiğim tonlarıydı. Onlar siyah ve beyazdı benim için. Ölümden önce ve ölümden sonraydı bazen de. Kapımın tıklanmasıyla yataktan çıktım. Dün içine ne bulduysam doldurduğum bavulumu açıp içindekileri boşalttım. Dolaptan kıyafet seçip bavula koymaya başladım. Mavi beyaz V yakalı tişörtümü aldığımda bir kâğıt düştü. Uzanıp elime aldım. Piknikte çekilmiş bir fotoğraftı. Kuzenlerim ve ben toplan on kişi küçücük bir hamağa binmiş gülümsüyorduk. Her birimizin gözleri parlıyordu. Ben mutluydum. Hayatımın sonsuza kadar değiştiği yaz tatilinin son mutlu anısıydı. O zamana kadar hiçbir şeyden korkmazdım, örümcekler hariç. O tüylü ve de iğrenç böcekleri her gördüğümde tır ile üzerlerinden geçmek gelir içimden. Bu fotoğrafın çekildiği günden birkaç hafta sonra tamamen değişmiştim. Ardı ardına gelen ihanetler yavaşça kalbimi donduruyordu. Mutluluğumun bıraktığı boşluğu acı ve kin dolduruyordu. Fotoğrafı da bavuluma koydum. Odamdan çıkıp banyoya girdim. Kısa bir duş alıp dış fırçam ile macunumu kutuya koyup odama geçtim. Kutuyu bavuluma atıp çalışma masamın önündeki sandalyede asılı olan kıyafetlerimi giydim. Aynanın karşısında son kez seçil verdim saçlarıma. Bavulumun fermuarını kapatıp çekerek odamdan çıktım. Birkaç kez seslendim fakat evdeki hizmetçilerden başka kimse yoktu. Bavulumu kapının yanına bırakıp son kez evimi gezmeye karar verdim. En aşağı indim önce. Mutfağın altın kaplamalı kolunu tutup yavaşça ittim ve kapıyı açtım. Burnuma dolan taze poğaça kokusu istemsizce gözlerimi kapatmama neden oldu. Derin nefes alıp gülümsedim. Gözlerimi açıp etrafa baktım. Tezgâhın üstünde bir tepsi dolusu poğaça soğumaya bırakılmıştı. İçeri girip elimi tezgâha koydum. Sivri köşe elime battığında gülümsedim. Bu evde yaşayan herkes başını vurmuştu bu köşeye. Ahşap dolap kapaklarında gezdi elim. Camdan son kez bakıp mutfaktan çıktım. Salona girmeden direk üst kata çıktım. Salon özel misafirler içindi ve kapısı her daim kilitlidir. Ebeveynlerim odasını da es geçtim. Oturma odasından balkona çıktım. Tatlı soğuk bir meltem merhaba dedi. Fırından çıkan ekmeklerin kokusu ile bahçedeki vanilyaların kokusu hava karışarak burnuma doluyordu. Uzak olsak da hafif yosun kokusu da geliyordu denizden. Yoldan boş denecek kadar az araba geçiyor, çoğu insan sabah sporu yapıyordu. Son kez nefes alıp kokunun hafızama kazınmasını istedim. İstanbul'a son kez baktım ve arkama dönüp aşağı indim. Bavulumu sürükleyip benim için gelmiş olan taksiye binip havaalanına doğru yola çıktım.

ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin