Ben Ada. Ada Korkmaz. 2 senedir geceleri uykularımdan uyandıran, sinir krizleri geçirmeme yol açan nöbetlerle uğraşıyordum. ilk başlarda nörolojik bir durum olduğunu düşünmüştüm. Sürekli gidilen doktor randevuları bir sürü çekilen emarlar, alınan kanlar yapılan testler sonucunda kafamda bir sorun olmadığı psikolojik bir nedene bağlı olduğu söylenmişti. Psikologlarla olan sürece girdiğimde ise konversiyon bozukluğu denilen hastalığa sahip olabileceğim ortaya kondu. Kesin konuşamıyorlardı çünkü bazı belirtiler uymuyordu. Hastalığın şimdiye geçmiş olması bekleniyordu ama hastalık beni esir almış ve bırakmıyordu. Ne kadar bir faydasının olmadığını düşünsemde tedavi amaçlı hala psikoloğumla görüşmelere devam ediyordum. Garip ilaçlar kullanıyor birazda olsa duygularımı bastırmaya çalışıyordum. Doktorlar iyi olacağımı söyledikçe ben daha çok umutsuzlaşıyor beni bu hale sokan durumu düşünmekten alıkoyamıyordum. Beni bu hale sokan ne mi? Babam... Evet babam. Eskiden bazı travma vakalarını abartı buluyordum. Sonradan insan kendini bir travma içinde bulunca en küçük şey bile abartı gelmiyordu. Babamın beni soktuğu bu durum benim bunu anlamamı sağlamıştı. 2 yıl önce, 17 yaşında normal bir lise 3 öğrencisiydim. Annem, babam ve ben normalbir aile gibi mutlu yaşıyorduk. Babam her zaman beni ve annemi çok sevdiğini söyleyen fırsat buldukça beni dizlerine yatırarak seven tatlı dilli bir adamdı. Senenin ortalarında babam eve geç gelmeye, geldiğinde de çoğunlukla sarhoş bir şekilde olmaya baslamıştı. Nedenini kestiremiyordum. Bazen eve gelmediği bile oluyordu.Annemi sürekli ağlarken yakalıyor ona destek olmaya çalışıyordum. Bir gece babam yine geç vakitlerde eve gelmişti. Ben salonda annemle ders çalışırken babam annemi kolundan çekip kaldırmıştı.
"Seninle konuşmam lazım Deniz." demişti. Sesi kızgın bir o kadarda sakin çıkıyordu. Annem ve ben sarhoş olduğunu düşünerek ona baktık Ama hiçbir şekilde sarhoşluk belirtisi göstermiyordu. Annem şaşırarak babamın karşısına geçti. Bir şey demesini beklerken bana döndü,
"Sen odana geç Ada." diye söylendi. Ben kitaplarımı yavaş yavaş toplaöaya başlayınca evin içinde yankılanan sesle irkildim.
"Hızlı ol, kitaplarını bırak ve odana geç dedim sana." diye kükreyen babama baktım. İlk geldiğindeki sakin halinden eser yoktu. Annemle tek kalmalarını istemiyordum ama daha fazla onu kızdırmaya niyetimde yoktu. Hemen ayaklanarak salondan çıktım. Merdivenlerden çıkıyormuş gibi yapıp yan tarafa mutfağa geçtim. Bir kaç dakika ardından babamın sesi duyuldu.
"Ben aşık oldum Deniz." O cümleyle ben yıkılmışken annemi düşünemiyordum. Vereceği tepkiyi beklerken sakince çıkan annemin sesine kulak kabarttım.
"Biliyordum. Her gece geç gelmen, içmen, yanıma yatmaya, bana dokunmaya çekinmenden her şeyi anlamıştım." Her ne kadar sakin konuşsada sesindeki hüznü kalbimin en derin kuytularında bile hissediyordum.
"Sana hiçbir zaman aşık olmadığımı fark ettim." Dedi babam. Bu sözle gözlerim iri iri açılırken midemdeki hareketlenmeyi fark ettim. Babama karşı iğrenme isteğim gün yüzüne çıkmıştı. İçeriden hıçkırık sesleri duyduğumda gözlermdeki doluluk annemin hıçkırıklarına ithafen yanaklarıma damlalar halinde yayılmaya başlamıştı bile.
"Nasıl... Nasıl bu kadar adi olabildin? Nasıl" diye bağıran anneme, babamın suçluluk duygusuyla sessiz kalacağını düşünürken hiç beklemediğim cümleye karşı midem bulantım artmıştı.
"Çok kolay oldu. Ondaki hiçbir şey sende yok." demesiyle annem daha çok hıçkırırken bağırdı.
"Adi herif. Defol evimden defol." ama babamın gitmeye hiç niyeti yokmuş gibi davranıyordu. Annemin acı inlemesiyle kafamı salona uzattım. Babam, annemin kolunu tutmuş şiddetle sıkıyordu.
"Asıl sen defol. Ne seni ne de o kızını yarından sonra burada görmek istemiyorum. Eğer dediğimi yapmazsan sonuçlarına katlanırsın." bağırarak söylediği bu cümle bir hançer gibi kalbime saplanmıştı. Demek bana olan sevgisi de yalandan ibaretti. Canımın yanması ve ani bir sinirle içeri daldım.
"Bırak annemi. Defol git." diye bağırıp çağırmaya başladım. Babam ise annemin kollarını bırakıp omuzlarımdan tutmasıyla beni duvara itmesi bir olmuştu. Bir karıncayı dahi incitmeyen adam saçlarının her bir telini sevdiğini söylediği kızına zarar vermişti. Gözümden dökülen yaşlarla yere yığılmıştım. Gözlerim bulanık görüyor, kulaklarım sesleri duymuyordu. En son babamın yerde olan bana ve anneme bakıp evden çıkmasını hatırlıyordum. Ertesi gün ben hastanede ilk krizimi geçirdiğimi öğrenmiştim. Annemse beni ne kadar yalnız bırakmak istemesede bir nakliyeci tutup ikimize ait eşyaları evlenmeden önce yaşadığı eve taşıtmıştı. Bunu babam tehtid ettidiye yapmamıştı. Yapmıştı çünkü ne annemin ne de benim daha fazla o adamın yüzünü görmek istemeyişimizdi. Ben hastaneden çıkıp yeni evimize yerleştiğimizde hastane sürecine başlamıştım.
İşte benim hikayem buydu. Kimine göre saçma ve abartı, kimine göre acınası. Bana göre ise çok acı vericiydi. Bu durum bana her ne kadar acı versede alışmaya çalışıyordum. Sorunda buydu ya zaten. Bu karanlıkta, Yalnız başıma, bu hastalıkla baş etmek zorundaydım. Ve ben sadece alışmaya çalışıyordum. Artık zihnen ve bedenen çökmüştüm. Ya bu karanlıkta boğulacaktım ya da çıkmak için daha fazla çaba sarf edecektim.
Bu karanlıktan kurtulabilecek miydim?
Eğer buraya kadar okuduysan umarım beğenmişsindir. Senin fikrin benim bu uçsuz bucaksız hayal dünyamda çok büyük bir önem taşıyor. Ve eğer mümkünse buradan ya da özel olarak fikrini, eklemek istediğin bir şeyi, Kurgu, isim, kapak önerini benimle paylaş. Şimdiden teşekkür ederim. İyi ki varsın...
Instagram hesabımız "Mrsalwayss"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAN DOĞAN AY (Askıda)
Teen FictionGenç bir kızın hayalleri, istekleri, yaşayacakları en fazla ne olabilirdi? Güzel bir aşk yaşamak mı, ailesiyle yaşlanmak mı, güzel bir okul, güzel bir iş... Benim de bir zamanlar hayallerim bunlardan ibaretti. Şimdi ise hayallerim bu karanlıkta ben...