Bir

133 5 0
                                    

"İnsanlar! Her yerdeler! Yaşam alanlarımızı her gün daha fazla zaptediyorlar!" yutkundu, sesini biraz daha yükseltti ve devam etti "ve üstelik bizi yakıyorlar!"

Pujanın sözlerinden sonra genç miularin ağzından korku nidaları yükseldi. Korkuyorlardı. Onlar için yanmak tamamen yok olmak demekti.

Kraliçeden gizli yaptiği ilk toplantisi değildi Pujanın. Binlerce miunun arasında sayıları sadece ondört olabilirdi fakat birgün herkes onun fikirlerini kabul edecekti. Etmek zorundalardı yoksa soyları tükenecekti.

"İnsaları yok etmeliyiz!" diye bağıran kadim dostunun sesiyle öfkesi tekrar doruğa ulaştı ve nefret dolu sözcükler tane tane dudaklarından döküldü

"İnsanları.acımasızca.yok. edeceğız."

*

*

*

"Majesteleri." deyip dizlerini hafifce kırıp  kanatlarını geriye bükerek annesini selamladı. Miular için kanat bükme işlemi oldukça acı verici bir işti. Bel hizasından başlayıp kollardan parmaklara kadar uzanan tavus kuşu tüylerine benzeyen fakat normal tüylere göre daha şeffaf, daha kırılgan duran bu kanatların geriye doğru bükülme açısı ve o şekilde durabilme süresi saygının boyutunun bir göstergesiydi. Puja hiçbir zaman 'gerçek saygı' denilebilecek bir şekilde kanat bükme işlemini gerçekleştirememişti. Onun bu üstünkörü saygı gösterisine annesi kraliçe Nora iç geçirdikten sonra

"Yine ne istiyorsun Puja?"

"Majesteleri. Lütfen bu ayki soğan kabuğu toplama faaliyetinde ben de bulunayım. Yani... şey... bulunsam iyi olur. Aslında siz nasıl uygun görürseniz demem gerekiyordu sanırım."

"Cevabım net: HAYIR."

"Yapma anne! Ülkem için birşeyler yapmama neden izin vermiyorsun?" 

Sinirlerini kontrol edemeyen kraliçe Nora kanatlarını çırparak havalandı ve bir nefeslik sürede Pujanın yanına ulaştı.

"En son seni insanların dünyasına gönderdiğimde üç insanı yok ettin ve ikisinin aklını aldın. Sana nasıl güvenebilirim?"

"Anne..." diye mızmızlanacakken Noranın bağırışıyla bunun çok da iyi bir fikir olmadığını anladı.

"Cezan henüz bitmedi. İnsanları yok etme saçmalığına bir son ver artık! Ve üremeyi beceremeyeceksen kendime bir varis arayışına gireceğimi bil! Son olarak da bana burada bir daha 'anne' deme!" deyip hızla tahtına uçtu.

Som altından yapılma bu sarayın binlerce yıl tek sahibi Pujanın ataları olmuştu. Fakat üreyemezse sarayı da, tahtı da kaybedeceklerdi? Annesini daha fazla sinirlendirmek istemedi. Çünkü sinirlendiği zaman o acımasız büyülerinden birini yapabilirdi ya da zihnini kontrol altına alıp hiç hoşlanmadığı o saçma hayır işlerinden birini yaptırabilirdi. Tahtında uyuklayan kraliçeye son bir bakış atıp kanatlarını çırparak saraydan ayrıldı.

Miuların sarayı kutsal sayılan ve bölgede tek olan Esterian ağacının gövdesine konuşlandırılmıştı. Tamamı som altından yapılmıştı ve görsel olarak bir su damlası şeklini anımsatıyordu. Saraya giriş çıkışlar taban kısmındaki bir delikten sağlanıyordu. Saraya giriste deliğin etrafını çevreleyen balkon tipli bir zemin kat bulunuyordu. Puja sürekli bu balkon kısmında, ayakları yere basarken sorgulanırdı. Bir de yönetim kurulu üyelerinin tüneyebilmeleri için yüzlerce altın işlemeli çubuklar vardı. Puja bu deliğin merkezine kadar uzanan çubuklarda hiç tüneyememişti. Ama o tahtın varisiydi. Delikten hangi açıda girilirse girilsin herkesin ilk gördüğü o altın ve değerli taşlarla işlemeli en görkemli tünek bir gün onun olacaktı ve miular için yeni bir dönem başlayacaktı. Devasa sarayın önünde düşüncelerinden bir anlık sıyrılınca barınağına uçmaya ve biraz dinlenmeye karar verdi. Bölgedeki en görkemli barınaklardan biri olan mavi renkli Voleng çicegine varinca yaprakları açıldı ve Pujayı içine alıp sarmaladı.

"Puja.... Pujaaa...."

"Ulu Alora bana biraz acıyamaz mısın?"

tam dinlenecekken en sevmediği arkadaşı Euna gelmiş olmayan tüm keyfini altüst etmişti. Mırıldanark tanri Aloraya bir sitem gönderdi ve istemeye istemeye barınağından çıktı.

"Euna biricik dostum." dedi yapmacık bir neşe ile ve dişlerinin arasından konuşarak "dinlendiğimi görmüyor musun? ne istiyorsun?" Pujanın öfkesini kaale almayan Euna konuşmaya başladı

"İnsanların ayaklarında beş parmak olduğunu duydum doğru mu?"

"Bunun içın mi beni rahatsız ettin?!" diye öfkeyle bağırdı Puja.

Evet o görmüştü. İnsanlarin kendilerinin ki gibi üç ayak parmağı yoktu ya da kolları onlarin ki gibi eğri durmuyordu dümdüz olabiliyordu ve kulaklarinın etrafını saran bir yaprağımsı bir et parçası vardı. Ama bunlar gizli bilgilerdi Euna denen gerizekalı bunu nasıl öğrenmişti?

"Bunlar diğer gerizekalıları eğlendirmek için anlattığım saçma sapan hikayeler. Gerçekten insanları gördüğümü mü sanıyorsunuz?" diye bir yalan uydurdu. İnsan dünyasına geçişi başına çok iş açmıştı. Ve kraliçenin uyarısı netti

'Bir tane miu dahi insanlarla ilgili konuşursa ceza alırsın.'

Eunayı gönderdikten sonra barınağına çekildi. Dikkatli davranması gerekiyordu. Bundan sonraki faaliyetlerini daha gizli yürütmeliydi. Annesi, insanlar konusundaki iyi niyetine ikna olmalıydı. Yoksa taht elden gidecekti.

*

*

*

"Hayır Kidu ikimiz de çok iyi biliyoruz ki ben o büyüyü bir şekilde kırdım." Ülkenin varoluşundan beri hayatta olan büyücü Kidu yıllarca herşeyin üzerinden gelmişti fakat Pujayı ikna etmeyi bir türlü beceremiyordu.

"Genelde bana ulu Kidu diye seslenirler Sevgili Puja."

"Pek ala Ulu Kidu..." deyip sahte bir saygıyla önünde eğildi ve ukala tavrıyla konuşmaya devam etti " büyünün açık bir yanı var ya da daha güzeli benim güçlü bir büyü kuvvetim var." deyip bir kahkaha attı ve etrafında döndü

"Kesinlikle çok güçlü olmalıyım Kidu. Ah... Afedersin Ulu Kidu." deyip yine sahte bir hareketle saygı gösterisi yaptı.

"Puja bence her konuda yanılıyorsun."

"Hayır onları gördüm. Onlar da beni gördü ve Yüce Aloraya şükürler olsun ki üç tanesini hakladım. Aslında büyü güçlendirilmeseydi ikisini daha haklayacaktım."

"Puja insanlar bizim düşmanlarımız değil."

"O zaman neden onlardan kaçıyoruz? Neden sürekli bizi, yaşam alanlarımızı yakıyorlar."

"Bilinçli olarak yapmıyorlar."

"Bu kısmıyla ilgilenmiyorum. Bu ayki soğan zamanında insanların dünyasına geçmeme yardımcı olacaksın."

"Puja o tarafa geçen herkesi büyülüyoruz. İnsanlar sizleri göremez siz de onları göremezsiniz."

"Kidu beni büyülemeyi pek ala unutabilirsin."

"Yapamam Puja. Nora öğrenirse ikimiz de mahvoluruz. Hem bunları düşünmkten hala üreyemedin. Nora tehditlerinde çok ciddi.Taht şansını kaçırmamak için odaklan ve bir an önce üre."

Durumun ciddiyetinin farkına varan Puja bir kez daha üreme hakkında düşünmeye başladı. Mecburdu ama olmuyordu.

"Kidu üreme büyüsü falan yok mu Alora aşkına? Ülkenin yarısıyla çiftleştim ama olmuyor işte!"  Kidu ufak bir kahkaha attı

"Benim  yaramaz Pujam önce kendini arındırmalısın, zihnini tamamen boşaltmalısın. Aklın başka yerdeyken çocuk yapamazsin. Ah annen de çok zorlanmıştı."

"Ciddi olamazsın! Demek o da zorlandı ha!" dedi şaşkınlıkla. İlk defa annesinin bir başarısızlığını duyuyordu. Keyfi yerine gelmişti.

"Ben gidiyorum Kidu. Hemen üremeliyim." diye kahkaha attı ve havada değişik sekiller çizerek barınağına uçtu. Telepati yöntemiyle nedimelerini çağırdı ve

"Bana ülkenin en güclü karakterli erkek miusunu bulun hemen!" dedi.

PUJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin