3. Bölüm/Parangalar
"Kazka- Cry (English Version)"
İnsanlar, pekçok şeyi bildiklerini sanıyorlardı. Pekâlâ, biliyorlarsa neden hâlâ farklı bir neden aramak zorundaydılar ki?
Bilinenin aksine onların bildikleri doğruydu.
Önyargı.
Kin.
Belki, kıskançlıktı, onları buna iten ama yaptıklarının aslında iğrenç bir hastalık olduğunu biliyorlar mıydı? Hoş, bilseler de bu şekilde davranmak onları eğlendirirdi.
Tıpkı okuduğum okuldaki gibi. Adeta birbirinin kuyusunu kazan ama yüzlerine geçirdikleri maskeyle gizlediklerini bariz bir şekilde ortadayken kimsenin bu durumdan şikayetçi olmaması da, acayipti.
Sanırım bu okulun asla alışamadığım ve alışamayacağım farklı bir özelliğiydi.
Her zamanki gibi okula yetiştiğime sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim.
Adımlarım beni sınıfa taşırken aklımdan çıkmayan ama düşünmemin pek bir amacı olmayan o adam geldi. O günden beri sanki normal olmayan şeyler oluyordu. Bir şekilde hâlâ peşimde olduğunu düşünüyordum.
Belki de izlediğim aksiyon filmlerinin bir yan tesiriydi, bilemiyordum.
Farklı biriydi. Pek buraya ait değil gibi.
Ders zilinin çalması ile bu düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım.
Eve doğru adımlarken evde olan davranışsalları düşünmeye başladım.
Annem, bir süredir bana olan davranışlarına bir sınır koymuştu.
Bu hali beni mutlu etmeliydi ama üzülmekten alıkoyamıyordum kendimi. Yani istediğim şey bana bazı konularda tolerans göstermesiydi.Tamamen umursamaz olması değildi, istediğim.
Yine de bu sorunu bir süreliğine akışına bırakmaya karar verdim.
Annem benim yanımdaydı, ben onun yanındaydım. Her şey bir şekilde çözülürdü çünkü biz birlikteydik.Anahtarı kapıya yerleştirecekken birden kapı açıldı ve annemin telaşlı bedeni karşımda belirdi. Kaşlarımı çatarak "Anne?" dedim. Annem rahat bir nefes alıp bana sarıldı. Bu garip gelse de sarıldım bende ona.
Odama geçip üzerimi değiştirdikten sonra annem benimle bir şey konuşmak istediğini söylediği için aşağıya iniyordum. Annem kanepede oturmuş gergin yüz hatları ile boşluğa bakıyordu. Tahminimce baba denilen adam hakkında konuşulacaktı.
Ben oturunca annem bana döndü.Gözlerindeki yabancı ifade beni huzursuzlandırmıştı.
"Ateş, baban sana ulaşmaya çalışıyor. Bugün kafeyi bile aradı. Seninle konuşmak istediğini ve benim seni ona karşı doldurduğumu düşünüyor."
Aslında bakarsanız, pek de şaşırmamıştım. O adamın etrafımda dolaşacağını tahmin edebiliyordum.
Annem sıkıntılı bir ses ile devam etti. "Ve bana eğer seni onunla görüştürmezsem kafeyi kapattıracağını söyledi."
Öfke tüm uzuvlarıma yayılırken aklımdaki tek şey yıllardır sahip olduğumuz ikinci evim bildiğim o kafeydi. Onu elimizden alma düşüncesi bile o adamdan daha çok nefret etmeme yol açmıştı.
Derin bir nefes alıp konuştum. "Ben o adamla konuşmak ne görmek bile istemiyorum onu. Yıllarca nasıl yaşadığımı umursamadan öylece çekip gitti. Şimdi hiç gitmemiş gibi davranamaz çünkü onu artık ben istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERYANSIN #Wattys2018
Fiksi RemajaAraftı. Ne Lilith'in son bahsi geçen kızlarından, ne cennetten kovulan bir Havva kızıydı. Her zaman boşlukta, zamanın çok dışındaydı, Ateş Alkan. "Görüyorsunuz ya Uraz Ege bey, bir yaşam öyküsü yolun sonunda olma korkusu hissetmeden yaşamaya değmiy...