üç

101 5 4
                                    

Tüm ülke Pujanın öfke çığlıklarını benliklerinde hissettiler. Sadece Pujaya ait bir özlellikti o öfkelenince ya da üzülünce yağmur yağması. Daha önce hiç görmedikleri bir siddette yağmur yağıyordu. Yere şiddetle inen damlalar, bir ağaç kalınlığındaki barınak gövdelerini titretiyordu. Asi prensesin hıçkırıklari gök gürültüsüyle birlikte tüm ulkeye yayıldı. Bu sefer farklı bir şey daha yaşıyordu miu halkı. Pujanın çektiği acıyı bedenlerinde hissediyor, onunkiyle eşdeğer üzüntü yaşıyorlardı.

"Bu üzüntüye katlanamayacağım." Dedi Noranın hizmetkarlarından biri ve diğeri de ağlamaklı bir şekilde

"Bende."dedi.

İşte o zaman Nora içindeki sıkıntının nedeninin farkına vardı. Puja sandığından çok daha güçlüydü. Bütün ülkenin ve hatta kendisi gibi büyük büyücülerin bile hissiyatlarını kontrol altına alabiliyordu Puja. Kiduya iç sesiyle seslerinirken, telaşını gizleyemiyordu.

Kidu, bu durumun farkına Noradan önce varmıştı ve barınağında Esterian ağacı yapraklarına yazılmış kehanetleri incelemeye başlamıştı. Binlerce yıllık hayatında Pujanın benzeri bir miu daha görmemişti. Endişeleri korkularıyla harmanlanıyor, mantıklı düşünemiyordu. Kendisine seslenen Norayı bir kaç kez seslenmesinin ardından duymuştu ve ne yapacağını bilmeyerek

"Barınağıma gel. Hemen." Dedi içsesiyle.

"Kidu olanları farkettin mi?"

İkisi de saygı zırvalığını umursayacak durumda değildi.

"Nora anlamıyorum. Bütün efsanelere, kehanetlere baktım. Tarihteki en güçlü büyücülerde bile böyle bir yetenek yok."

"Mahvolduk!"

"Nora sakin olmalıyız. Puja henüz güçlerinin farkında değil. Belki de bir anlık bir şeydir."

"Önlem almalıyız. Puja bir gün güçlerinin farkına varacaktır. Ah Ulu Alora! Bilmediğimiz bir şeyle nasıl mücadele edeceğiz?"

"Nora kızın hakkında bir cavanarmış gibi bahsetmen hiç hoş değil ayrıca..."

"Kızımız Kidu! Kızımız ikimizinde güçlerinden nasibini aldı ve şimdi ikimizin de baş edemeyeceği kadar güçlü! Kafasındaki o hayallerle bir canavardan daha tehlikeli"

Kidu hiç kimsenin bilmediği  bir gerçeğin dile getirilmesiyle peniklemişti. Noraya biraz daha yaklaşarak gözlerinin derinliklerine baktı ve

"Hiç kimse Nora... hiç kimse onun babası olduğumu bilmemeli."dedi ve Norayı öylece bırakarak hızla barınaktan uçtu. Şiddetli yağmurda uçmak miular için çok tehlikeli olabiliyordu. Kanatlarına aldıklari yaralar miular için ölümle bile sonuçlanabiliyordu. Kidu halkın iyiliği için Pujayı bulmalı ve bu felaketi sonlandırmalıydı. Mistik güçleri Pujanın Simus nehri kıyısında olduğunu söylüyordu. Nehrin kıyısında biraz dolandı fakat Pujayı bulamadı. Hıçkırıklarını tüm miular gibi o da duyabiliyordu fakat yağmur ve gök gürültüsü yerini bulmayı zorlaştırıyordu. Son çare Simus nehrinin bitimindeki Aun şelaseine yöneldi. Aun, altın şelalesiydi ve çevresinde bulunmak miular için çok büyük tehlike olusturuyordu. Kanatlarina altın bulaşmasi durumunda ucma yeteneklerini kaybedebilirlerdi.

Kidu yol boyunca yaptigi gibi icinden seslenmeye calisti fakat Pujanın alicilari kapaliydi.

"Kidu git burdan."

Pujanın sesiyle bakışlarını şelaleye çevirdi. Tam şelalenin dibine kadar girmişti Puja ve kanatlarına altının değmesi an meselesiydi.

"Puja Ulu Alaro aşkına yanıma gel."

"Kidu yalnız kalmak istiyorum."

"Lütfen gel konuşalım."

PUJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin