🎶Hozier-take me to church (cover by milck)
Durakta oturmuş nefeslerimi düzenlemeye çalışıyordum.Tüm yolcular otobüsten inmiş ortalık mahşer yerine dönmüştü.İnsanlar yaşadıklarına şükür ediyorlar, olayı atlatmaya çalışıyorlardı.
Ben ise kocaman bir boşluğa düşmüştüm kader değişmiş miydi?Otobüs bir yere çarpıp kaza gerçekleşseydi, ölecek insanlar var mıydı?Onlar şuan kurtarılmış dahi görünseler acaba başlarına yine bir başka kaza gelecek miydi?
Kafamdaki sorulara galiba cevap bulamayacaktım ama suçlu kimdi ben mi yoksa o siyahlı çocuk mu?Bir de bu bela vardı başımda anladığım kadarıyla ya beni elimdeki adrese çağıran oydu yada orda bulunacak biriydi.
Kalp ritmimdeki bozukluk beni ilaçlara mecbur bırakıyordu.İlacımın etki etmesini bekliyordum.Bir an önce elimdeki adrese ulaşıp nasıl bir işin içinde olduğumu öğrenmeliydim.O siyahlı çocuğun anladığım kadarıyla güçlüydü haddinden fazla hemde.
Acaba onun tanıdığı başkalarıda var mıydı?Ve en çok merak ettiğim soru neden biz.Aslında şuan mutluydum. Yıllarca tek başımaydım, kendimden dahi korkardım.Sahip olduğum nesneleri hareket ettirebilme yeteneğini kontrol edebilmeye çok çalışmıştım ilk başlarda .Kontrolsüzdü bu bedenimdeki güç.Zamanla daha çok sahip olabiliyordum içimdeki enerjiye fakat bazen bedenim bunu kaldıramıyor işler çığırından çıkabiliyordu.Bu düzeltmem gereken bir sorunumdu.
İnsanlara baktım yavaş yavaş dağılıyorlardı.Onlara sizi bu kişi kurtardı desem teşekkürlere boğarlardı fakat nasıl yaptığını söylersem ona bir ucube gözüyle bakarlardı.İnsanoğlu hep böylerdir; nankör. yıllardır değişmeyen birinci kural budur.Sen farklıysan dışlanırsın çünkü toplum ve yahut devletler birbirine benzeyen köleleşmiş insanlar isterler.Bu hep böyleydi ve böyle kalacak.Siyahın içinden o parlayan küçük ışığı bile yok etmeye meyillidirler. Yolunuzu aydınlatılmasını istemezler.
Kalabalık artık tamamen dağılmıştı ben ise Beykoz'a gidebilmek için otobüsü bekliyordum.Şu an bineceğim otobüsünde kaza yapmayacağını kim bilebilirdi ki Allah'tan başka.
Bana gönderilen adrese geldiğimde çoktan akşam olmuştu kapıyı ellerim titreyerek çaldım bu heyecanda nerede çıkmıştı belkide korku emin değildim.Kapıyı tahminimce 20 yaşlarında olan bir genç açtı.Saçları simsiyah ve hafiften dalgalıydı bakışlarıhiç bana zarar verirmiş gibi durmuyordu. Ah bu ön yargılar buna nasıl 5 saniyede karar verdiysem.
Yuvarlak gözlüğünün ardından bana bakarak kocaman gülümsedi ve ''Hoşgeldin Defne'' dedi.İçeriye geçti ve ardından ben girdim.
Uzun koridoru geçtikten sonra salon diye tahmin ettiğim odaya girdi tahminimde yanılmamıştım. Ev oldukça sıcak tonlarla döşenmişti ve kocaman bir kitaplığa sahipti.Bir an buraya neden geldiğimi unutup kitaplığı saatlerce incelemek istedim.
Ben evi incelemeye devam ederken''Aslında geleceğini hiç düşünmemiştim.Sen mesaja cevap vermeyince.Ulaş'ı sana bakması için göndermiştim ama yurttan çıkış yaptığını söyledi.''
Bu kadar şeyin içinde ise aklıma takılan tek şey demek adı Ulaş diye içimden geçirmekti. ardından toparlanıp.''Siz kimsiniz ve beni nerden tanıyorsunuz?''Bu sefer nazikçe gülümseyip''Kendimi tanıştırmadım kusura bakma küçük hanım ben Yiğit Bozca ve sen de Defne Acar''ifademi hç bozmamaya çalışarak '' Beni nereden tanıyorsunuz'' diyerek sorumu yineledim.
''İstersen önde otural...'' daha sözünü bitirmeden mutfaktan bir çığlık geldi ve elinde boş tencereyle genç bir çocuk çıkarken bir yandan '' hayvan mısınız burda bir aileyi doyuracak kadar makarna vardı hepsini nasıl yersiniz lan'' ve o an bizi gördü '' Gelmiş'' dedi gözleri benim üzerimdeyken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ
FantasyÖzel güçlere sahip 7 gencin hayatları aniden kesişirse neler olur? Peki bu gençleri birleştiren, gizli mektubu gönderen kişi, gençleri rahat bırakacak mı? Mektubu gönderen kişinin amacı ne?Bu insanlar, güçlere nasıl sahip oldular?Sırlar ve düşmanlar...