How calm, so quickly.

6.5K 205 70
                                    

Göz kapaklarımı delen güneş ışınlarıyla suratımı buruşturdum. Burnuma dolan kokuyla, gülümseyerek gözlerimi açtım. Önce ne olduğunu anımsayamasam da dün gecenin aklıma gelmesi ile, gözlerimi sıkıca yumup bu anı unutmaya çalıştım. Jungkook, arkamda, kollarını belime bağlamış uyuyordu. Ben uyuduktan sonra üzerine eşofmanlarını giymişti sanırım. Hafifçe hareket ettiğimde kalçalarıma saplanan ağrıyla hafifçe inleyip alt dudağımı ısırdım. Yavaş hareket etmeye özen göstererek yüzümü Jungkook'a döndüm. Kapalı gözleri, kısa ama kıvrımlı kirpikleri, hafif esmer teni ve pürüzsüz cildi ile göz kamaştırıyordu. Dün gece yaşadıklarımız bana rüya gibi gelse de kalçalarımdaki ağrı bunun gerçek olduğunu söylüyordu. Onun olmak, onu hissetmek, ah bu tahmin edilemez derece güzel bir duyguydu. Parmaklarımı saçlarına daldırıp yavaş yavaş okşarken, aklımda şekillenen anılarla sırıttığımı fark ettim. Tam bir sapık gibi davranmış, kaslarını yemiştim resmen. Isırarak eziyet ettiğim alt dudağımı serbest bırakarak doğrulmayı denediğim sırada benim de üzerimde Jungkook'un sweatshirt lerinden olduğunu gördüm. Doğrulmak için hareket ettiğim an kalçalarımdaki ağrı iyice şiddetlenmişti. Ses çıkarmamak için yanağımı içerden ısırmıştım ve şimdi orası da acıyordu. Kendi kendime lanet okuyup derin bir nefes aldım. Belimde hareketlenen eller, ve alınan sesli nefes sesiyle, geri çekilmem bir olmuştu. Jungkook dudaklarıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Günaydın, bebeğim."

Gülümsedim.

"Günaydın."

Jungkook alt dudağını ısırıp sırıttı.

"Dün hari-

Dünden bahsetmek istemiyordum, çünkü çok fazla arsız davranmıştım. Ellerimle ağzını kapatıp konuşmasını engelledim. Fakat kısık sesli kahkasını duymamla kaşlarımı çattım. Utandığımın farkında değil miydi?

"Jungkook, cidden utanıyorum.. Ve orası biraz acıyor."

Jungkook'un kaşları endişeyle çatıldı, kafasını olumlu anlamda salladı ve yataktan bir çırpıda kalkıp beni kucağına aldı. Bütün bunlar bir beş saniye içinde gerçekleştiği için, pek bir şey hissettiğim söylenemezdi.

"Bugün, her zaman olduğu gibi sana ben bakacağım güzelim. Şimdi kahvaltı yapalım."

Gülerek kafamı salladım.
Jungkook.. Ah, o beni benden alıyordu.

Namjoon

Bir gün, bir gece. Elimdeki kaheyi yudumlarken, yaklaşık bir gün bir gecedir üzerinde çalışmalar yaptığım tek bir kağıt olan dosyaya baktım. Her şeyden önce adamın kimliğini sorgulatmış, kim olduğuna dair hakkında bir çok bilgi edinmiştim. Şimdi bir pano hazırlama sırasıydı. Mantar panomu, ve raptiyelerimi çıkarıp kafamı iki yana kırıp, esnettim. Panonun en başına cesedin, hayattayken çekilmiş bir fotoğrafını yerleştirip raptiye yardımıyla tutturdum. Lastik iplerden birisini çıkarıp raptiyeye bağlarken adamın sabıkalarının bulunduğu kağıdı elime aldım. Bu bugün bunu otuzuncu okuyuşumdu. Adam öldürmeden hapishanede yatmış, uyuşturucu ve narkotikten de cezalar almış bir adamın katilini bulmaya çalışıyordum. Evet, bunu yapıyordum. Ve bir de şu catboylara zarar ve şiddetten hafif bir para cezası almıştı. Catboy.. Bu kelimeyi bugün nerede duymuştum? Hafızamı çok zorlamaya gerek duymadan hatırladığım cümlelerle güldüm.
Kim Taehyung ve Jeon Jungkook.
Elimdeki kahveye bakıp sırıttım. İki olayı da çözmenin herhangi bir yolu olmalıydı. Değil mi? Mantar panomu hazırlayıp bir köşeye çekildim. Sanırım eve gitme vaktim gelmişti.

Seok Jin

"Efendim Jeon Jungkook ve kedi çocuğu Park Jimin'de depoda görülmüşler. Küçük gizli bir kamera yakalamış."

Venenum - Jikook - Catboy (M) ~tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin