Bölüm 1

100 4 3
                                    

"Duru!"

Duyduğum sesle yerimde sıçradım. Arkama dönmeye korkuyordum. Çünkü tam arkamda sinirden alev topuna dönmüş babam duruyordu! İşte şimdi sıçtım! Eğer ne oldu diye soracak olursanız size açıklayayım.

Benim bir kankam var. Adı Lara. Kendisi dünyadaki en yüce kankadır. Neyse. Olay şu: Lara'nın babası Lara'yı para için evlendirecekti. Benimde buna gönlüm el vermedi. Bende ultra frambuaz özelliklerimi kullanarak harekete geçtim. Babamın boyum kadar tüfeğini alıp düğünü bastım ve Lara'yı düğünden kaçırdım.

Sonuç? Babam arkamda durmuş kükrüyordu. Pişman mıydım. Asla! Korkuyor muydum? EVET! Çünkü o Meriç Bozkurt! Dünyanın en korkunç yaratığı! Sadece (!) kızdığı zaman.

"Bana dön!" Babamın kükremesiyle göt korkusundan hemen arkamı döndüm. Babam önümde durmuş bana bağırıyor. Yanında annem, babamın kolundan tutmuş onu sakinleştirmeye çalışıyor. Tam bir aile tablosu öyle değil mi? "E-efendim" dedim titreyerek. Kekelememe engel olamamıştım.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun!?" Ben ne yaptığımı zannediyorum? Güzel soru. Birden cesaretlenip bende cevap verdim.

"Arkadaşımın göz göre göre elalemin adamıyla evlenmesine göz mü yumsaydım!" Diye bağırdım. Keşke bağırmasaydım. Çünkü annemde kötü kötü bakanlar listesine girmişti.

"Buna sen mi karar vereceksin?!"

"Evet!" Tabiki ben karar vericem. Çünkü ben onun en kutsal kankasıyım! Galiba fazla gaza geldiğimi düşünerek sakinleşmeye çalıştım.

"Lara'yı kaçırdında ne oldu?! Eline bir şey mi geçti? Başımızı belaya sokmaktan başka bir işe yaramıyorsun! Hep belasın! Şimdi ne yapıcaz?! Bütün itibarımızı beş paralık ettin! Lara'nın babası benim yıllardır arkadaşımdı! Şimdi ben o adamın yüzüne nasıl bakıcağım?!" Bağırmayı kestiğinde ağzımı açtım ama birşey diyemedim. Çünkü suratıma yediğim tokat konuşmamı engelledi. Birden neye döndüğümü anlayamadım. Babamla aramız hiçbir zaman iyi olmamıştı. Hiçbir zaman bana gerçek bir baba gibi davranmamıştı. Suratımdaki sızı ile dizlerimin üzerine çöktüm. Haketmiştim. Hemde çok... Birden ağlamaya başladım. Babam o sinirle odadan çıktı ve annem yanıma gelip çöktü.

"Tamam annecim ağlama" dedi ağlamaklı bir sesle. "Göz yumamazdım" dedim hıçkırarak. Bir hıçkırık daha koptu ağzımdan. Kollarımdan tutup beni göğsüne bastırdı ve sıkıca sarıldı. "Sende haklısın" dedi kısık bir sesle. Saçlarımı okşamaya başladı ve sonra beni ayağa kaldırıp göz yaşlarımı sildi. "Hadi git yüzünü yıka"

Başımla 'tamam' yapıp odamdaki ebeveyn banyosuna girdim. Odamda her ne kadar bir ebeveyn banyosu olması ne kadar saçma olsada işe yarıyordu. Kapıyı kilitledim ve kapıya yaslandım. Gözyaşlarımı sildikten sonra "Sen Duru Bozkurt'sun kızım. Çıtkırıldım gibi ne bu ağlamak?" Diye kendi kendime söylendim ve aynanın karşısına geçtim. Yine her zamanki gibi mökemmel (!) gözüküyorum. Dediğime aynada kendime el hareketi çekerek cevapladım ve musluğu açtım. Elime suya değdirdiğim anda elimi çarpılmışçasına hemen geri çektim. Su soğuk amına koyim. Yine gaza geldim ve kolumu eklemime kadar soğuk suyun altına soktum. Dondum mk

Hep bu gaza gelmelerim yüzünden zaten. Su soğuk diyorum, gaza geliyordum, kolumu buz gibi soğuk suyun altına sokuyorum. Kafama sokayım emi.

Keyfim tekrardan yerine gelmişti. Hemen yüzümü yıkadım ve 1 metre ötemdeki havluya gözlerimi kısarak baktım. Neden bukadar uzaktı? Birden ıslak kollarımla 1 metre ötemdeki havluya yardırmaya başladım. Aramızda 1 metre vardı ama bana 1 kilometre gibi geliyordu. Amacım yere su damlası düşmemesiydi. Düşerse ölürdüm çünkü. Welcome to Duru'nun saçma oyunları.

frαmвuαz ѕєvєr miѕin? | tєхtingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin