Heyecanla uyandığım sabahlardan biriydi bu sabah. İlki okula başlamam olmuştu. İkincisi ise kiraz toplamak olacaktı. Aslında her yaz ablamla gidip kiraz toplardık. Ama bu seferki farklıydı. Ömer'le gidecektim. Ayağıma terliklerimi geçirip kahvaltıya indim. O sırada kapının önünde Ömer'i gördüm. Neden burada olduğunu sorduğumda abisini beklediğini ve sepeti abisinden alacağını söylemişti. Ömerinde bizden altı yaş büyük bir abisi vardı. O hep evde olduğu için dışarı pek çıkmazdı. Dolayısıyla abisi ile pek karşılaşmamıştık. Hemen Ömer'e veda edip kahvaltıya indim. Annem, Ömer ile beraber Pazara gidip kiraz alacağımızı sanıyordu. Ama biz sanırım hırsızlık yapacaktık.
🍒🍒🍒
Kahvaltımı bitirip Ömer'in yanına gittim. Elinde kocaman bir sepet vardı. Doğum günümde getirdiğinden çok daha büyüktü. Heyecanla sepeti elime aldım. Yokuş yukarı uzunca bir yol çıktıktan sonra Ahmet amcanın bahçesine baktık. Kirazlar gerçekten çok güzel görünüyordu. Ama bu kirazlara ulaşmak için demir parmaklıkları atlamamız gerekiyordu. İlk önce Ömer çıktı. Daha sonra ben tırmanmaya başladım. Ömer elini bana uzattı ben de Ömer'in elini tutup çıktım. Çıplak bacaklarımı demire sürtmüştüm. Canım acısada umursamayıp bahçeye doğru koşmaya başladım. Ahmet amca uyuyor olmalıydı. Ama yine de sessiz olmalıydık. Kiraz ağaçları yüksekteydi. Yaklaşmak için zıplasakta kirazların tadı çok güzeldi. Her kiraz aldığımızda önce sepete atıyor, sonra da kendimiz yiyorduk. Bahçe gerçekten büyüktü. Ve her ağaçta yüzlerce kiraz vardı. Ömer ile ben kirazları toplamak için zıplamaktan dizlerimiz ağrımıştı. Etrafa bakınırken gözüme Ahmet amcanın kulübesinin yanında ki merdiven takıldı. Koşarak merdivenin yanına gittim. Ömer'e gelmesini işaret ederek merdiveni tuttum. Ömer'de bana yardım ederek merdiveni götürmeye başladı. Merdiveni ağacın yanına koydum. İlk olarak Ömer çıktı. Kirazları sepete doldurdu. Tam inecekken Ömer'in ayağı kaydı ve komik bir şekilde düştü. Buna ikimizde kahkahalar atıyorduk. Gerçekten çok komik görünüyordu. Ömer merdiveni kaldırmaya çalıştığında karışımızda kaşlarını çatarak bize bakan Ahmet amcayı gördük;
— Çabuk buraya gelin afacanlar!
Sesi çok sertti. Bizde korkmuştuk. Ömer hızlıca kiraz sepetini alıp koşmaya başladı. Ben de onun arkadaşından koştum. Demir parmaklıklara geldiğimiz zaman yavaşladık. Ömer hızlıca atlamayı başarmıştı. Ben de ona yetişmek için hızlandım. Ve ne olduysa o anda oldu. Ayağım demire takıldı. Acıyla ayağa kalkarken kanadığını fark ettim. Ömer arkasını dönüp yanıma geldi. Ahmet amcada bize yetişmişti. Bir yandan üzgün bir yandan ise kızgındı. Cebinden bir mendil çıkararak kanayan yarama bastırdı. Benim yamaklarımdan yaşlar süzülürken Ahmet amca beni kucağına alıp evin yolunu tuttu. Yolda giderken hala söyleniyordu.
🍒🍒🍒
Eve geldiğimizde annem beni böyle görünce kısa bir an çok oldu. Daha sonra yorgunluktan ölmüş olan Ahmet amcayı sandalyeye oturttu. Ardından Ahmet amca anlatmaya başladı. Ahmet amcanın her kelimesinde başımı biraz daha öne eğiyordum. Ahmet amcanın anlatması bitince annem beni şöyle bir süzdü. Önce sıkı bir azar işittim. Sonra da hala kanamakta olan yarama pansuman yaptı. Canım çok yanıyordu. Ama kirazlar için değerdi. Annem beni odama yolladıktan sonra hala Ahmet amca ile konuşuyorlardı. Ben de pencereden Ömer'e bakıyordum. İkimizde çok mutluyduk...