3. BÖLÜM: GENÇ MAHKUM

207 73 389
                                    

Müdür gördüklerine inanamıyordu. Erdem'in başına neler geldiğinden haberdardı fakat... Fakat nasıl? Bu güçler... Bu güçler nereden gelmişti Erdem'e? Bu güçlere nasıl sahip olmuştu? O bir mutant değildi sonuçta. Müdür donakalmıştı. Ne oluyor bu çocuğa? Polisi arayıp zaman kaybetmek yerine duruma kendi müdahale etmeye karar verdi.
Gömleğinin cebinden küçük bir kumanda çıkardı.

Kumandada yalnızca bir parmak izi algılama bölümü vardı. Baş parmağını o bölüme yerleştirdi ve kumanda onun parmak izini taradı. Taramadan sonra müdürün arkasında kalan duvar sağa ve sola doğru ayrılarak gizli bir odaya açıldı.

Müdür ani saldırılara karşı kendini ve okulunu koruyabilmek için bu gizli odada silahlar saklıyordu. Bu odadan yalnızca kendi haberdardı.
Odayı ilk defa bir acil durum için açmıştı.

Eğer olayı biraz daha erken fark edebilseydi belki de bu kadar kişi ölmemiş olurdu.
Müdür ister istemez kendini suçlu hissetmişti.

Kumandayı masaya bırakıp gizli odaya girdikten sonra gözüne kestirdiği silahı alıp çıktı. Odanın duvarlarına çeşitli silahlar asılmıştı. Duvarlar eski püsküydü. İçeriden rutubet kokusundan başka bir koku gelmiyordu.
Kumandayı geri aldı ve tekrar baş parmağını taratarak gizli odayı kapattı. Bu işlem 3-4 saniye sürdü.
Silahı elinde hızlıca odasından çıktı.

Erdem koridordan ayrılmamıştı ve hala kendiyle cebelleşiyordu. Vücudunun parıldaması geçmişti.
Bir süre sonra tamamen bilincini kazandı ve tüm yaptıklarının farkına varabildi. Yaptığı şeyleri bir bir düşündü ve büyük bir pişmanlık yaşadı.
Düşüncelerine bir yenisi daha eklenmişti.

Artık öldürdüğü insanları düşünüyordu.

Derin nefesler alıp vermeye başladı. Başı ağrıyordu. Yüzünden damla damla ter akıyordu. Vücudunun her yeri ağrıyordu. Nefesi kesiliyormuş gibi oluyordu.

"BEN NE YAPTIM?! Bunu nasıl yapabildim?! Nasıl yapabildim?! NASIL?! NASIL?! NASIL?!"

Tüm feryadı ıssız koridorda yankılandı. Koridorda kimseler yoktu. Gözlerini kapadı ve başını yukarı kaldırıp bağırabildiği kadar çok bağırdı.
Boğazı ağrısa da bağırmayı sürdürdü. Çok acı veriyordu.

Yanıbaşındaki bir kızın kopmuş bacağını fark edince midesi ağzına gelmişti. Kız her kimse geriye sadece bacağından parçalar bırakmıştı.

Bir elini duvara yasladı ve başını öne eğip yere asit kustu.

Her şey çok acı veriyordu.

Sırtını duvara yasladı. Ellerini hafiften öne doğru uzattı ve avuç içlerine baktı. Göz yaşları avuç içlerine damlıyordu.
Damla damla akan yaşlar yerini sular seller gibi akan yaşlara bıraktı.
Onu korkutan şey de tekrar ağlamaktı zaten.
Ne olduysa ağladığı için olmuştu.
Eğer tekrar ağlamaya başlarsa...

Eğer tekrar ağlamaya başlarsa içinde oluşan güç tekrar ortaya çıkabilirdi ve bu güç belki de çok daha büyük bir yıkıma sebep olabilirdi.
Ancak bunu kontrol edemiyordu. Sürekli ama sürekli ağlamak istiyordu. Bunun bir sonu var mıydı?
Böyle giderse her ağladığı vakit birileri ölecekti.

Erdem tekrar ağlamaya başlamış fakat herhangi bir asidik güç ortaya çıkarmamıştı.
Bu normal bir ağlamaydı ve pişmanlık doluydu.
Yaptıklarından pişmandı ve her şeyi düzeltmek istiyordu.

Ağlayarak avuç içlerine baktı. Avuç içleriyle gözlerini sildi.

...

Müdür hızla Erdem'in bulunduğu koridora geldi.
Onu görünce silahını sıkı sıkı tuttu ve ona doğru yaklaşmaya başladı.
Erdem hıçkıra hıçkıra ağlarken göz yaşlarını silmekle uğraşıyordu. Bu sefer silmek için kollarını kullandı.
Müdürün yaklaştığını fark edince gözlerini kapadı. Müdür silahını ona doğrulttu.

KILL COUNTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin