-8- Anymatia

234 31 32
                                    

ÖNEMLİ

Şahsen yb deyip duran fakat onun dışında hiçbir yorum yapmayan insanlar lütfen bir zahmet yeni bölüm de istemesin. Her yazar kitap yazarken emek harcıyor ve buna rağmen düzgün yorum gelmemesi insanın tüm hevesini kırıyor. Bundan sonra yeniden bölüm yazmaya başlayabilirim duruma bağlı ama size bir İPUCU.

Eğer yeni bölüm istiyorsanız kuru kuru "yb" yazmak yerine olaylara karşı tepkilerinizi yorumlarda yazın. Ve bu sadece benim için değil tüm öbür yazarların kitapları için geçerli. Yorum emeğe gösterilen saygıdır, bunu öğrenin.

---

Yukarıdaki yazıyı önceden yayımlamıştım bazılarınız hatırlar. Silmeye kıyamadım akjdsjkhaksjdhka 

İyi okumalar, dilerim eğlenirsiniz

***

Malikaneye döndüklerinde Phoebe, aklındaki sorular yüzünden sabaha kadar gözünü kırpmadı. Saatlerdir Helena'yı ve ebeveynlerini, orada bakanla beraber görmesinin mantıklı bir açıklamasını arıyordu. Ancak pek de başarılı olamıyordu.

Güneş yükselirken dayanamayıp yataktan kalktı. Kitaplığının önüne gelip okuyabileceği ve kafasını dağıtabileceği bir kitap aradı. Normalde kafasının böyle karmaşık olduğu zamanlarda annesinin tablosuyla konuşurdu fakat konu Helena olduğundan bunu yapması söz konusu dahi olamazdı.

Sonunda zihnini boşaltabilecek en iyi kitabın Ozan Beedle'ın Masalları olduğuna karar verdi. Okumayı öğrendiği andan beri bu kitap küçük kız için bir arkadaş olmuştu.

Özellikle kader çeşmesi ve üç kardeşin hikayesi onun için büyük önem taşıyordu. Fakat herhangi biri, ondan bu iki masal arasında seçim yapmasını istese düşünmeden üç kardeşin hikayesini seçerdi. Çünkü o her zaman üçüncü kardeşin elindeki mükemmel görünmezlik pelerinine sahip olmayı hayal etmişti. Pelerinin varlığına gönülden inanıyordu fakat ya kayıptı ya da birileri tarafından saklanıyordu. Oysa düşmanlarının arasından görünmeden geçmek ne kadar kullanışlı olurdu.

Üç ölüm yadigarından en az ilgilendiği ise diriltme taşıydı. Onu elde etse belli ki annesinin tablosuyla değil ruhuyla konuşacaktı. Ancak ona dokunamamak tıpkı kendisini ikinci kardeşi üzdüğü gibi üzerdi. Elbette intihar ettirecek kadar değil fakat yine de annesine sarılabilmeyi isterdi. Gerçi annesinin ona vurmak isteyince vuramaması da ayrı bir şans olabilirdi. Çünkü Phoebe, Bellatrix'i tanıyordu ve bu tür bir durumda bunun olacağından emindi.

Üç kardeşin hikayesini belki yüzüncü kez bitirdiğinde sabırsızlıkla homurdandı, Malfoylar en erken saat dokuz da uyanırdı. Bu da yaklaşık iki saat boyunca yalnız kalacağını gösteriyordu.

Conso bir süre sonra Phoebe'nin yalnızlığını hissetmiş olmalı ki uyuduğu yerden kalkıp yatağa çıktı. Mırlayarak kucağına oturduğunda küçük cadı gülümseyerek kulaklarının arkasını okşamaya başladı.

"Teşekkür ederim Conso. Anlaşılan sen varken en fazla beş dakika yalnız hissedebilirim."

Conso usulca miyavlayıp Phoebe'nin elini yaladı. Küçük kızın onunla konuşmasından her zaman zevk almıştı. Phoebe çocuksu bir neşeyle kıkırdadıktan sonra sohbetlerine devam etti. "Biliyor musun, bazen senin gibi basit bir büyülü yaratık olmak istiyorum. Demek istediğim, elbette sen basit değilsin bana o sinirli gözlerinle bakma. Kesinlikle olağanüstü, ilgi çekici, yakışıklı, güçlü ve asil bir hayvansın. Ve oturup saçma büyü dünyasının politikalarıyla uğraşmak zorunda değilsin. Tanrı aşkına ben sadece on bir yaşındayım!"

Son LestrangeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin