Selam okurcanlarım! Biliyorum baya uzun zamandır yokum buralarda. Düşündüm de çokta uzun bir zaman değil 1 ay kadar yoktum. Bazı yazarlar var 6 ayda bir yada yılda bir bölüm atıyorlar. Ben zaman buldukça yazıyorum. Onlarda öyle Bazı okurlar var onlara hakaret filan ediyorlar bu çok yanlış. Çünkü biz o yazarların özel hayatlarında neler yaşadıklarını bilmiyoruz. Bazı yazarlar bu okurların kötü ve kırıcı yorumları yüzünden yazmak istemiyor ya da berbat ötesi bölümler yazabiliyorlar. Tüm okurlardan ricam saygılı olun ve saygılı davranın. Yazarlara da tavsiyem kötü yorumları okuyun ve geçin kafanıza takmayın. Yoksa üzüntüden saçlarınız dökülür ve yüzünüzde kocaman sivilceler çıkar. İyi okumalar ve yazmalar ;) :)
"Belki koşarsam unutum." Dedi ve koşmaya başladı.
Yağmur yağıyordu... Sanki gökyüzü acısını hissetmiş onula beraber ağlıyordu... Öyle bir yağıyordu ki yağmur sanki Jungkook'un hislerine tercüman olmak istiyor, Jungkook bağırınca hızlanıyor, soluklanınca bir nebze yavaşlıyordu. Gökyüzü onu yalnız bırakmamıştı, Jungkook'un acısını paylaşıyordu.
Jungkook o kadar çok ağlamıştı ki artık ağlamak istemiyordu. Ama geçtiği her sokak, gördüğü her mağaza vitrini, koşu parkındaki banklar ona Kim Taehyung'u hatırlatıyordu. Jungkook unutmak istiyordu, Kim Taehyung ile ilgili ne varsa aklında silmek istiyordu. Sahi Jeon Jungkook, Kim Taehyung'u tanımadan önce nasıl biriydi? Jeon Jungkook kızlarla ilgileniyordu ve bu işte çok iyiydi. Hayatındaki tek erkek ise Kim Taehyungdu (Sevgili anlamında) Her anlamda olmasa da bir çok kez ilklerini almıştı ondan. Mesela "Seni seviyorum" dediği ilk sevgilisiydi. Aşık olduğu ilk erkekti ve Jungkook son olmasını istemişti. Taehyung da Jungkook'u çok sevmişti, canından çok sevmişti hemde. Bir çok kez Jungkook'u korumuştu hayatı pahasına. Peki ne olmuştu da ayrılık kararı almıştı? Belki bir sebebi vardı? Çünkü Jungkook'un tanıdığı Kim Taehyung sebepsiz yere kalp kırmazdı. Jungkook keşke o gün sorsaydı ama çok ağlamıştı. Taehyung fazla uzatmak istememiş "Şimdilik annemlerle yaşadığım eve dönüyorum kendine geldiğin zaman tekrar konuşalım. Uhm... Eğer beni annemgilde bulamazsan bu adreste olurum büyük ihtimal." Demiş ve Jungook'un eline kağıdı verip evden ayrılmıştı. Jungkook ani bir kararla bir taksi durdurdu ve cüzdanına koyduğu adresi şoföre uzattı.
Keşke yapmasaydı... O kararı verip o adrese gitmeseydi... Zaten dünyasının başına yıkılacağını bilseydi Taehyung kağıdı bıraktığında yırtıp çöpe atardı. Jungkook, Taehyung ayrılalım dediğinde değil o adrese gittiğinde, Taehyung'u başkasıyla birlikte gördüğünde ölmüştü. Meğer Taehyung Jungkook'u çoktan unutmuş da yeni aşklara yelken açmış. Neydi yeni aşkının adı... Hoseok! (Üzgünüm) Jungkook onları görmemeyi dilerdi ama görmüştü. Sevdiği adamın başkasının adıyla inlediğini duymamayı dilerdi ama duymuştu. Artık resmen bitmişti. Çünkü Taehyung, Jungkook'un kalbindeki küçücük kalan umudunu da öldürmüştü.
Jungkook oradan ayrıldığından beri koşuyordu. Nefesini sıkışmasını ya da ciğerlerinin "oksijen" diye feryat ettiğini umursamadan koşuyordu. Ne kadar koştuğunu Tanrı bilir, vücudu pilim bitti demişti. Tam ışıklardan kırmızı yanarken. Jungkook ışıkları umursamıyordu, yukarıda yazdığım gibi pili bitmişti. Jungkook öne doğru eğilmiş dizlerini tutarak nefes almaya çalışıyordu ama alamıyordu. Neden yapamıyordu ki? Yapması geren derin bir nefes almaktı ama olmuyordu. Jungkook daha fazla dayanamadı ve bedenini serbest bıraktı ve serbest kalan beden ulu bir çınar gibi yere yığıldı. Gerisi Jungkook için kocaman bir karanlıktan ibaretti.
***
O gün 13 Ekim'di yani Jimin'in doğum günüydü. Ve Jimin o gün karmaşık hissediyordu. Sanki olacakları hissetmişti. Hüzünlü bir şekilde camdan dışarıya bakarken;
"Yağmur ne güzel yağıyor değil mi Jimin?" Diye soran Yoongi hyung'unun sesi Jimin'in düşüncelerini dağıtmıştı bir anda.
"Hayır hyung yağmur bu gün birinin acısına eşlik ediyor bence. Baksana bir hızlı yağıyor bir yavaş." Demişti Jimin ve hala dışarıyı izliyordu. İnsanlar sağa sola gidip sığınacak bir yer ararken birinin umurunda değildi. Bu kişi her kimse Jimin'in dikkatini çekmişti çünkü oradan üçüncü geçişiydi. Ve Her defasında koşuyordu.
"Jimin bence edebi roman okumaya ara vermelisin." Demişti Yoongi gülerek. Jimin omuz silkti ve camdan dışarıyı izlemeye devam etti. İzlediği genç koşmayı bırakmıştı.
" Bu gencin nasıl bir derdi var ki, bu havada böylesine koşup nefes nefese kalmış." Dedi kendi kendine. Tam o sırada genç yere yığıldı ve hareket etmeyi bıraktı.
"Jimin beni dinliyor musun?"
Jimin O sırada Yoongi'yi dinlemiyordu. Dehşet içinde camdan dışarı bakıyordu.
"Hyung şunu gördün mü?"
"Neyi?"
"Baksana ya birisi bayıldı!"
"Ne?! Tanrı beni korusun Jimin ödüm patladı!" Jimin yine Yoongi'yi duymamıştı.
"Kahretsin!" Dedi ve dışarı koştu. Yağmur umurunda değildi o an. Yoongi de şemsiyelikten bir şemsiye kapıp peşinden çıktı.
"Jimin!"
"Hyung ambulans çağır ! Bu çocuk nefes almıyor."
Yağmur o gece bütün şiddetiyle yağdı. Yoongi ambulans çağırdı ve Jimin gelen ambulansa Jungkook ile birlikte bindi o an yapabileceği tek şeydi bu. Yoongi tek kalmıştı yağmurun altında.
"Sanırım kafeyi kapatma vakti geldi." Dedi ve Kafeyi kapatmak için geri döndü. Ardından üzerini değiştirip Jimin için de kuru kıyafetler alarak hastaneye gitti. Üçü de o gece hayatlarının değişeceğinden habersizdi...
Yess sonunda yazdım ya bir bölüm yazacam diye kırk takla attım yav. Ee nüfus kalabalık olunca böyle oluyor. Malum okul kapanıyor ve dersler boş olunca bir çok öğrenci okula gitmiyor. Lise öğrencileri haftaya YKS'ye girecekler. Ortaokul öğrencileri bu cumartesi LGS'ye girecekler. Burdan herkese başarılar diliyorum. Allah kolaylık versin gençler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ/LOVE JİKOOK
Fanfictionİki gencin eğlenceli hikâyesi. Not: bu bir mini hikayedir bölümler tadımlıktır! Yan çift: VHope #Vhope #jikook