6

1.4K 218 97
                                    

Biraz ara vereyim diyorum ve tam o anda o kadar güzel yorumlar yazıyorsunuz ki, tekrar dönüyorum. Teşekkürler hepsi için.

Miyavlama sesi eşliğinde Steve geriye adımlarken, gözleri yerinden çıkacak gibi büyümüştü. Arkasındaki kapıya doğru bir bakış attı, Tony onun gerçekten korktuğunu fark etmişti.

Esmer adam öne geçip gri beyaz, kırık kulaklı kediyi kollarına çekip başını boynuna sürterek özlediğini belli etti. "Üzgünüm, sakin ol... gördüğü ilk insansın..." Tony biraz duraksamıştı. "Benim dışımda. Heyecanlandı"

"O, sanal değil" Steve sırtını kapıya dayamıştı ve eli kapının kolunu tutup tutmamak arasında gidip geliyordu. Kedi, Tony'nin ellerinden sıyrılıp omzuna doğru ilerlemiş ve oraya mükemmel bir dengeyle oturmuştu. Öne çektiği patisini pembe diliyle temizlerken, Steve'e çapkın bir bakış attı.

"Bucky, mırlama" Tony omzundaki kediye homurdanarak başını Steve'e çevirdi. "Seni korkutma ihtimalini düşünemedim, genelde bütün gün yatağından kalkmaz. Inan bana yirmi üç saat uyuyor..."

"Bahsettiğin bu muydu? Geçen gün sanal hayvanların güzel olduğunu söylemiştim sana?" Steve parmağını kediye doğrultunca kedi de patisini ona salladı ve böylece Steve elini korkuyla geri çekti. Tony hain kedisini omzundan kucağına alıp hırçın bir hareketle başını sevmiş ve Steve'e bakmıştı.

"Içeriye gel"

"Istemiyorum" Steve başını iki yana sallayınca Tony iç çekerek omuzlarını düşürdü.

"Beni uğraştırma, ikimiz de günün sonunda merakına yenik düşeceğini biliyoruz" Tony, kediyi yere bıraktığında, kedi bir tur etrafında dönüp Steve'in bacaklarına sürtünmeye başladı. "Sizi burada bırakıyorum... hazırlamam gereken bir yemek var"

"Tony gitme" Steve bacağını kaldırarak ondan kurtarmaya yeltelenince kedi onun ayağını iki patisiyle kaptı.

Tony eliyle kediyi işaret etmişti. "Bucky seni misafir eder"

Steve'in cihazı, ona hayati değerlerindeki ani yükselmeyle ilgili bilgi verince Tony güldü. "Paniklemeyi kesip kucağına al, yoksa alman için farklı yollara başvuracak"

Steve bu yolların neler olduğunu sormak istemedi.

Yere doğru eğildiği anda kedi zaten onun kucağına zıplamış ve kollarının arasında kendine rahat olan yeri seçmişti.

Steve koluna sürtünen kediye iç çekerek bakıp doğruldu ve koltuğa oturup onun daha da yayılmasına müsaade etti. Hayvanın mırlamalarını hiç zorlanmadan duyabiliyordu.

Tony, açık mutfağından salona doğru baktığında Steve'in sırtını ve Bucky'nin, kendisine karşı meydan okuyan bakışlarını görebiliyordu. Steve'e el koymuş gibiydi.

"Bir şey kokuyor" Steve'in sesine karşın Tony ocaktaki yemeğe küçük bir bakış atmıştı.

"Evet, yemek yapıyorum demiştim"

Steve parmaklarını kedinin boynunda kıpırdattı. "Ne yapıyorsun?"

"Anlatsam tahmin edebilecek misin?"

"Deneyeceğim, yoksa yaptığın şey de mi veri tabanımda kayıtlı değil?"

"Muhtemelen derinlerde... Pekala o zaman... kızarmış kaburga ve patates püresi yapıyorum. Belki bir de puding yaparım ama ruh halime kalmış"

Steve kaşlarını çatarak o tarafa döndü,  gerçekten de beklenmedik bir cevaptı onun için. "Kızarmış ne?"

Tony 'bilmem' der gibi dudak bükerek ona baktı. "Güzel oluyor, Bucky'e bak, yalanmaya başladı bile... Belki de seni yemeyi düşünüyordur, emin olamadım"

Steve korkuyla ona bakınca Tony dayanamayıp güldü. "Şakaydı, o sadece genç kadınları yer"

"Meow"

"Tony!"

Bucky ve Steve kendisine aynı anda homurdanınca Tony pes ederek ellerini kaldırdı. "Işime dönüyorum"

×

Steve, gözlerini mama kabındaki yemeğe gömülmüş kediden zar zor çekti, bir kedi tarafından, sadece yemeğe satılabileceğini acı yoldan, tecrübeyle öğrenmişti.

Tony tabağı onun önüne koyup bir diğerini de kendine koydu ve şarabın önceden gevşettiği mantarını çekerek açtı.

"Bunları nereden buldun?" Steve daha önce hiç görmediği şeylere bakarken Tony, şarabı kadehlere koyuyordu.

"Biraz paran ve nüfuzun varsa burada bile bulamayacağın şey yok. Evet zor, ama yok. Tepedeki yöneticiler ve yaratıcılar grubu kapsülle mi besleniyor sanıyordun?"

"Sen o gruba mı dahilsin"

"Hayır, henüz açıklamayı düşünmüyorum..." Tony sandalyesine oturup böldüğü kaburganın ucundan tuttu, pek nazik bir hareket sayılmazdı ama insanların önünde kaburga ya da kanat gibi etleri catal bıçakla yemek daha utanç vericiydi.

Steve onun yeme şeklini izleyip oldukça iyi bir şekilde taklit edebilmişti.

Yemekten ne beklemesi gerektiğini bilmiyordu... ama beklemediği şeyi fark etmişti, hayatına kapsüllerle ve onların metalik tadıyla devam etmek istemiyordu.

"Bu da... Ne?" Steve ağzında dolandırdığı parçayla duraksadı.

"Sevdin değil mi? Farklı olacak demiştim" Bucky, Tony'nin lafı üzerine onaylar bir mırıltı koyverdi.

"Sevmekten de öte..."

Tony elini silip bir süreliğine arkasına yaslanarak onu izlemenin keyfini sürdü. Yüzündeki şaşkınlık ve memnuniyet ifadesi Tony'i eğlendiriyordu.

"Karar verdim" dedi Steve hiçliğin ortasında. "Hikayene"

Tony başını yana eğerek merakla cevabını bekliyordu.

"Bugün bu konuda çalışan biriyle konuştum. Zor oldu" Steve de elini silerek bir ara verip, Tony'e dönmüştü. "Replikaların insanlardan neredeyse farksız olabileceğini söyledi. Başlangıçta aklımda suni deri kaplı bir metal vücut canlanmıştı itiraf etmem gerekirse"

"Eh, pek de yanlış sayılmaz kafanda canlanan... ya sonra?"

"Replika projesi durdurulalı çok olmuş, yaşlı bir adamdı... ama biyolojik olarak gelişebilen robotlar olduğunu öğrendim. Büyüdüklerini, nefes aldıklarını ve aynı bizim gibi yaşadıklarını"

"Demek ki kolunu koparıp etinin altındaki metale ulaşana kadar anlayamayacaksın" Tony alayla gülmüştü, sanki Steve'e inanmıyor gibiydi. "Peki sonuç?"

"Ulaştığım kişi Arnim Zola'ydı." Tony duraksamıştı. "Hikayeyi sorduğumda hemen geçiştirdi, sanki saklıyor gibiydi. Gerçek olduğuna inanıyorum Tony"

"Fazla didikliyorsun, sadece hikaye" Tony kadehi dudağına götürürken  mırıldanmıştı.

Simulacrum | Stony AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin