4. BÖLÜM :)

29 15 76
                                    

Lida duydukları karşısında şok olmuştu. Aklında sadece " Son mirasçısı sizsiniz. " cümlesi dolanıp duruyordu. Kafasındaki oluşan uğultu çok güçlüydü. Sadece yankı yapan cümle dolaşıyor ve her duyduğunda kalbi daha çok sıkışıyordu. Ne demekti bu? Yıllarca baba bildiği, hatta onun işleri için kendini feda ettiği kişinin kızı değil miydi? Bu yüzden ondan bir sürü şey saklıyorlardı. Ama neden? Ondan bunu neden saklamışlardı? Belki de baba dediği adam da bunu bilmiyordu. Bilse ona eskisi kadar sevgi gösterir miydi acaba? Ya da bildiği için mi onu kötü işlerine alet etmişti? Evet olabilirdi. Ağca doğduğunda işleri bırakmışlardı. Ama onun için böyle bir fedakârlık yapmamışlardı. Uzun süre düşünceleriyle boğuşan Lidayı kendine getiren koruma oldu.

" Lida Hanım iyi misiniz? " diye sordu siyah takım elbiseli uzun boylu ve yeşil gözleriyle. Lida kendini toparlayıp konuşmaya başladı.

" Bunu başka kim biliyor? "

" Araştırmaları çok gizli tuttuk Lida Hanım. Atıf Beyin haberi olmadığını düşünüyoruz. Daha önce araştırma yapmamış. Şuan sadece ben ve siz biliyorsunuz. " dedi kendinden emin bir şekilde. Lida kahverengi saçlarını elleriyle geriye attı. Ardından oturuşunu dikleştirip konuşmaya başladı.

" Bu sır ikimiz arasında kalacak Emre. Eğer babamın kulağına giderse seni ilk ben öldürürüm. " dedi sert mizacı ile. Yeşil gözlerindeki hüzün bir anda öfkeye bırakmıştı kendini. Emre kafasını salladı. Ardından Lida çantasını aldı ve masadan kalktı. Emre de aynı şekilde ayağa kalkıp onu takip etti. Arabaya geldiklerinde, hızlı bir şekilde davranıp Lida'nın kapısını açtı.

" Lida Hanım isterseniz sizi ben bırakayım. " dedi. Lida başı ile onaylayıp arka koltuğa oturdu.

**************

Yeni aldığım kıyafetleri giydim. Ardından odadan hızla çıktım. Bütün gün barda oturup içtikten sonra biraz sahil havası almak iyi gelir diye düşündüm. Burası tahmin ettiğimden daha güzeldi. Odalarımız taş oda diye geçiyor. Eskiyi andıran duvarları ve dekorasyonu oldukça hoş. Okuduğum bölümden dolayı az çok dekorasyon bilgim var. Alaçatı'ya gelmekle çok güzel bir şey yaptım. Otelden çıkarken tabela dikkatimi çekti. Bedirhan Konak Otel yazılı tabelanın etrafı çiçeklerle donatılmış mavi bir fon ile süslenmişti. Sahile doğru yol aldığımda arkamdan Acar'ın seslendiğini fark ettim. Arkamı döndüğümde hızla yanıma doğru geliyordu. Yanıma geldiğinde ne oldu der gibi baktım.

" Hiç sadece bende seninle gelmek istiyorum. " dedi alaycı bir gülüşle. Bende ona aynı alaycı bir gülüşle karşılık verdim. Birlikte Alaçatı sokaklarının güzelliklerini izleye izleye sahile doğru ilerledik. Hava ne kadar sıcak olsa bile denizin etkisiyle serin rüzgarın bedenime çarpması ile kendime geldim. Ayağımdaki sandaletleri çıkartıp ayaklarımı kuma daldırdım. Havanın serinliğinin aksine kumlar ılıktı. Kumların ılıklığı ile kendimi daha iyi hissettim. Uzun yürüyüşün ardından ılık kumlara oturdum. Birkaç gündür olan olaylar kafamı çok fazla kurcalıyordu. Her şeyi sindirmek istiyordum. Olayları tek tek düşündüm. Sahilde ki kız. Kızıl saçları, kahverengi gözleri, burnunun üzerinde olan iğne ucu kadar olan çilleri. Onu bu zamana kadar göz ardı etmiştim. Şu sıralar ne kadar inkar etsem de ondan etkilenmiştim.

" Acar hazırlan yarın erken saatlerde buradan ayrılıyoruz. " dedim. O kızı görmenin umudu ile bu cennet gibi yerden gitmeye razıydım. Hızla yerimden kalkıp otele doğru ilerledim. Acarın arkamdan geldiğini ayak seslerini duyunca anladım. Bu güzel havayı ve her sokağının güzel olan Alaçatıya alışmıştım. Yeteri kadar düşünmüştüm. Ailem olmadan bir evde yaşamak istiyordum. En azından bana yalan söylemek zorunda kalmazlar.

" İyi akşamlar Ağca Bey. " diye konuşmaya atıldı.

" İyi akşamlar " dedim. Tanımadığım birisi neden bana selam verir acaba?

" Kusura bakmayın. Ben Alp Karaca Bedirhan Konak Otelin sahibiyim. " diye devam etti. Şimdi her şey yerine oturmuştu. Acar benden bahsettiği için beni tanıyordu.

" Memnun oldum Alp Bey. " diye konuşmaya devam ettim.

" O memnuniyet bana ait. Sizinle tanışmak çok büyük onur benim için." Dedi. Ardından odasına davet etti. Son günüm olduğu için Alp Beyi kırmak istemedim bu nedenle odasına gittim. Güzel dibek kahvesi ile hoş bir sohbete başladık.

***************

Lida ne kadar inanmak istemese bile elindeki belgeler doğruyu söylüyordu. Başta ne kadar inkar etse de artık kabullenmişti. İlk olarak annesiyle konuşmak istiyordu. Neden? Neden bu gerçeği ondan saklamışlardı. Aracın durmasıyla hızlı adımlarla eve doğru ilerledi. Sert ve hızlı bir şekilde kapıyı yumruklamaya başladı. Kapı açılınca hızla içeri girdi.

" Sultan annem nerede? " diye konuştu. Sesi normalden bir tık yüksek çıkmıştı.

" Çalışma odasında efendim. " dedi Sultan. Sultan bu ailenin çocuklarını kendi öz evlatlarından ayırmamıştı. Fakat Lida ona hep kötü davranırdı. Hızlı adımlarla çalışma odasına ilerledi. Kapıyı çalmadan bir hışımla içeriye girdi. Gördüğü manzara karşısında şok oldu. Bunca zaman babası bildiği adamın sağ kolu Reha ile annesi uygunsuz bir şekilde yakalamıştı.

" Reha derhal bu odadan çık! " Reha ve Berfu Hanım hızla kendilerini topladı. Ardından Reha hızla odadan çıktı. Kovulma korkusu ile mutfağa doğru hızla indi. Berfu hanım ise tekli deri koltuğa oturdu.

" Sana inanamıyorum anne. Babama bunu nasıl yaparsın. Hem de Reha ile?" bir anda durdu. Ama Atıf Bey onun babası değildi. Onun babası Fırat Başerdi.

" Elindekiler nedir? " dedi soğuk kanlılığını koruyarak. Lida bu durum karşısında şok olmuştu. Lida onları uygunsuz bir şekilde yakalamıştı. Fakat annesinin umurunda değildi.

" Bende bunun ne olduğunu sana soracaktım. " diye bağırdı. Aynı anda dosyaları suratına attı. Karşısında ki kadın yıllardır hayranlık duyduğu kadın olamazdı. Nasıl böyle düşebilmişti.

" Demek öğrendin. " 


Güzel yorumlarınızı eksik etmeyi lütfen :)


Herkese merhaba bölüm geçiktiği için sizlerden ayrı ayrı özür dilerim bazı durumlar ile karşı karşıya kaldım.  Bölümler daha hızlı gelecek sizleri çok seviyorum XOXO



Kızıl ÇıkmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin