Çilek...
Çilek kokusunu iliklerime kadar çekmiştim. Göğsümde ağlayan beden buram buram huzur ve çilek kokuyordu. Her bir göz yaşı sol yanıma bir kırık parça daha batırırken dağılmış pembe saçlarının arasına öpücükler bırakmaya başladım. Jimin'in belindeki ellerimi kalçalarına indirip oradan kavradığımda tenime değen teniyle yüzümde istemsiz bir sırıtış oluştu. O boynumda ağlamaya devam ederken, kucağıma gelmesiyle üzerine giydiği beyaz gömlek kalçalarından beline doğru kaymıştı. Jimin'in kulağının tam altına minicik bir öpücük bırakıp sessizce fısıldadım.
"Tamam bebeğim, her şey geçti."
Jimin'in hıçkırıkları iç çekişlere dönüştüğünde salona doğru ilerleyip bir koltuğa oturdum. Jimin ise kucağımda kafası boynuma koydu ve dudakları gerildi. Sanırım gülümsüyordu, kafasını nazik hareketlerle boynumdan kaldırdım ve şişmiş gözleriyle, dudakları arasında bakışlarımı gezdirdim. Dudaklarıyla burnu arasındaki boşluğa dudaklarımı bastırıp geri çekildim. Onu öyle bir özlemiştim ki, kokusunu dakikalardır içime çekiyor olmama rağmen özlemiştim. Ellerimle yanaklarını kavrayıp gülümsedim. Jimin bakışlarını gözlerim hariç yüzümdeki her yerde gezdiriyordu. Sessizce fısıldadım,
"Seni seviyorum."
Aniden ıslanan ellerimle Jimin'e baktım. Göz yaşları hışımla akıyordu.Bir insan nasıl ağlarken bile güzel olurdu. Göz bebekleri yaşlardan dolayı bir yıldız gibi parıldıyordu. Yavaşça yutkundu. Gözlerini gözlerimle buluşturduğunda bir yerlerde parlak bir yıldız kaydığına yemin edebilirim. Öyle bir bakıyordu ki gözlerime. Dolu dolu. Dudaklarımı alnına bastırdım ve bir süre öyle bekledim. Her şey bitmişti, sıra bizim zamanımızdaydı değil mi? Gözlerimi usulca kapatıp çilek kokusunu içime çekmeye devam ettim. İçim huzurla dolarken duyduğum titrek ses ile gülümsedim.
"B-ben de seni h-hyung.."
Tek kaşımı kaldırıp kafamı geri çektim.Jimin'e bakarak konuşmaya başladım.
"Sen de ne?"
Jimin'in yüzünde oluşan tebessüm gittikçe büyürken aniden dayanamadığımı hissettim. Gözlerim dudaklarına kayarken dayanamadığımı hissettim. O önümde böyle ağlayıp dudaklarını ısırırken dayanamadığımı hissettim.
"Ben de seni seviyorum hyung."
Müthiş bir ahenkle oynayan dudakları beni gittikçe içine çekerken dayanamadığımı hissettim. Kısa bir süre, çok kısa bir süre Jimin'in gözlerine baktığımda dudaklarıma bakıp yutkunduğunu gördüm. Ne yani, o bunu istiyor olabilir miydi? Hayatımın odak noktası, temelleri olan bu çocuk da beni istiyor olabilir miydi? Yavaşça Jimin'in dudaklarına yaklaştım. Konuşsam birbirine değecek yakınlıkta olan dudaklarımıza göz gezdirdim bir süre. Jimin tekrar yutkunduğunda gözlerimi gözlerine çıkardım. Usulca gözlerini kapattı ve ilk adımı o attı. Hafifçe bana yaklaştığında dudaklarıma değen kalın dudaklarla gülümsedim. Büyük bir özlem ve aşkla öpmeye başladığımda dudaklarını, ciddi anlamda beklemediğim bir durumla karşı karşıya kaldım. Jimin yavaşça öpüşlerime karşılık veriyordu. Sanki her gün biriyle öpüşüyormuş gibi ustaca hareketler yapıyordu. Ah tabii her gün o şerefsizle öpüşmüştü. Gidip o çocuğu si- düşüncelerimi bölen şey bir söz değildi. Jimin alt dudağımı ısırmış ardından hafifçe emmişti. Bu hareketi ondan beklemiyordum. Bir saniye.
Beynimde yankılanan gerçek ile Jimin'den ayrılıp takla atmamak için kendimi zor tutuyordum. Biz öpüşüyorduk! Jimin ve ben! Tanrım o şuan her şeyin bilincinde, ben her şeyin bilincindeyim ve biz öpüşüyoruz! Gözlerimi Jimin'in gözlerine kilitleyip alt dudağımı emen dudaklarına baskı uyguladım. Dilimi Jimin'in dudakları üzerinde gezdirdiğimde, Jimin hızla ağzını açtı ve öpüşmemizi derinleştirdi. Belindeki kollarımı sıkılaştırdım ve büyük bir ses ile dudaklarımızı ayırdım. Alnımı alnına yaslayıp nefesimi düzenlemeye çalıştım. Jimin'de hızlı hızlı nefesler alıyor bakışlarını gömleğimde gezdiriyordu. Belindeki ellerimden birisini çekip çenesine çıkardım. Yüzünü havaya kaldırıp gözlerime bakmasını sağladığımda Jimin'in kızarmış dudak ve yanaklarını görmemle gülümsedim. Çok güzeldi. Her şeyiyle. Çenesindeki elimi yavaşça saçlarına çıkarıp gözünün önüne düşen pembe tutamları arkaya ittim. Gözlerim yüzünde gezinirken Jimin kızarmış dudaklarını araladı.
"H-hyung."
Tanrım, az önce öpüştüğümüzün farkında mıydı bu çocuk? Hâlâ bana hyung demesi çok saçma geliyordu. Jimin tekrar dudaklarını araladığında ne diyeceğini heyecanla bekliyordum.
Jimin bakışlarını gömleğimde gezdirmeye devam ederken tek elini de gömleğime atmış, en üstteki düğme ile oynuyordu.
"B-ben seni seviyorum."
İçimde oluşan şaşkınlık ve mayhoşluk hissi ile ne yapacağımı şaşırmıştım. Gözlerim Jimin'in gözlerine kilitlenmişti. Sol yanımda hissettiğim ağrı yerini hafif bir yüke bıraktığında hissettiğim rahatlamışlık hissi ile sonunda bir harekette bulunup gülümsedim. Saçlarındaki elimi tekrar beline atıp Jimin'i iyice kendime çektim. Vücudunun ön tarafı tamamen bedenime yapıştığında dudaklarımı yavaşça saçlarına bastırdım. Kokusunu derince içime çekerken sessizce fısıldadım.
"Ben de seni seviyorum, bebeğim."
Jimin gömleğimin düğmesiyle oynayan elini karnıma doğru indirip kafasını hafifçe kaldırdı. Artık burun buruna gelmiş, göz göze bakıyorduk. Jimin iki yanımda duran bacaklarını belime dolayıp kafasını yavaşça boynuma gömdü. Hayatımda hiç bu kadar çok mutluluğu bir arada hissetmemiştim. Ellerim yavaşça belini okşarken kafamı Jimin'in kafasına yasladım.
"Hyung.."
Yine hyung diyordu. Tanrım gidip kendimi bir yerlerden atmak istiyordum.
"Bana hyung deme Jimin."
Jimin boynumdaki kafasını yavaşça salladı. Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu.
"Babacık~" (Smut bekleyen tayfaya selam olsun! xksmpaözğsösğ)
Vücudunun vücuduma yakınlığı, konuşurken boynumda hissettiğim dudakları ile zaten yeterince garip hissediyorken Jimin'in bu sözleri beni yapmak istemediğim şeylere teşvik ediyordu. Babacık ha? Yüzümde oluşan sırıtışla ellerimi kalçalarına indirdim.
"Kedicik?"
Soran bir biçimde sorduğum için Jimin kafasını sallamış ve kıkırdamıştı. Dudaklarımı yavaşça ensesine bastırdığımda Jimin'in hafifçe titrediğini hissettim. Ellerim yavaşça kalçalarını avuçlarken Jimin'de kucağımda yaramazca kıpırdanıyordu. Kollarını boynuma doladı ve kafasını havaya kaldırdı. Çeneme küçük bir öpücük bıraktı. Ardından davetkar biç biçimde gülümseyip boynumdaki kollarını indirip karın kaslarıma dokundu. Biraz daha ileri gidersek duramayacağımı anlayıp Jimin'i kendimden uzaklaştırdım. Jimin dudaklarını büzmüş hayal kırıklığıyla gözlerime bakıyordu. Alnına küçük bir öpücük bırakıp sırıtarak ayağa kalktım. Jimin aniden kalkmamla kollarını boynuna sardı.
"Mümkünse kediciğimi biraz gezdirmek istiyorum."
"Babacığım nasıl isterse."selllaaaam aşklarım hiç ilhamım yok o yüzden ikiyüz kelimem eksik öpüldünüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venenum - Jikook - Catboy (M) ~tamamlandı~
RomanceVe sen Jimin, inan ki en çok ben sevdim seni.