Ömer resmen bana inanmamıştı. Üzgündüm, hem de çok. Asyaya kanmıştı. Onu bana tercih ediyordu. Çok şaşkındım. Ben yine düşünürken Asya yanıma geldi;
— Ne oldu İrem? Neden üzgünsün?
Yüzünde cevabını biliyormuş gibi bir ifade vardı. Alayla Gülümsedi;
— Dur tahmin edeyim. Yoksa Ömer sana inanmadı mı?
Sinirle Asyaya baktım. Ona yaklaştım ve kolunu tuttum;
— Bana bak Asya! Sana istediğini asla vermeyeceğim. Sen Ömer'i sevmiyorsun! Sadece bana olan düşmanlığından Ömer'i kullanıp bana zarar vermek istiyorsun! Ömer'in bir suçu yok. Senin derdin benimle! Ömer'in peşini bırak!
Asya kolunu sertçe çekip konuştu;
— Salaksın kızım sen! Ömer sana inanmıyor işte! Hala ne için uğraşıyorsun?! Ben Ömer'i seviyorum. Onun peşini bırak!!
Kapıyı çarparak salından dışarı çıktı. Sinirden ağlamamak için kendimi zır tutuyordum. Ama ben güçlüydüm. O sırada Ömer geldi. Ben hala Ömer'e kızgındım.
— İrem, dün sana fazla çıkıştığım in üzgünüm.
— Ömer, sen bana inanmadın. Gittin o kızı korudun!
— O benim Sevgilim İrem!
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Alt dudağım titredi. Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Tek kelime edecek gücüm kalmamıştı. Ömer, söylediğinden pişman olmuş gibi gözlerini kaçırdı. Yavaşça dudaklarımı oynattım;
— Ömer! O kız seni gerçekten SEVMİYOR!
— Yeter İrem! Asyaya olan düşmanlığının nedenini bilmiyorum ama yapma!
— Peki! ne haliniz varsa görün! Ben yarın ilk uçakla geri dönüyorum.
— Bak İrem. Ben böyle demek istemedim. Yanlış anlama ben Asya'yı seviyorum!
— O zaman size mutluluklar.
Ömer gittiğinde kendimi tutamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ömer bu kadar saf olamazdı. Asyaya inanamazdı. Asya'nın gerçek yüzünü bir şekilde Ömer'e gösterecektim. Yada Ömer'in görmesini bekleyecektim.
Çünkü Ömer belki de görmeyecekti. Ben Ömer'e olan sevgimin azalmasını istemiyordum. A
En çok da Ömer'in bana getirdiği kirazları özlüyordum. Kendim aldığımda o kadar güzel olmuyorlardı. İki küçük çocuk olarak bahçelerden kiraz çalmak istiyordum.
Onu özlüyordum. Ne kadar yakında olursa olsun özlüyordum.