BÖLÜM 2: KAMP

204 125 82
                                    

3 gün geçmişti aradan. Geçen 3 gece de mucizevi bir şekilde kriz geçirmemiştim. Arada bana ulaşan bu mucizeler bana iyi geliyordu. Ayrıca sakin geçen bu 3 günün ardından kampa gideceğim gün gelip çatmıştı. Doktorum birazdan beni alacak ve kamp alanına götürecekti. Evden gitmek, annemi bırakmak hala isteklerim arasında yoktu ama annem gitmemi istiyor bir ümit iyi olacağımı düşünüyordu. Her ne kadar onun gibi düşünmeye çalışsamda düşüncelerimin kontrolünü elime alamıyordum.

"ADA!! Hadi aşağı gel Selim Bey geldi." annemin aşağıdan gelen sesiyle düşüncelerimden uzaklaşıp yatağımdan kalktım. Yatağımın yanındaki annemin hazırladığı bavulu alarak kapıyı açıp çıktım. Yatağa geri dönmek için direnen ayaklarımı sürüyerek merdivenlerden aşağı indiğimde Annem kapıda bekleyen Selim abiyle konuşuyordu. Benim ayak seslerimi duymalarıyla ikisininde bakışları aynı anda bana döndü. Onlara doğru ilerleyip annemin yanında durdum. Elimdeki bavulu bırakarak kollarımı anneme sardım. O da sımsıkı bana sarıldı.

"Kendine iyi bak oralarda. Arada haberdar et beni. Seni seviyorum kızım." ardı ardına sıraladığı cümleleri titrek sesiyle daha hüzünlü bir hal almış geri dönme isteğimi dahada arttırmıştı. Bir çıkış yolu arasamda bulamayarak kollarımı annemden ayırıp yorgun yüzüne baktım. Yılların verdiği yorgunluğa rağmen hala çok güzel ve dinçti. Gözlerimi gözlerine dikip gülümsedim.

"İyi olacağım söz veriyorum. Sen de bana söz ver kendine çok iyi bakacaksın. Hatta tatile falan çık eğlen. Aradığımda da günü tartışırız. söz mü?" dedim. Sonuçta bir tatil onunda hakkıydı. Benimle uğraştığı için hiçbir yere gidemiyor benle gittiği yerlerde zehir oluyordu. Bu yüzden bensiz zamanını iyi değerlendirsin istiyordum. Ama annem pek istekli gözükmüyordu. Gözlerimi ısrarlıca ona dikince gülümsedi ve titreyen sesinden kelimeler döküldü.

"Söz kızım." söylediği cümle ardından gülümseyerek tekrar sarıldım. Ardından kapıdan çıkarak doktorumla birlikte dışarı çıktık. Selim abi bavulumu bagaja koyduktan sonra beraber yola koyulduk. Gözlerim yola takılmış, etrafı sükunet kaplamış ilerliyorduk ki bu boğucu sessizliği bozmaya karar verdim. Kafamı Selim Abiye çevirdim.

"Orası nasıl bir yer tam olarak?" diye sordum merakla. Selim abi gözlerini dikkatlice yola dikmiş ama benim sorumla dikkatini ikiye bölmüştü.

"Ormanın içinde, şehrin kirli gürültüsünden kilometrelerce uzak güzel bir yer. Bir nevi tatil gibi. Orada sizinle ilgilenecek özel doktorlarınız olacak. Bir ya da iki tane de oda arkadaşın olacak muhtemelen. Sana verilen bir program olacak onun içinde Alanında fazlaca gelişmiş psikologlar ile görüşmeler ve bir kaç klasik kamp etkinliği olacak. 15 gün sonra 1 geceliğine isteyen evine gidebilecek. Normalde 30 gün süren bu kamp sonuçlarına bağlı olarak uzatılabilir. Bu tamamen sana bağlı bir durum." dedi. Bütün bu cümlelerinden arasında en son dile getirdiği cümle dikkatimi çekmişti. Hiç hoşuma gitmeyen bu cümleye karşın sorularım dahada artmıştı.

"Uzatılabilir derken? Nasıl sonuçlar?" diye sordum.

"Bazı tıbbi sonuçlar. Ne kadar uzayacağı bu sonuçlara bağlı? İstenildiği zaman uzatılan süreyi geçersiz kılıp bırakma yetkisi veriliyor fakat genelde bu uzatılan süre uygulanan tedavinin devamı için çok önemli bir parça." dedi. Açıklaması bir yandan içimi rahatlatsada bir yandan içimi daraltmaya yetmişti. Büyük ihtimalle bana uzatma süresini anında verirlerdi ama ben ister miydim emin değildim. Bu kadar uzakta daha fazla kalabilmek ayrı bir durumdu. İstemsizce bunu kabul etmemde gerekiyordu. Düşüncelerim yine bir bağ gibi boynuma dolanmış beni sıkıyordu. Elimi göğsüme koyarak kafamı cama yasladım. Selim abi fark etmiş olacak ki arabanın hızı birden yavaşlamıştı.

"Ada iyi misin?" diye bir soru yöneltti. Baş parmağımı kaldırarak iyiyim işareti verdim. Arabanın hızı eski haline dönerken ellerimi göğsüme dahada bastırdım. Selim abi ikna olmuşa benzemiyor tersine arabayı daha hızlı sürüyordu. O da benim gibi gündüz krizlerinden endişe duyuyordu. Gündüz krizleri geceye göre daha saldırgan ve kontrolsüz olmama neden oluyordu. Acımı gizlemeye çalışırken birden kendimi rahatlamış hissetmemle elimi göğsümden kaldırdım. Büyük ihtimalle krize giden yola değil sadece fazla düşünmenin verdiği daralmayı yaşamıştım. Rahatlamamla etrafa bakındığımda Selim abinin ormanlık bir bölgeye arabayı park etmeye çalıştığını fark ettim. Gelmiş olmalıydık. Arabayı park edince bana nasılsın der gibi yaklaştığında elimi kaldırıp sıkıntı yok dercesine baktım. Ardından hemen arabadan inerek etrafa bakınmaya başladım. Kocaman ağaçların arasına hazırlanmış geniş bir arsadaydık. Bungolov tarzı evlerle çevrili alan kocamandı.

Evler dar ama uzunlamasına yapılmıştı. Küçük verandalarda ikişer sandalye ve ortasında küçük bir masa vardı. Gerçekten huzurlu ve rahat bir yere benziyordu.

"Ada hadi gel," bana seslenen doktoruma bakarak ona doğru ilerledim. Danışman gibi bir masanın önünde durarak kadına baktık.

"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" gülümseyerek bakan kadın ince sesiyle bize seslenmişti. Doktorum ona dönerek bir kaç kağıt uzattı. Kadın eline aldığı kağıtları inceledikten sonra yan tarafında durak kağıt tomaranın arasından bir kaç kağıt çıkardı. Ardından kağıtları bana uzattı. Hiç tereddüt etmeden kağıtları aldım ama hemen bakma gereksinim duymadan rulo yaptım. Kadın bu tavrıma şaşırmış olacakki bana garipbir bakış attı.

"Adacım sen 3 numaralı kulübede kalacaksın. İki kişilik bir kulübe. Oda arkadaşının ismi Ceren zaten tanışırsınız. Sizinle aynı psikolog adayı ilgilenecek ve kampı tanımanıza yardım edecek. Size verdiğim kağıtta görüşme saatleri, etkinlikler var. Onlara uymanı önemle rica ediyoruz." diyen kadına dikkatle baktım. Ardından kafamla onaylayıp doktorumun elinde tuttuğu bavulu ondan aldım.

"Her şey için çok teşekkür ederim Selim Abi." diyerek ona sarıldım. O da karşılık verdikten sonra ayrıldık.

"Kendine iyi bak Ada. Bir sorun olursa her zaman ulaşabileceğini sakın unutma." diye sıkı sıkı tembihinin ardından ona veda ederek kulübeme doğru ilerledim. İçeri girdiğimde etrafın dizaynı dikkatimi çok çekmişti. iki kişilik iki yatak, iki dolap ve masadan oluşan küçük bir alandı.

Gözlerimle hala etrafı süzüyorduki arkamdaki kapının açılıp kapanmasıyla yerimde sıçrayarak arkamı döndüm. Karşımda ela gözlü, esmer, uzun boylu tatlı bir kız duruyordu. Dikkatli gözlerle beni inceliyordu. Ben de onu incelediğimi fark ettiğim an gözlerimi ondan çektim.

"Merhabaaa!" Tüm içtenliğiyle gülerek bağırdı. Ona baktığımda kocaman gülümseme ile bana bakıyor bir yanıt vermemi bekliyordu. Ben de üzerimdeki şoku atamadan ona baktım.

"Merhaba." Dedim normal bir ses tonuyla. Bu soğukluğuma karşı kız hala gülümseyerek bana bakıyordu.

"Ben Ceren. Sen de Ada olmalısın. Baya guzel kızmışsın he." Bunlari derken yanımdan geçerken kendini yatağa çoktan atmıştı. Yatakta sırt üstü yatarken doğrularak cevap vermemi beklemeden atladı.

"Umarım sana ters gelmez yataklar. Ben direk buraya atladım ama." Yüzünü asmış bu küçük şeyi dünya problemi haline getirmiş gibi davranıyordu. Onu es geçerek yanındaki yatağa oturup tekrar Ceren'e baktım.

"Tekrar merhaba. Evet ben Ada. Benim için yataklar hiç sorun değil. Artık sakin olabilirsin." Söylemlerimin ardından tekrar gülümsedi.

"İyi bari. Sonuçta bir ay beni çekmen gerekiyor." Dedi. Istemsizce ağzımdan kaçan kıkırdamayla kendime hayret etmiştim.

"Asıl senin beni çekmen gerek. Her gece nöbetlerimle uyanmaya hazır olman lazım. " dedim.

"En azından sen ne zaman olacağını biliyorsun. Ben bilmiyorum. Sonuçta ben üniversite geçiş sınavında nöbet geçirmiş insanım yani." Demesiyle şaşkınca ona baktım.

"Hadi ya. Çok kötü olmuş. Sonra bir daha girdin mi?" Diye sordum.

"Evet, Şu an Ankara üniversitesi Tıp öğrencisi duruyor karşında." Demesiyle gülerek ona baktım.

"Vaay zekiyiz bir de."

"Tabi hem Deliyiz hem zekiyiz." Daha ilk tanışmamızda kaynaştığım Ceren'e dikkatle bakmıştımki dışarıdan kalın bir ses duyuldu.

"Ceren ve Ada dışarıda sizi bekleyen biri var." Diyen sesin kim olduğunu ikimizde anlamamış yerimizden kalmıştık. Kapıdan çıktığımızda karşımızda uzun boylu, gür saçlı, yakışıklı bir adam duruyordu. Anlam veremeyen gözlerle onu süzdüğümüzü fark edince el salladı.

"Merhaba kızlar ben Akın. Sizinle ilgilenecek olan doktorum." Ikimizde gülümseyerek Akın'a baktığımızda burada geçireceğimiz yazın güzel ama bir o kadar da kötülüğünden haberdar değildik.

Bölüm burada bitiyor. Vote atarsanız sevinirim. Biraz garip bitirdim ama gecenin bu saatinin etkisi diyelim :)) Umarim beğenmişsinizdir. Her zaman söylediğim gibi fikirleriniz benim için çok önemli burada yorumda veya özel olarak fikirlerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum.

KARANLIKTAN DOĞAN AY (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin