Bölüm 10

113 9 7
                                    

"O-la-maz!"

"Sakin ol Klaus bir yolunu bulacağız."dedi sakince Violet. Klaus bütün olanları Violet'e anlatmıştı ve yardım istiyordu. Violet ise sesini ne kadar sakin çıkarmayı başarsa da o da endişeleniyordu.

"En yakın dostuma bunu yapamam. Bu çok-" Klaus cümlesinin devamını getirecekti fakat Violet sözünü kesti. "Psikopatça. Yapmazsan ölebilirsin ve bunu istemeyiz. Hem Frank aşk acısından ölmez ya. Sonuçta Alice'nin ondan hoşlandığı da kesin değildi."

"Peki aşk iksirini nereden bulacağız?"dedi Klaus endişeli bir şekilde. Violet ona bilmez bir bakış attı. İkisi de oflamaya başladılar. Lily'nin kızıl saçlarını savurarak geldiğini görünce Violet yerinden kalktı. Lily ona "Neden-bu-kadar-üzgünsün?"bakışı atınca onu kenara çekti ve her şeyi anlattı. Lily'nin gözleri büyüdü.

"Nasıl böyle psikopat biri olabilir?"dedi kendi kendine. Violet tabii ki Isadora, Duncan ve Quigley olayını anlatmamıştı. "Peki ben aşk iksirini nereden bulacağınızı biliyorum."

Violet ve Klaus'un sorar gözlerle ona baktıklarını görünce ekledi. "Fazla yasal ve iyi bir yol değil." Fakat Violet ve Klaus her yola vardılar. "Ee, ne yapıyoruz?"

*İksir Dersinde*

"Şimdi ben Profesör Slughorn'u oyalayacağım ve sen de alacaksın. Anlaştık mı?" dedi Lily yorulmuş bir sesle. Sabahtan beri bunun için uğraşıyorlardı. Violet kafasını salladı. Ders bitiminde Lily Profesör'ün yanına gitti. Ona bir şeyler anlatmaya başladı. Violet ise eşya dolabına doğru yaklaştı. Fakat hiç istemediği bir manzara vardı.

Potter ve çetesi oradan bir şeyler aşırıyorlardı. Tabii ki Violet'i görmüşlerdi. Aşırdıkları şey ise ilginçti: Sakinleştirme iksiri. Kimi sakinleştireceklerdi ki? Bu düşünceler arasından Black'in sesiyle sıyrıldı. "Burada ne işin var?"

"Eh, sizin ne işiniz var diye sormayacağım, ayrıca size neden söyleyeyim?"dedi Violet tehditkar bir şekilde. Gözlerini kıstı. Çapulcular ise daha fazla dikkat çekmek istemiyorlardı ve oradan ayrıldılar. Violet ise lanet okuyup aşk iksirini kaptı. Lily ise bu sırada konuşuyordu.

"Evet Profesör, iksirler bu aralar bi hoşuma gidiyor yani, Aaa, Violet sen de mi buradaydın? Hadi gel gidelim."dedi Lily yalancıktan ve Violet'i çekiştirdi. Böylece ne olduğunu anlamadan sınıftan çıktılar. Lily Violet'i süzdü.

"Sakın bana iksiri almadığını söyleme! Zaten canım çıktı-" Lily daha devamını getirecekti fakat Violet gülerek sözünü kesti. "Merak etme, aldım."

"Peki neden bu kadar garipsin?"dedi Lily ikna olmamış bir şekilde. "Öyle mi? Sence de biraz abartmıyor musun? Hiçbir şey olmadı." Fakat hala Lily ikna olmamıştı.

"Bana anlat ne olduğunu!"dedi en sonunda sinirli bir şekilde. Violet Lily'nin sinirlenirse en yakın arkadaşına bile lanet çakabileceğini biliyordu. Oflayarak başladı. "Aşk iksirini alırken Potter ve çetesi ile karşılaştım. Ellerinde sakinleştirme iksiri vardı."

Lily Violet'e endişeli gözlerle baktı. "Peki seni gördüler mi? Yani aşk iksirini alırken?" Violet Lily'nin endişeli gözlerine bir cevap verdi. "Benim sadece bir şey aşıracağımı anladılar. Sonra toz oldular. Sanki biraz endişeliydiler. Yani aşk iksiri aldığımı bilmiyorlar."

