I.

107 15 32
                                    


Siyah perdeye rağmen kendine yol bulmuş ay ışığı hiç bir his barındırmayan bakışlarıyla tavana bakan genç kızın yeşil gozlerinin üzerine düşüyor,genç kızın bakışlarının daha donuk gözükmesine sebep oluyordu. Gece saat 3 olmasına rağmen gözünü bile kırpmadan duran kız kaç yıldır onu takip eden kâbusları görmemek için uyumuyordu. Acı yine yüzünde daimi yerini koruyor,bir nebze bile azalmıyordu. Hep geçti , geçecek dedikleri acı geçmiyordu. Daha derine işliyor,bedenin direncini kırmaya çalışıyordu. Başarılıydı.

Yalnızlık yine baş gösteriyor ,kalbini sımsıkı kelepçe gibi sıkıyordu. Ama ne yazık ki o kelepçenin anahtarının sahibi genç kızın kendisi değildi.

Zorla da olsa gözlerini kapatıp uykuya dalmaya başladı.

Sabah çalar saatin rahatsız edici sesiyle gözlerimi yeni bir güne açdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah çalar saatin rahatsız edici sesiyle gözlerimi yeni bir güne açdım. Zorla da olsa yatağımdan kalkıp lavaboya doğru ayaklarımı sürüklüyerek gittim. Aynanın karşısına geçtiğimde gece geç yattığım ve düzensiz uyku rejimimin olması nedeniyle yeşil gözlerimin etrafinı saran kızıl sarmaşıkları,siyah göz altlarımı görerek yüzümü buruşturdum. Aşağıdan Selda annenin sesini duymamla gözlerimi devirip homurdanarak lavabodan çıktım,gardrobumun karşısına geçip göz gezdirdim. Gardrobun tamamını siyah rengin işgal etmesine rağmen ara ara Selda annenin zorla aldığı renkli elbise ve eteklere göz devirerek, baygınca baktım. Kendime siyah kot ve siyah kazak, dolabın alt çekmecesinden siyah iç çamaşırları alarak çabucak üzerimi giydim.

Merdivenlerden aşağı indiğimde mutfakdan gelen mis kokularla direk oraya gitmeye karar verdim. Mutfakta  Selda anneni tezgaha yaslanmış hâlde buldum. Masanın üzerinde gördüğüm kreple yüzümde hafif gülümseme belirdi. Beni fark eden Selda anne hemen çaydanlığı eline alıp masanın üzerine koydu. Masanın sol köşesinde yerimi aldım. Hafif mırıltıyla 'günaydın' deyip kahvaltımı yapmaya başladım. Saçımın üzerinde şefkatle dolanan Selda annenin elleriyle elimdeki çatalı tabağımın kenarına koyarak gözlerimi kapattım. Ellerinden saçıma akan şefkat içime işliyor,içimi ısıtıyordu. Ama bunu belli etmemek için yanağımın içini dişliyordum. Sanki belli edersem bu şefkat tohumlarını bile alacaklardı benden ve yeniden onu kaybedecektim.

SAYHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin