12.BÖLÜM
..."Özür dilerim kurabiyem çok özür dilerim." "Ne? Neden özür diliyorsun hyung?" "Ben... Ben yüzümü yıkamalıyım." Diyerek Jungkook 'tan uzaklaştı. "Tamam, bende burayı temizleyim o zaman." Dedi Jungkook merdivenlere doğru ilerlerken.
Jungkook cam kırıklarını temizlemeyi bitirmişti. Jimin de lavabodan çıkmaya karar vermişti. "Sonunda hyung! Bayıldın zannettim içeri gelecektim!" "İyiyim ben Jungkook, bir şeyim yok." "Tamam, o zaman neden özür diledin benden?" "En sevdiğin bardağı kırdım çünkü. Annenin aldığı bardağı kırdım." "Hyung anneme söylerim bana yeni bardak alır. Senden kıymetli değil ki!" Oysa anlamıştı Jimin'in derdi başkaydı. "Hyung biz küçükken arkadaş mıydık?" "Arkadaş olsaydık benim annemde bir şeyler anlatırdı kurabiyem." "Ama beraber oynamışız." "Evet, ama sen bize gelmezdin hiç." "Şeyy, annenden korkuyordum galiba." "Annenin anlattığı anı benimle ilgili olandı. İlk tanıştığımız zamandı." <Belki de bu yüzden o gün o kadar çok üzüldüm.> {Bkz. 2. Ve 3. Bölüm} "Evet hyung, başın kanıyordu yüzünün her yeri kırmızıydı." "Abartma o kadar kanamıyordu." "O halinle bile çok tatlıydın hyung." Jimin'in yanakları kızarmıştı. "Yah! Seni velet." " Hyung sana hayran olduğumu biliyorsun." "Film izleyelim mi?" "Tamam ama o film olmasın ne olur! 100 milyon kez izledik." "Ne izleyeceğiz peki?" "Yukarı çıkalım buluruz bir şeyler." "Peki Kurabiyem." Güzel bir film bulup bir kocaman kutu çikolatalı kurabiye eşliğinde izlediler. Film bittiğinde Jimin uyumuştu bile. Jungkook etrafı toplayıp Jimin'in yanına uzandı. 3 sene olmuştu neredeyse alışmışlardı beraber uyumaya. Farkında bile değillerdi geçmişin. Jungkook usulca yaklaştı Jimin'in boynuna, burnunu sürttü Jimin kıkırdadı ve Jungkook'un başını eliyle uzaklaştırdı. Jungkook'un yüzünde aptal bir sırıtma belirdi. Mutluydu hem de çok mutluydu. Ama huzursuzdu nedense. Jimin neden öyle ağlamıştı. Anlatmak istemediğini anlamıştı. Belki özel bir meseleydi belki de o an anlatacak gücü bulamamıştı. Jimin o haldeyken duygularından bahsetmek bencillik olurdu. Jungkook sabırlıydı ama sabrının bir sınırı vardı elbet. 1 hafta sonra 25 yaşına girecekti. İlk yıl kendisi bile hatırlamazken diğerlerinin unutmasını anlayışla karşıladı zaten bilmiyorlardı. O sene sadece Jimin kutlamıştı onu limonlu cheesecake ile efsane bir tattı. Ertesi yıl güzel bir kutlama yapmışlardı. Jimin yine limonlu cheesecake yapmıştı. Herkes gittikten sonra beraber yemişlerdi. Jungkook merak etti Jimin o harika tatlısını yine yapacak mıydı? Jungkook Jimin'in muhteşem kokusu ve ağzında limonlu cheesecake tadıyla uykuya daldı. O sabah Jimin'in çığlığıyla uyanmışlardı. Sadece bir kâbus görmüştü ama rengi atmıştı. Jungkook ani bir refleksle Jimin'e sarılmıştı. "Şşş, hyung ben yanındayım." "Biliyorum Jungkook ama biraz daha sıkarsan boğulacağım!" "Ah! Affedersin hyung koruma içgüdüsü galiba." Diyerek Jimin'i bıraktı. Dün geceden beri Jimin 'de bir şey vardı ama söylemiyordu. "Hyung iyisin değil mi?" "İyiyim kurabiye, sadece bir kâbus gördüm o kadar." "Peki hyung, sen öyle diyorsan öyledir. Ben gideyim de yiyecek bir şeyler hazırlayayım, sende duşunu filan al hyung." Dedi Jungkook ve odadan çıktı. Jimin ardından baka kalmıştı. "Onu üzmeye hakkım yok. Ona söylemem lazım."
***
Jungkook Jimin'in moralini düzeltmek için sevdiği şeylerden oluşan bir sofra hazırlamıştı. Sofraya bakıp eksik bir şeyin olmadığından emin olurken Jimin ıslık çalarak merdivenlerden inmişti. Jungkook ıslık sesini duyunca gülerek Jimin'e bakmıştı. "Hyung çok yakışıklı olmuşsun. Bense pijamalarımla yanında sönük kaldım." Dedi. "Hayır, Jungkook sen taze bir kurabiye gibisin, çıtır çıtır bir kurabiye." Jungkook'un yanakları al al olurken yukarı kaçmıştı. Jimin ise sadece gülmüştü. Jimin ellerinde çubukları ne yesem diye düşünürken Jungkook da nihayet aşağı gelebilmişti. Jimin'in elindeki çubuklar özgürlüğünü ilan ederken Jimin sertçe yutkunmaktan kendini alamadı. "Jungkook ben taşım ya sen ise bir meteorsun." "Hyung beni utandırıp durma bütün gün domates gibi gezmek istemiyorum!" Diyerek tatlı bir serzenişte bulundu Jungkook. "Tamam, kurabiye sofra şahane görünüyor hadi yiyelim artık çok acıktım." "Ben sana yeni çubuk getireyim. Seninkiler yere düşmüş." "Ah! Jungkook ne kokuyor böyle güzel." "Kurabiyelerim!" diyerek mutfağa koştu Jungkook. "Oh neyse ki yanmamışlar." Dedi Tepsiyi fırından alırken. Jimin ve Jungkook güzel bir kahvaltı yaptılar. Sonra etrafı toplayarak kafeyi açtılar. Jimin tüm gün durgundu ara ara Yoongi ile şakalaşmışlardı ve Jimin sadece anlık olarak gülmüştü. Aklına takılan bir şeyler olduğu belliydi. Jungkook sormamak için tüm gün kendini yemişti.
Jimin delirmek üzereydi böyle bir durumun içine nasıl düşmüştü aklı almıyordu! Tamam, kalbine söz geçirememişti ama aklının ucuna bile gelmemişti böyle bir durumda kalacağı. Aptal gibi hissediyordu. Ama böyle hissetmesi de saçmalıktı. İnsanlar duygularına engel olamazdı. Bazen vazgeçmeyi de bilmek gerekirdi. "Bu gün ayın kaçı Jisong?" "27'si neden sordun?" "Ayın 1'ne 4 gün kaldı o zaman..." "Ayın 1'i..." "Ah! Jungkook'un doğum günü! Bir şeyler yapmalı mıyız? Ama... Yapmalıyız sonuçta o da bu aileden." "Yoongi hyung!"
Jungkook kilerden un alırken birilerinin geldiğini duydu. Tam seslenecekken Jimin ve Yoongi 'in sesini duydu ve seslenmekten vaz geçti. "Emin misin Jimin?" "Evet, hyung sonuçta o da bizden yani aileden." "Peki, o zaman plan nedir?" "Henüz bir şey planlamadım hyung." "Tamam, kimse kaybolduğumuzu anlamdan gidelim." "Tamam hyung." Yoongi ve Jimin kilerden çıkarken Jungkook ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordu. "Tanrım! Yine neyi atladım ben?" Jimin O haftayı sürekli Yoongi ile fısıldaşarak geçirmişti. Fısıldaşmaları sadece Yoongi ile de sınırlı kalmamıştı. Jungkook hariç herkese fısır, fısır bir şeyler anlatmıştı. Jungkook'un delirmesine az kalmıştı. Jungkook bu konuya o kadar takılmıştı ki Doğum gününü bile unutmuştu. "İyi ki doğdun Jeon ailesinin çikolatalı kurabiyesi!" "Oh! Soyeon Unni!" Jungkook genç kadına kocaman sarılıp teşekkür ederken Jimin'in onları gördüğünü fark etmemişti. Jimin'in kireç gibi olan yüzünü, nerdeyse ağlamak üzere olduğunu Yoongi' den başka kimse fark etmemişti. Yoongi anında Jimin'in önünde durup onları görmesini engellemişti. Jimin elleriyle Yoongi' nin gömleğini tutup başını göğsüne doru eğmiş ve gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Jungkook anlık olarak onlara bakmıştı. Kıskanıyordu Jimin'i deli gibi. Bir eli istemsizce yumruk olurken Jimin'in ağladığını fark etti yüreğinde sanki bir ateş yanmıştı ve o ateş bedenini sarmış gibi yanıyordu Jungkook. "Oh bu o gün bizi izleyen adam." Dedi Soyeon, Jungkook'un dikkatinin çekmişti. "Kim?" Diye sordu sarılmayı bırakmışlar ve masalardan birine oturmuşlardı. "Gömlekli olan." Dedi genç kadın. "Yoongi hyung o." Dedi Jungkook hala onlara bakarken. Yoongi Jimin'e sarılıp onu oradan götürürken Jungkook önüne döndü. "Jungkook, hani AVM de karşılaştığımız gün. Oradaydı ve resmimizi çekti. Ben onu tanıdığını bilmiyordum. Dekorları filan çekti sandım." "Unni! Bunu bana nasıl anlatmazsın!" Jungkook anlamıştı neler olduğunu. Jimin ile konuşması lazımdı ama Jimin onu dinlemeyecekti. Nasıl konuşabilirdi? Jungkook Soyeon' u uğurladıktan sonra tün gün buna kafa yormuştu. Yoongi gün biterken Jungkook'un eline bir liste verip onu Alışverişe göndermişti. "Günlük ped mi? Hyung yine ne yaşıyor acaba?"
Jungkook alışverişte iken diğerleri kafeyi süslemişti. Jungkook Hyung' una iyi dileklerini (!) ileterek kafeye geldiğinde ışıklar sönmüştü. Kapıyı yokladı kilitliydi. Neyse ki anahtarı yanındaydı. İçeri girip ışı yaktığında suratına konfeti patlamasını beklemiyordu. Konfetiyi patlatan arkadaş özür dilerken Jungkook'un yüzü konfeti parçalarıyla çok komik görünüyordu. Jimin dâhil herkes kahkaha atarken Jungkook Jimin'i gülerken görünce arkadaşına kızmaktan vaz geçip Jimin'in yanına gitti. Ama Jimin çoktan mutfağa geçmişti bile. Jungkook Soyeon' a mesaj atıp gelmesini istemişti. Soyeon geldiğinde Jungkook pastanın mumlarını üflemek üzereydi. "Mumları üflemeden önce size bir konuşmak yapmak istiyorum. Soyeon Unni lütfen gelir misin?" Jimin'in gülümsemesi yarım kalmıştı. Kadın hamileydi. Jungkook kadına Unni mi demişti? "Benim bir abim var. Siz bilmiyorsunuz çünkü uzun zamandır görüşemiyorduk. Soyeon benim abimin eşi olur ve birkaç gün içinde dünyanın en güzel annesi olacak. Bu gün yanıma geldi doğum günümü kutladı. Ona her zaman yanımda olduğu için çok teşekkür ediyorum." Dedi ve gözleri Jimin'i buldu. "Ve sizlere de bu güzel parti için teşekkür ederim!" Dedikten sonra mumları üfledi. Güzel bir geceydi. Herkes çok eğlenmişti. Gecenin sonunda, herkes gittikten sonra Jungkook yengesini bırakmak için arabayı almıştı. Soyeon herkese teşekkür edip vedalaştıktan sonra Jungkook'tan destek alarak yürümeye başladı. "Jungkook." "Hm?" "Suyum geldi." "Su mu istemiştin?" "Hayır, aptal çocuk su kesem patladı yeğenin geliyor." "Ha hoş geliyor yenge." "Jungkook!" "NE!" Jungkook Olayı anlayınca anında yengesini kucakladı. Jiminlere döndü ve "Hyung yeğenim geliyor biz hastaneye gidiyoruz!" Dedi. "Bekle bizde gelelim Kookie!" Dedi Jimin heyecanla. "Sen git Jimin ben buraları toplar gelirim." Dedi Yoongi. "Tamam, hyung" Dedi ve Jungkook ile beraber gitti. Hastanede bebeğin babasını sormuşlardı ama Jungkook'un abisi şehir dışındaydı. Yengesi Doğuma Jungkook'un girmesini istemişti. Saatler sonra minik Jeon dünyaya "Merhaba" demişti. Anne ve bebek sağlıklıydı. Odalarında herkes anne ve bebeği kutlarken Jungkook Jimin'in kulağına eğildi. "Hyung konuşmamız lazım." Dedi. Jimin Jungkook'un nefesiyle ürperirken "Tamam" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ/LOVE JİKOOK
Fanficİki gencin eğlenceli hikâyesi. Not: bu bir mini hikayedir bölümler tadımlıktır! Yan çift: VHope #Vhope #jikook