Lily bir rahatlama sesi çıkardı. Birlikte ortak salona ilerlediler...

*plan zamanı*

Klaus etrafına baktı. Arkadaşını üzeceği için üzgündü. Fakat yapmalıydı. İksiri Lily ayarlamıştı. Kurabiyelerin içerisine biraz atmışlardı. Bunu Garett adlı çocuğa vereceklerdi. O da Alice'e verecekti. Klaus yerini aldı.

"Ah merhaba, ben Alice'in bir arkadaşıyım acaba bunu ona verebilir misin? Benim derse yetişmem gerek de" Bunu söylerken bir yandan götürmesi için dua ediyordu.Garett kafasını salladı. "Tabii" Kurabiyeleri aldı ve ortadan kayboldu...

*Akşam*

Garett biraz saf bir çocuk olduğundan Alice'i geri çevirmemişti. Çıkmaya başlamışlardı. Frank ise daha ortalıklarda yoktu. 

"Nerede bu çocuk?"dedi Klaus endişeli bir sesle. Belki de depresyona girmişti. Belki de... Düşünmek istemiyordu. Bir an önce dostunu görmek istiyordu.

Frank bir anda kapıda belirdi. Sinirli gözleri Klaus'un üstündeydi. Açıkçası Klaus biraz korkmuştu. Ortamı yumuşatmak için "Hey dostum nerelerdeydin?"dedi. Frank hala kızgındı.

"Dostum mu emin misin? Ben dostlar dostların iyiliğini ister diye düşünüyordum. Nasıl yaparsın? Hem de bile bile?" Klaus anlamamış numarası yaparak "Neyden bahsediyorsun?"dedi.

"Hani Garett'a verdiğin kurabiyeler!" Klaus itiraz edecekken Frank devam etti. "İtiraz etme ne yaptığını biliyorum." Önüne bir fotoğraf koydu. Klaus Garett'a kurabiye veriyordu. Bu fotoğrafı kimin çektiğini biliyordu. Hile yapıyordu...

"Söyleyecek sözün yoksa ben yatakhaneye gidiyorum."dedi Frank kızgın bir sesle. Arkasına son bir kez döndü ve "Oysaki seni iyi biri sanmıştım."dedi. Yatakhanesine içinde kayboldu...

Klaus kendini yatağa attı. Çok güzel, şimdi bu kapşonlü şahıs hile yapıyordu. Yatakhaneye yatamayacak kadar yorgundu. Kendini Gryffindor'un sıcak koltuklarına attı...

"Hey, Klaus uyan, Sihir tarihini kaçıracaksın!" Bu Violet idi. Kucağında Sunny vardı.

"Peki kalkıyorum."dedi yorgun bir sesle. Dün gece çok düşünmüştü fakat bu kişinin kim olduğu ile ilgili kesin bir sonuca ulaşamamışlardı. Ayrıca kafasında hep aynı ses çınlıyordu. "Oysaki seni iyi biri sanmıştım..." Olmuyordu, üç kardeş şanssızdı. Bunları düşünerek Violet ve Sunny'e baktı.

"Ne oldu? Neden öyle bakıyorsunuz?" dedi Klaus. Çünkü kalktıklarından beri bir gariptiler.

"Klaus bak Sunny'nin tehdit mektubu!"dedi Violet sessizce. Klaus mektubu okudu.

"Hey pipsquik sana bir görevim var. Mutfaktaki ev cinlerini biliyorsun. Onları zehirleyeceksin. Burada malzemeler var. Yemeklerine bir tutam koysan yeter. Her şey sana bağlı. Üç günün var! Yap ya da öl. Basit değil mi? Fakat şunu unutmayın Baudelaire'lar: Ben sizi hep izliyorum!"

Klaus Sunny'nin elindeki zehre baktı. Bu kolay olmayacaktı. Yap ya da öl! Basit değil mi?

Üç gün var...

Üç gün...

Yazardan not: Merhaba, yorum veya vote yazmıyorsunuz ve benim de yazasım gelmiyor. Herneyse bükün zar zor yetiştirdim... Sizce Sunny'e ne olacak? Yorum yazarsanız sevinirim.

Sihirle kalın!





Talihsiz serüvenler ve çapulcularWhere stories live. Discover now