Armani:
Yaklaşık bir hafta geçmişti. İnsanlar bizi sorgulamaya başlamıştı. Biz de Noyan'la kısa bir tiyatro oynayıp herkesin önünde kavga etmiştik. Her gün yaptığımız bir şeyi insanların önünde yapmak elbetteki zor olmamıştı. Yani kısacası bu aptal sevgililik oyunundan kurtulmuştuk. Buna hiç şüphesiz en çok sevinen yine biz olmuştuk.
Diğer yandan plazada işler onlar için iyiye gidiyordu. Ama benim için aynı şeyi söyleyemezdim. Her geçen gün daha çok kişi eliyorlardı ve ben hala beni öldürecekleri taşı bulamamıştım. Noyan'ın nereye koyduğunu bir türlü bulamamıştım. Her gün zamanı durdurup tüm plazayı baştan ayağa aramıştım ama bulamıyordum.
Zamanın daralıyordu. Eğer bu kadar hızlı devam ederlerse beni ifşa etmeleri fazla sürmezdi. On günden çok daha az. Belki bir hafta bile sürmezdi. Bu yüzden taşı boş verdim. Yapacak bir şey yoktu. Kılık değiştirmek zorundaydım. İzimi kaybettirmeliydim. Bunun içindir ev ayarlamıştım. Burada değildi. Çok daha uzaktaydı. Annemlerin yanında. Hayatımda bir defa olsun zekice bir şey yapıp Zara'ya annemlerden hiç bahsetmemiştim. Saçımı boyatacaktım. Giyimimi değiştirecektim. Ve en önemlisi. İsmim. Artık bir İngiliz olacaktım. Yurt dışında taşınmamın bir sebebi de buydu.
Bu günlerde ise oyalanıyordum burada. Okuldakilerle olabildiğince çok vakit geçirmeye çalışıyordum. Bir daha göremeyecektim çünkü onları.
Şimdiyse yine o plazaya yürüyordum. Bu defa yanımda kimse yoktu. İçeri girdim. Kimse daha gelmemişti. O sırada masanın üzerindeki siyah taşı gördüm. Bir an yanlış görüyorum sanmıştım. Ama oradaydı. Zamanı durdurup aldım. Sonra tekrar ofise ilk defa giriyormuş gibi girdim. Noyan mutfaktan bir bardak kahveyle geldi.
"Erken değil mi?"
"Taksiyle geldim. Sen nasıl bu kadar erken geldin?"
Güldü. Sonra parmağını şıklattı.
"Bir ölümsüz olduğumu unuttun galiba."
Güldüm. Sonra kahveyi uzattı.
"Al hiç içmedim."
Tek kaşımı kaldırdım.
"Öyleyse hiç içmem. Ne attın içine kim bilir!"
Göz devirip kahveyi kafasına dikti.
"İçmezsen içme! İyilikte yaramıyor."
"Yaramaz Noyan. Senden gelen hiçbir şey yaramaz."
Cama ilerledi. Sonra ağzının içinde bir şeyler geveledi.
"Son günlerinde de mi kavga edeceğiz?"
"Ne?"
"Bir şey yok."
O sırada birden elindeki bardak yere düştü ve tuzla buz oldu. Derin bir nefes verdi. İlk defa onu solgun görüyordum. Normalde inatçı ve kendinden emin tavrından hiç ödün vermezdi. Onu takmıyor gibi koltuğa yayılıp konuştum.
"Yine ne kırdın Allah'ın beceriksizi?"
Ondan atarlı bir cevap bekliyordum ama normal bir cevap bile gelmedi. Olduğu yerden cam kırıklarını ve kahveyi çöpe attı. Sonra dışarı çıktı.
"Nereye?"
Cevap vermedi.
"Noyan!"
Kalktım. Nereye gitmişti bu gerizekalı? Dışarı çıktım. Denize doğru yürüyordu. Arkasından gittim. Beni görmemişti.
"Noyan."
Sinirle bir nefes verdi.
"Git buradan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMANI
ActionArmani'nin kendi halinde devam eden hayatı 2 yıl önce olan bir olayın ortaya çıkmasıyla giderek karmaşıklaşmaya başlar. Saklamak zorunda kaldığı sırları her geçen gün onu sonuna biraz daha yaklaştırmaktadır.