Her Doğum günümde kiraz ağacının yanına gider, beklerdim. Belki gelir diye...
Kapının önünde ellerimi yanaklarımın arasına almış, gelip geçenleri izliyordum. Mevsim yazdı. Biz de Antalya'da oturuyorduk. Dolayısıyla bir sürü turist geliyordu. Ben henüz yedi yaşımda olduğumdan tek başıma gezinmeme izin vermiyorlardı. Ben de ablam gelene kadar kapının önünde öylece otururdum
Bazen de yan apartmanımızda ki boş olan eve bakardım. En yakın arkadaşım Melis iki ay önce buradan taşınıp izmire gitmişti. Ev de hala boştu. Kimlerin geleceğini merak ediyordum. Ben boş eve bakarken ablamın sesini duydum;
_ İrem!
Sevinç'le ablam doğru koştum. Yanına gelir gelmez beni nereye götüreceğini sordum. Ablam da plajda arkadaşları ile buluşacağını benim de gelmek isteyip istemediğimi sordu. Ben burun kıvırdım. Ablamın arkadaşlarını pek sevmiyordum. Üzgün bir edayla "hayır" diye net bir cevap verdim ve iyi eğlenceler dedim. Fakat "bana gelirken kiraz al" demeyi de unutmadım. Çünkü kirazı çok seviyordum. Ablam da "tamam" diyerek gitti. Ben de odama çıktım.
🍒🍒🍒Odamın penceresinden dışarı bakıyordum. Saatlerdir sokak satıcılarından, turistlerden ve üzerlerinde mayo ile dolaşan gençlerden başka kimse yoktu. Bir süre sonra yanımızda ki eve üç kişinin geldiğini gördüm. bir aileydi. Benim yaşımda çocukları vardı. Aslında ben öyle görmüştüm. Bir süre onlara baktım. Ev sahibi ile derin bir sohbet içindeydiler. Çocuk da etrafı seyrediyordu. Bir süre etrafı seyretti. Daha sonra kafasını kaldırıp evin üz katına baktı. Ardından benim olduğum pencereye doğru kafasını kaldırdı. Göz göze geldik. Ufak bir tebessüm etti. Ben de ona gülümsedim. Ardından perdeyi kapattım ve merdivenlerden hızla inerek annemin yanına koştum. Annem yemek yapıyordu. Beni görünce elindeki yemek bıçağını bırakıp ne oldu der gibi bana baktı. Ben hemen anneme sordum;
_ Anne, yan apartmanımıza birileri geldi! Hem de bir çocuk!
_ İrem onlar yeni komşularımız. Artık burada yaşayacaklar. Hem sende arkadaş olursun.
Sevinçle koşmaya başladım. Annem arkamdan bağırdı fakat dinlemedim. Hızla apartman kapısını açıp çocuğun yanına koştum. Beni görünce şaşırdı. Ardından "merhaba" dedi. Bende hemen adını sordum. Gülümseyerek Ömer dedi. Bende hemen ismimi söyledim. Bir banka oturup uzunca sohbet ettik. Tahmin ettiğim gibi benim yaşındaymış. Buraya Ankaradan geldiğini söyledi. Babasının işi yüzünden buraya gelmişler ve hep burada yaşayacaklarmış. Bu habere sevinmiştim. Yarın onunla beraber dışarı çıkmayın teklif ettim. Hem ona mahalleyi de tanıyabilirdim. Ömer bunu Sevinçle kabul etti. Fakat benim annemden izin almam pek kolay olmayabilirdi. O yüzden Ömer'e veda edip eve koyuldum. Annem kızgın bir yüz ifadesi ile karşımda duruyordu. Habersizce gittiğim için çok kızmıştı. Ben de onun sakinleşmesini bekleyerek konuya girdim. Annem bu fikrin iyi fikir olduğunu söyleyerek kabul etti. Açıkcası buna şaşırmıştım. Konuyu çok uzatmadan odama girdim.
Akşama doğru babam geldi. Annem onu karşıladı. Daha sonra babama fısıltı ile bir şeyler anlatmaya başladı. Dinlemenin uygun olmayacağını biliyordum ama ne yapabilirdim? Çok merak etmiştim. Annem bunları söylüyordu;
_ Semih, bu aralar hiç arkadaşı yok. Her gün kapının önünde öylece oturuyor. Onun içimin endişeleniyorum. Kimseyle oynamak sohbet etmek istemiyor. Sanırım yeni gelen çocuk onun sosyalleşmesine yardımcı oldu. Ben de bu yüzden yarın dışarı çıkmasına izin verdim.
Babam anneme sadece "iyi yapmışsın" dedi. Annemin benim için endişelenmesine üzülmüştüm. Sanırım pek arkadaşım olmadığı için böyleydim. Ama artık Ömer adında bir arkadaşım vardı. Ve ona ilk günden alışmıştım. Yarın da onunla beraber dışarı çıkacağımız için heyecanlıydım. Ve çok uykum gelmişti. Odama çıktım ve çok geçmeden uykuya daldım. Yarın güzel bir gün olacaktı.