3. Bölüm

7.6K 497 38
                                    

...

Temmuz 2018

Genç kadın, yine yoğun ve uğraştırıcı bir davanın duruşmasından çıkmıştı. Odasının kapısına geldiğinde Ali'yi odasında göremedi. Özel kalemi Ali'nin masasının olduğu alandan, kendi makam odasının olduğu kısıma ilerleyip kapıyı açtı. Kapının gıcırdamasıyla, yağ sürülmesini söylemeyi aklına not edip, hızlıca cübbesini çıkarttı.

Bu cübbeyi hak etmek için çok çalıştığı ve emek verdiği aklından geçti Damla'nın. Kolay bir okul hayatı geçirmemişti. Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı zamandan bir ay önce anne ve babasını kaybetmiş, ardından üçüncü sınıfta iken abisini şehit vermişti. Ailesi aklına geldikçe kalbine bıçaklar saplanıyor gibi hissediyordu. Kolay değildi bu hayatta tek başına mücadele vermek. İlk yıllarda sömestr ve yaz tatillerinde arkadaşları anne babasına kavuşacağını heyecanla anlatırken içi burkulurdu ve "Neyse ki abim var." derdi içinden. Okulunun üçüncü senesinde abisini de şehit verdikten sonra ailesinden tatil heyecanını paylaşabileceği kimse kalmamıştı. Gerçi bir kişi vardı tabi ki.

"Ah yürek yangınım, sevdiğim adam, yaşam hevesim..."diye geçirdi içinden genç kadın.
Ne çok özlemişti Aras'ı.

Onunla geçirdiği her dakikanın ne kadar özel olduğunu maalesef çok geç fark etmişti Damla. Hem yaşama sebebi hem de artık yarım atan kalbinin katiliydi Aras Soydan.

Kapının tıklatılmasıyla düşüncelerinden kopan genç kadın:

"Gel." diye seslendi.

İçeriye kafasını uzatan Ali'yi gören Damla;

"Gel Ali. Var mı ben duruşmadayken arayan soran?" diye sordu.

"Damla Hanım, arkadaşınız Mila hanım aradı. Kendisi pek Türkçe bilmiyor sanırım. Yarı Türkçe, yarı İngilizce anlaştık."

Damla ufak bir gülümsemeyle,

"Türkçe bilmesi beklenemez değil mi Ali? Kız zaten Alman. Peki, anladığın kadarıyla ne söyledi?" dedi.

"Kesin gelecek mi düğüne diye sordu. Yani sanırsam öyle dedi."

Damla, düz tutmaya çalıştığı yüzünü daha da yumuşatarak genç adamı cevapladı.

"Sen ne söyledin?"

"Gelecek dedim. Yani umarım gelecek derken geliyorum dememişimdir."

Damla utanarak durumu açıklamaya çalışan Ali'nin yüzüne baktı. Gerçek anlamda tam bir sağ koldu adam.

"Tamam Ali. Sen ne yaptın? Uçak biletlerini ayarladın değil mi?"

"Ayarladım efendim. Bu gece saat 04.10'da Atatürk Havaalanı'ndan kalkacak uçağınız."

"Sağ ol Ali."

Ali'nin dışarı çıkmadığını gören Damla, kafasını kaldırıp adama baktı. Bu garipti, çünkü Ali hiçbir zaman söyleyeceğini söyledikten sonra bir dakika bile fazladan kalmazdı.

"Bir şey mi oldu Ali?"

Ali sanki bir şey söyleyecek gibiydi. Adamın vücut dili resmen söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu.

"Şey..."

"Söyle Ali. Hadi bak daha çıkıp evde bavul hazırlayacağım."

"Damla Hanım, aşağıya indiğimde kapıda Tuğçe Hanım'ı gördüm."

Genç kadın, bir anda tek kaşını kaldırdı. Yüzü bir anda ciddi bir görünüme büründü.

Ali bu yüz ifadesini olay yerini incelemeye gittiğinde ve bir olayın çözümü için genç kadının odaklandığı anlardan iyi biliyordu.

HÜKÜM-Aşk Mahkemesi(Kitap Oldu!) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin