ORDEN ' IN BÜYÜSÜ

711 33 13
                                    

    Bir süre sonra Long Island körfezine vardım. Karakorsan ' ı kampa gönderip yazlık evimize girdim. İçerisi üstünden geçen yılları açıkça belli edecek kadar toz ve kir içindeydi. Eşyaların üstündeki beyaz örtüler kirlenmeye yüz tutmuştu. Havada uçuşan tozlar ciğerlerimi rahatsız ediyordu. Evin içinde dolaşırken bacağım bir sandığa çarptı. Onun daha önce orada olduğunu hatırlamıyordum. Gelçi kaç yıl geçmişti üstünden. Sandığa uzanarak kapağını açtım. İçinden kare şeklinde büyükçe bir taş çıktı. Taşın üstünde üç tane kutu oyuğu vardı. Etrafındaki desenler bana tanıdık gelmişti. Daha sonra çantamdaki Orden kutusunu çıkarıp taşın üstüne tuttum. Oyuklardan birine tam uyuyor gibi görünüyordu. Kutuyu yavaşça oyuğa yerleştirdim. Kutu tam yerine oturunca üstündeki yazı ve desenler ışıldamaya başladı. Emin olmak için kutuyu oyuktan çıkarıp tekrar taktım. Çıkarınca ışığı kesilmişti ancak yerine koyunca tekrar parlamaya başlamıştı. Ben kutu üstüne düşünürken evin kapısı açıldı. Elena tozlar yüzünden ağzını kapatarak yanıma geldi. Taşın oyuğunda parıldayan kutuyu görünce aval aval bana baktı.
- Nasıl olduğunu sorma çünkü bende bilmiyorum. Ancak taşlar bu oyuklara ait gibi görünüyor.
- Peki yerleştirecek misin ?
- Emin değilim. Yanlış gibi geliyor.
Aniden oluşan patlamayla birlikte havaya savrulduk. Sanki birisi eve roket fırlatmış gibiydi. Çatıdaki kocaman delik düşüncemi doğruluyordu.
- Elena ! Elena ses ver !
Elena benden birkaç metre ileride baygın yatıyordu. Yanıbaşında duran iki Orden kutusu adeta beni kendilerine çekiyordu. Sendeleyerek ayağa kalktım. Çantamdaki bir şişe suyla Elena ' nın yüzünü yıkayınca kendine geldi.
- İyi misin ?
- Evet. Sen ?
- İyiyim.
Onu bırakıp kutuları elime aldım. Poseidon aşkına gücümü tüketiyorlardı. Vakit kaybetmeden kutulardan birini oyuğuna yerleştirdim. Desenleri ve yazıları parlamaya başlayınca diğer kutuyu elime aldım. Ancak bunu yapmak konusunda emin değildim. Başım dönünce Elena kutuyu elimden aldı. Kısa bir süre tutmama rağmen enerjimin çoğunu yitirmiş gibiydim. Dışarıdan gelen savaş sesleriyle irkildim. Kılıcımı çekip dışarı çıktım. Kılıcım enerjimi yerine getirmişti. Sahile bakınca dostlarımın birileriyle savaştığını gördüm. Koşarak yanlarına giderken bunların Enzo ' nun yanında savaşan deniz canlıları olduğunu anladım. Ancak artık sudaki gibi kuyrukları yoktu. Çıkan bacakları sayesinde karada savaşıyorlardı. Dikkatimi onlardan çevirince Nico ve Jason ' ın Enzo ile dövüştüğünü gördüm. Onlara doğru koşarken Enzo ' ya güçlü bir sesle bağırdım.
- Enzo ! Sana bir sözüm var ! Seni Tartarus ' a gömeceğim !
Sesimi duyan Nico ve Jason kenara çekilince kılıcımı Enzo ' ya salladım. Son mücadelemizden bu yana kendini epeyce geliştirdiği belliydi. Bense en son 3 yıl önce dövüşmüştüm. Enzo kılıcımla yaptığım bir hamleyi kolayca bertaraf edip üstüne kılıcının kabzasını sağ yanağıma geçirdi. Bu hamle biraz afallamama sebep olsada dövüşe devam ettim. Bir süre daha kılıçlarımız birbirine çarparken yazlık evden yayılan güç dalgasıyla hepimiz aniden donup kaldık. Elena koşarak yazlık evden çıkınca hepimiz ona bakıyorduk ancak tepki veremiyorduk.
- Percy ! Canım yanıyor !
Adımı duyunca koşarak yanına gittim. Kendimi çok tuhaf hissediyordum. Sanki Elena ' nın ağzından çıkan herşey benim için hayati bir görevdi.
- Percy kutuları boz ! Canımı yakıyor !
Hiçbir tepki vermeden eve doğru koştum. Sanki bir tür transa girmiştim ve Elena ne derse onu yapıyordum. Hızlıca oyuktaki kutulardan birini çıkardım. Kutuların bozulan dengesi ile yayılan güç dalgası beni geriye fırlattı. Ancak kendime gelmiştim. Kendimi transta gibi hissetmiyordum. Bu nasıl oluyordu ? Sanırım Orden kutularının gücü buydu. Onları bir araya getiren kişiye hakimiyet gücü veriyordu. Tanrıları bile yok edebilecek güç gerçekten bumuydu ? Belkide taşın gücü tanrılardada işe yarıyordur ? Eğer öyleyse bu güç asla kullanılmamalı. Dışarıdan gelen Enzo ' nun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
- Beni dinle Percy. Kutuları ve oyuğu bana getir yoksa kardeşin ölür.
Oyuğu ve taşları kucağıma alıp dışarıya çıktım. Enzo Elena ' nın boğazına bıçak dayamıştı. Tıpkı Annabeth ' e yaptığı gibi. Bir an Elena ' yı Annabeth zannetmiştim.
- Kararını ver. Kutular mı ? Kardeşin mi ?
Oyuğu yere bıraktım. Kutuların ikisi zaten yerindeydi. Kalan son kutuyu elimde tutuyordum.
- Bir karar vermezsen kardeşin ölecek. Kutular mı ? Kardeşinin hayatı mı ?
- İkiside !
Son kutuyu oyuğa yerleştirdim ve etrafa devasa bir enerji yayıldı. Herkes transa geçmiş gibi bana bakıyordu. Nico dışında herkes. O etrafındakilere bakıyor , ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
- Enzo kardeşimi bırak.
Enzo tereddütsüz bıçağı indirerek bana baktı. Elena ' da hala donukça bana bakıyordu.
- Enzo kan kaybından ölene dek kendini bıçakla. Sonunda su ile iyileş ve tekrar kendini bıçaklamaya devam et.
Nico bana ürkmüş gibi bakıyordu.
- Percy kendine gel , bu sen değilsin.
- Artık böyleyim Nico.
Kendimi tamamen farklı hissediyordum. Orden kutuları beni tamamen değiştirmişti. Acı çektirmek istiyordum. Sevmediklerimin karşımda acıdan bas bas bağırdığını duymak istiyordum. Ben gerçekten böyle birimiydim ? Göz ucuyla Nico ' nun taşlara doğru koştuğunu gördüm. İçimde öyle bir öfke belirdi ki Nico ' yu o öfkede boğasım gelmişti.
- Jason Nico ' yu durdur !
Jason koşarak Nico ' nun üstüne atlarken ben geriden onları izliyordum. Gerçekten eğlenceli bir kavgaydı.
- Percy kendine gel ! Kutular seni yönetiyor !
- Yönetilen onlar , ben değilim seni gerizekalı !
- Annabeth seni böyle görmek istemezdi !
Annabeth aklıma gelince bir anlığına tekrar eski halime dönsemde bu durum kısa sürmüştü.
- Ölmüş biri ne hisseder diye düşünecek değilim ! Jason öldür onu !
Jason ona şimşek gönderirken Nico bir anda gölgelere karıştı.
- Korkak ne olacak. Şimdi herkes beni dinlesin. Artık kampa gitme vakti geldi. Orası aptal Kheiron ' dan fazlasını hakediyor.
Bu sözleri ben mi söylüyordum ? Bir yandan kendime inanamazken , diğer yandan yaptıklarım hoşuma gidiyordu. Emrimdeki herkesi alıp Melez kampına doğru yola koyulduk.

Nico ' nun Ağzından...

    Percy ' nin böyle şeytanlaşabileceği aklıma gelmezdi. Peki ben nasıl etkisine girememiştim ? Herkes büyülenmişken ben neden aynıydım ? Durumu düzeltmek için gölge yolculuğu ile yer altına gelmiştim. Babamdaki kutu çalındığından beri babam emrindeki herkesi kutuyu bulmaya yollamıştı. Henüz Percy ' nin tüm kutuları birleştirdiğinden ve şeytanlaştığından haberi yoktu sanırım. Babamın taht odasına girdiğimde karısının delici bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Ona bakmadan direk babama yöneldim.
- Baba Orden kutuları bir araya getirildi.
- Buna kim cürret etti !?
- Percy. Şuan herkes onun emrinde ama ben etki altına girmedim nedense. Baba Percy şeytanın tekine dönüştü.
- O çocuğu zamanında Tartarus ' a atmalıydım. Sana gelince Orden ' ın büyüsüne bazı melezler bağışıklıdır. Nadirde olsa bağışık melezler var. Athena kızı da öyleydi. Annabell miydi adı neydi ?
- Annabeth. Eğer öyleyse Percy ' yi Annaneth ' den başka kimse kendine getiremez.
- Bunuda nerden çıkardın ?
- Ona Annabeth ile ilgili birşey söyledim ve bir anlığına büyünün etkisinden çıktı.
- Öyle bile olsa ölü birini hayata döndüremem.
- Baba ! Percy ' nin senide mi etki altına almasını istiyorsun !?
- Yeryüzüne git. Percy haddini fazla aşarsa bana Iris mesajı gönder.
- Tamam.

Percy ' nin Ağzından...

    Melez kampının sadece başlangıç olduğunu herkes görecek. Sırada Jüpiter kampı var. Orayıda ele geçirdikten sonra geriye tek bir yer kalıyor ; Olimpos. Emrim altındaki tanrılar ve melezler ile evrene hükmedeceğim. Ve beni durduracak hiçbirşey yok.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin