You're lip is delicious.

1.9K 89 4
                                    

Namjoon

Elimdeki adresi arama motoruna yazarken, bu adresi n'için haritalarımdan aratmadığımı düşündüm. Bilgisayarımda "Haritalarım" uygulamasına girip adresi arama çubuğuna yazdım. Parmaklarım klavyeye her değdiğinde içimdeki heyecan duygusu kat kat artarken derin bir nefesi içime çekip arattım. Adres Los Angeles'ta gözüküyordu. Oradaki bütün memurlarla görüşmeliydim ama nasıl? Nasıl yapacaktım bu işi? Sıkıntıyla kaşlarımı çatıp geriye yaslandım.

"Düşünceli gözüküyorsun dedektif."

Kafamı kalın ama naif sesin sahibine çevirdiğimde dün takılı kaldığım o güzel gülüşüyle bana doğru bakan komiseri görmemle ben de hafifçe gülümsedim. İçimdeki anlam veremediğim duyguların beni ele geçirmesine izin vermemeye dikkat ederek cevap verdim.

"Imm, sanırım bunun nedeni şuan da düşünüyor olmam, ha ne dersiniz Bay Jin?"

Histerik bir gülüşle ona baktığımda onun da hafifçe kıkırdadığını fark ettim. Gülümseyen yüzü merakla dolduğunda bakışlarını gözlerime yoğunlaştırdı.

"Ee, bir şeyler bulabildiniz mi dedektif Joon?"

Kafamı hafifçe yana yatırıp kıtlattım. Ardından yavaşça ayağa kalkıp komiser Jin'e doğru ilerlemeye başladım. Gülümseyen yüzü bir anlığına, sadece bir anlığına gerildi ve tekrar eski halini aldı. Tam ayak ucuna doğru ağır adımlarla geldiğimde, aramızda çok az bir mesafe bıraktım. Boyumun ondan uzun oluşu ve çenesinin tam da omuzlarıma denk geldiğini dikkate alırsak, bedeni bedenim içim yaratılmış gibiydi. Burnuma gelen salep kokusuyla yüzümdeki gülümsemeyi büyüttüm. Sıcak nefesi yüzümü gıdıklarken mırıldandım.

"Bir şeylerden daha fazlasını buldum sanırım."

Meraklı bakışlarını üzerimde gezdirirken, yüzüme çarpan sıcak nefesi yok oldu. Bir iki adım geri gittiğinde mimiklerimden kurtulup düz bir ifade ile gözlerine bakmaya başladım. Boğazını temizleyip hafifçe kaşlarını çattı.

"Pekâla ne buldunuz?"

Parmaklarıma bir bakış attım ve ellerimi birbirine kenetleyip kollarımı öne doğru uzattım. Parmaklarımı esnetip aramızda açtığı mesafeyi tek adımla kapattım. Kulağına fısıldamak için uzanıp dudaklarımı kulağının tam kenarında durdurdum.

"Sizin bana anlattıklarınızdan yola çıktım diyelim. Ve, sizin bildiğinizden de fazlasını buldum."

Ben konuştukça kulağının yanındaki dudaklarım kulağına değiyor, ve her fısıltımda titremesini sağlıyordu. Etkilenmiş miydi? Göremeyeceğini bildiğim için hafifçe sırıttım. Tek elimi omzuna attığımda avuçlarımın altında hissettiğim kaslarla yüzümdeki sırıtış büyüdü. Parmaklarımla omuzlarında çizgiler çekerken dudaklarımı kulağına tamamen değecek şekilde yaklaştırdım.

"Peki ya siz bay Jin, bana açıklamanız gereken bazı şeyler yok mu?"

Bedeni hafifçe gerildiğinde bu işte onun da bir parmağı olup olmadığını sorguluyordum. Fakat neden bir polis böylesine bir işe girişmişti ki? Boynumda ve dudaklarımda hissettiğim eş zamanlı dokunuşlarla düşüncelerimden tamamen arındım. Ofisimin kapalı perdeleri ve kapısı ile rahatlasam da dudaklarımdaki kalın dudakların öpüşlerine yavaşça karşılık verdim. Boynuma sarılan tek kolunun yanına öbür kolu da geldiğinde omzundaki ellerimi beline indirdim. Hafifçe üzerine doğru ilerlerken o da geri geri gidiyordu. İçimde hissettiğim bu baskın duyguyla boştaki elimi cebime attım ve ofisimin anahtarını çıkardım. Alt dudağımı emen bedeni sertçe kapıya doğru çarpıp belindeki kolumu başının yanından kapıya yasladım. Anahtarla kapıyı kilitlerken dilim ağzını turlamaya başlamıştı. Kapıyı kilitleyip anahtarı tekrar cebime attığımda kollarını boynuma biraz daha asıp öpüşlerini sertleştirdi. Kendini yavaşça bana sürterken hâla karakolda olduğumuzu hatırladım. Dudaklarımı dudaklarından büyük bir şapırtıyla ayırdığımda zaten ıslak olan dudaklarını yaladı. Üzerinden çekilmeden kokusunu solurken. Boynumdaki eli yavaşça aşağı indi. Elini hafifçe erkekliğime sürtüp cebime soktu ve anahtarı aldı. Kapıyı açmak için arkasını döndüğünde kendimi ona doğru yasladım ve kapıyı onun yerine açıp anahtarı tekrar cebime attım. Dudakları dudaklarıma değmeden önce sorduğum soruyu hatırladığımda kafamda bazı şeyler yer edinmeye başlamıştı. Eli kapı kulpunu kavradığında elimi elinin üzerine attım. Dudaklarımı tekrar kulağına yaklaştırıp fısıldadım.

"Dudaklarını dudaklarıma değdirme cesareti gösterebildiysen, sorduğum sorulara cevap verme cesaretini de gösterebilmelisin. Şimdi git, ama en kısa zamanda beni öpmenin cezasını çekeceksin."

Of çok geç bölüm atmak istemediğim için bir bölüm atıyorum ama çok kısa oldu telafi edeceğim.

Venenum - Jikook - Catboy (M) ~tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin