MELEZ YARIŞLARI

552 35 14
                                    

    Burnuma gelen mavi krep kokusuyla birlikte yatakta doğruldum. Annabeth elindeki kreple dolu tabağı burnuma yaklaştırıp geri çekiyordu. Gözlerimi kapatıp kreplerin kokusunu içime çektim , Annabeth ' te kahkaha atıyordu. Sonunda gözümü açıp ona baktım.
- Komik olan ne ?
- Bir saattir seni uyandırmaya çalışıyorum ve krepler bunu on saniyede halletti.
- Yaa demek öyle !
Ani bir hareketle elindeki mavi krep tabağını kapıp yemeye koyuldum. Annabeth bu sefer de yeme şeklime gülmeye başlamıştı. Tamam kabul ediyorum mavi yiyecek görünce kendimi kaybediyorum. Ama ne yapayım çok lezzetli ve yemek benim için önemli. Boş tabağı Annabeth ' e uzattığımda tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
- Şimdi o yataktan çıkacaksın ve tabağını kendin bırakacaksın.
Uflaya puflaya yataktan çıktığımda saatin öğlen olduğunu gördüm. Nasıl olurdu da melez kampında öğlene kadar uyuyabilirdim. Şimdiye çoktan yataktan yere fırlatılmam falan gerekiyordu heralde. Annabeth bunu düşündüğümü anlamış olacak ki açıklamasını yaptı.
- Dün görevden geç gelince Kheiron bugünlük bize izin verdi. Herkes kalktı tek uyuyan sensin. Hem bugün yarışmalar var ve seni kaydettim.
- Lütfen saçma birşey olmasın.
Annabeth sırıtarak beni banyoya sürükledi. Yüzümü yıkar yıkamaz üstümü değiştirip kulübeden çıktık. Kampta gerçekten de bir yarış havası vardı. Annabeth benim yarışacağım yeri gösterdiğinde gerçekten beğenmiştim. Çocukluğumdan beri engelli parkurları hep sevmişimdir.
Ona yarışmalara katılıp katılmadığını sorduğumda beklediğim cevabı verdi.
- Bilgi yarışmasına katıldım.
Zaten ondan da başka birşey beklenmezdi.
- Peki bana şans dilemeyecek misin bilmiş kız ?
- Bol şans yosun kafa.
Yüzümü astığımda yanağıma ufak bir öpücük kondurunca tekrat sırıtmaya başladım. Bende ona ufak bir öpücük vererek yarışma parkuruna ilerledim. Parkurda herkes ikişerli yarışacağından Kheiron kimle kimin yarışacağını kura çekerek belirledi. Benim şansıma da Luke düşmüştü. Birkaç kişi bana acır gibi bakarken bu bakışları onlara yedireceğime söz verdim. Tamam Luke son iki yıldır bu yarışların birincisi olabilirdi ama bende Poseidon ' un oğluydum ve yaşayan en güçlü melezdim sonuçta. Bu yüzden bence Luke ' un pek şansı yoktu. Yinede kesin konuşmak istemiyorum diyemeyeceğim çünkü egom ağır basıyor. Birkaç kişinin yarışından sonra sıra Luke ve bana gelmişti. Parkurun başındaki yerimizi aldığımızda Kheiron ' un çalacağı düdüğü bekliyorduk. Göz ucuyla Annabeth ' in bana tezahürat yaptığını gördüm. Yüzümde oluşan sırıtışla düdüğün çalındığını geç farketmiştim. Luke benden önce koşmaya başladığında bende hızla peşinden gittim. İlk engel tırmanma duvarıydı ve benim için kolaydı. Luke ' a yetişmiş hatta onu geçiyordum şimdiden. Belliki Luke tırmanış konusunda iyi değildi bu da benim işime gelirdi tabiki. Tırmanma duvarının en üstüne kadar çıkıp arka tarafına atladım. Luke ' ta peşimden atlamıştı. Tekrar koşmaya başladığımda sıradaki engel çamur çukuruydu. Çukurun üstündeki ağ sürünerek geçmemizi sağlayacaktı. Ağın altına girerek çamura aldırmadan sürüklenmeye başladım. Heryerim çamur olmuştu. Luke bunda benden daha iyiydi bu yüzden öne geçmişti. İkimizde çamur çukurundan çıktıktan sonra sırada kum torbalarını taşımak vardı. Ve torbaları taşırken tepemizden düşecek kayaları saymıyordum bile. Düşen kayaların altından kum torbalarıyla koşarken bir kayanın koluma çarpmasıyla torbayı düşürdüm. Luke ' ta benzer şeyler yaşıyordu. Torbamı alıp koşmaya başladım. Sonunda sepete ulaştığımda torbayı sepete atıp son engele ilerledim. Elimizdeki on adet okun en az beşini dart tahtasının merkezine atmalıydık. Bu engele önce ben vardığımdan hızla yayı alıp oku fırlattım. Ok tam merkeze gitmemişti. Derin bir nefes alarak yeniden denedim. Bu sefer tam merkeze atabilmiştim. Okları ardı ardına merkeze atarken Luke ' un da iyi atış yaptığını gördüm. Kılpayı ondan önce bitirmiştim ve tam dokuz oku merkeze atmıştım. O ise sekiz tane atabilmişti. Sonuç olarak egom tatmin olmuş ve ben kazanmıştım. Yüzümdeki bilmiş sırıtışla yanına giderek laf soktum.
- Üzülme dostum seneye ben katılmam sen kazanırsın.
- Çekil başımdan yosun beyinli.
Gülerek yanından ayrılıp Annabeth ' in yanına gittim.
- Eee ödülüm nerde ?
- Henüz kazanmış değilsin sırada Clarisse var.
Bunu demesiyle tekrar parkurun başındaki yerimi aldım. Clarisse ' in öldürücü bakışlarını aldırmamaya çalıştım.
- Hiç şansın yok Jackson !
- Seninle ilgili söylenenler yanlışmış Clarisse , şaka yapmayı iyi biliyorsun.
Öldürücü bakışları iki katına çıkarken önüme döndüm. Düdükle birlikte koşmaya başladım. Tırmanma duvarında Clarisse benden öndeydi. Çamur çukurunda da ben öndeydim. Ve böylece şuan eşittik. Torbalara doğru koşarken Clarisse ' in ayağıma çelme takmasıyla kendimi yerde buldum. Hızla ayağa kalkarak ona yetişmeye çalıştım. Bu yaptığını kazanarak ödetecektim ona. Torbalarla kayaların altından geçerken hiçbir kaya bana denk gelmemişti. Clarisse ise tam aksine kayalarla hayati bir mücadeleye girmişti. Bu sayede o engeli Clarisse ' den önce aştım. Son engele gelir gelmez atışlarıma başladım. Ben yarısını merkeze atmışken Clarisse daha yeni geliyordu. O birkaç tanesini attıktan sonra ben bitirmiştim. Sonuç olarak domuz beyinliyi de elemiştim.
- Bu kadar üzülme Clarisse seneye bilerek yenilip madalyayı sana hediye ederim.
Clarisse alev saçan gözleriyle bana bakarken hızlıca oradan uzaklaştım. Parkur yarışlarının birincisi ben olmuştum. Kheiron madalyamı takarken Clarisse ve Luke dışında herkes alkışlıyordu. Sırada Annabeth ' in bilgi yarışması vardı. İzleyici yerine giderek onu izlemeye koyuldum. Şimdiye dek Annabeth ' in dişine uygun tek rakip Bianca ' ydı. İkiside rakiplerini eleyip finale kalmışlardı ve sorular bin yıl düşünsem cevabını bulamayacağım türdendi. Kheiron ' un ardı ardına sorduğu uçuk sorular ikisi tarafından da sorunsuz cevaplanırken yarışma bir türlü sona ermiyordu. En sonunda Kheiron ikisininde birinci olduğunu ilan edip yarışmayı sonlandırmıştı. Herkes derin bir oh çekerken Annabeth ' in morali bozuktu. İlk kez onu bu kadar zorlayan bir rakiple karşılaştığını söyleyip duruyordu.
- Takma kafana harikaydın.
- Nasıl bu kadar iyi olabiliyor ? Athena çocuğu olabilir mi ?
- Sanmıyorum , hiç benzerliğiniz yok.
Aslında Bianca ' nın Hades ' in çocuğu olduğunu biliyordum ama kimseye söylememiştim. Kaldı ki yarışmadaki performansıyla herkes Athena çocuğu olup olmadığını düşünüp duruyor. Yarışmalar bittiğinde kampta kutlamalar başlamıştı. Ateş yakılmış , tanrılara adak sunulmuş , şarkılar söyleniyordu. Ben her zamanki gibi yiyecek masasının başında takılıyordum. Birçok kişi yanıma gelip birinciliğim için beni tebrik etmişti. Son gelen Bianca ' ydı ve tuhaf davranıyordu.
- Percy parkurda iyi yarıştın , tebrik ederim.
- Teşekkürler. Sende bilgi yarışmasında iyiydin.
- Biraz daha sürseydi Annabeth ' i yenerdim aslında.
- Hmm bundan pek emin değilim.
Bianca ' nın yüzü ciddi bir ifadeye büründü. Halbuki ben şaka amaçlı söylemiştim.
- Ne yani Annabeth ' ten iyi olamadığımı mı ima ediyorsun ?
- Hayır.
- O hep herşeyin en iyisine sahip oldu. Senin gibi.
- Bianca sözlerine dikkat et lütfen.
- Neden , yalan mı ? Herkes onun etrafında pervane oluyor. Sen de onunla birliktesin.
Bianca fazla ileri gitmeye başlamıştı. Onu böyle biri olarak tanımıyordum.
- Bu konuşma burada bitti ve birdaha Annabeth hakkında bunları söyleme.
Tam gitmeye yeltenmişken kolumdan tuttu.
- Neden bana böyle davranıyorsun Percy , seninle çok mutlu olabiliriz.
- Sen iyice saçmalamaya başladın.
Kolumu çekerek yürümeye koyuldum. Bianca ' da arkamdan bağırmaya başladı.
- Bu burada bitmedi !
Müzik sesinden kimse bu dediğini duymamıştı , benimde işime gelmişti. Bianca böyle biri değildi neden böyle davrandığını anlayamıyordum. Kalabalığın arasında dolaşarak Annabeth ' i aradım. Onu görmek bana iyi gelecekti.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin