SAVAŞ

529 32 4
                                    

Bir ara uyanır gibi oldum. Sanırım neremitler beni sedyeye benzer birşeyle taşıyorlardı. Birkaç saniye gözümü açık tutabilmiştim ki tekrar bilincimi yitirdim. Garip bir şekilde hiç rüya görmemiştim. Tartarus ' tayken rüyalarım çok daha gerçekçiydi ancak burada tek bir rüya bile görmedim. Bu işime geliyordu aslında. Rüyalar kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Uğultular eşliğinde gözlerimi açınca kendimi bir mağarada buldum. Bilincimi yitirmeden önceki halime göre çok daha iyi hissediyordum. Bacağımda da hafif bir ağrı dışında birşey yoktu. Mağaranın girişinde bir neremit belirdi. Öylece bana bakıyordu. Sedyede doğrulup ona baktım. Sonunda konuşmaya karar vermiş olacak ki birşey söyledi.
- Sonunda uyandın. Benim adım Mina , savaşta senden ben sorumluyum.
- Gally nerede ?
- Babam diğer grupla birlikte. Bana sana dikkat etmemi söyledi.
Mina neremitten çok bir insana benziyordu. Tamam neremitlerde insanlara benziyordu zaten ama Mina çok fazla iri değildi hatta boyu bana yakın sayılırdı. Sarı saçlarını görünce aklıma Annabeth geldi. Onu görmeyeli günler olmuştu ve şuan nerede bilmiyordum. Belkide beni bulmaya çalışıyordu.
- Tobias sizinle mi ?
- Tuhaf çocuk mu ? Evet bizimle.
- Onu görebilir miyim ?
- Burada bekle.
Mina gittikten beş dakika sonra yanında Tobias ile birlikte geri döndü. Tobias halinden gayet memnun görünüyordu. Sarıldığımda üstüne sinen yemek kokusunu alınca karnımın ne kadar acıktığını farkettim.
- Nasıl gidiyor ? Bakıyorum da pek bir şikayetin yok.
- Aslında evet yok. Mutfakta neremitlerle yemek savaşı yaptık. Çok eğlenceliydi.
- Eğlenmene sevindim.
- Sen nasılsın peki ?
- Bütün bunların son bulmasını ve Annabeth ' i yeniden görmeyi diliyorum. Onun dışında iyiyim.
Mina ' nın uyarıcı bakışlarını görünce konuşmayı bitirmem gerektiğini anladım.
- Şimdi uslu duracaksın. Bende savaşı kazandığımda buradan çıkıp gideceğiz. Anlaştık mı ?
Tobias gülümseyip başını salladı. Daha sonra Mina onu alarak tekrar gitti. Bende can sıkıntısından mağarada dört dönüyordum. Mina tekrar geldiğinde yatağıma oturup konuştu.
- Savaş birkaç saate başlayacak. Hazır mısın ?
- Birçok kez savaştım , hazır olup olmadığıma bakmadım hiçbirinde.
- Babam senden bahsettiğinde abarttığını düşündüm. Ancak auranı görebiliyorum.
Birşey demedim , o da konuşmadı zaten. Başka bir neremit koşarak mağaraya geldi. Mina ' nın kulağına fısır fısır birşeyler söyledi. Mina ' nın yüz ifadesi çok ciddiydi. Az önceki sevecen kızdan eser yoktu. Neremit çıkınca Mina ' da ayaklandı.
- Delfinler saldırıya geçmişler. Acele etmeliyiz.
Cevap vermemi beklemeden hızlıca mağaradan çıktı. Bende vakit kaybetmeden peşinden gittim. Elena ' yı bulup kurtarmalıydım. Ancak önümde kocaman bir delfin ordusu vardı. Neremitler en fazla onların yarısı kadardı. Gally bu yüzden benimle bu kadar ilgiliydi. Ben olmazsam bu savaşı neremitlerin kazanma şansı yoktu. Göz ucuyla Mina ' ya baktım. Delfinlerden gelen ateşli mızrakları engellemek için barikatlar kurulması emrini veriyordu. Yanıma düşen mızraktan kılpayı kurtulunca Mina ' nın yanına gittim.
- Sakın yakınımdan ayrılma su çocuğu. Birazdan sıra sana geliyor.
Neremitler ateşli mızraklara karşılık olarak yanan toplar gönderdiler. Delfinler hazırlıksız değillerdi ancak yinede ölenler olmuştu.
- Şimdi bir deprem yaratmanı istiyorum. Büyük birşey olsun. Biz seni koruyacağız.
Birşey demeden en öne çıktım. Delfinler ne yapıyorsun aptal bakışları atarlarken elimi yere koydum. Gerçekten güçlü bir deprem yaratmıştım. Delfinlerin yarısından fazlası yeri boylarken kendimi halsiz hissediyordum. Son zamanlarda güçlerimi sık sık ve büyük kullanmıştım. Mina ' nın çekiştirmesiyle neremitlerin arkasına geçtim. Mina bana su uzatıp konuştu.
- Harikaydın. Gerisini biz hallederiz buradan ayrılma.
- Kardeşim ne olacak ?
- Onu sana getireceğim şimdi dediğimi yap.
İki ordu birebir dövüşe geçerken ben geriden olanları izliyordum. Neremitlerin işi zor değildi çünkü delfinlerin sayısını bayağı azaltmıştım. Yarım saate kalmadan delfinlerin işi bitmişti. Mina neremitleri düzenleyip yanıma geldi.
- Kardeşim nerede ?
- Şey... Bunu sana babam açıklar.
- Ben dediğinizi yaptım sıra sizde.
Mina birşey demeden yanımdan ayrıldı. Bir süre sonra Gally ve bir grup neremit geldi. Gally Mina ile konuştuktan sonra beni yanına çağırdı. Arkamda iki neremit tetikte bekliyorken , buna neden ihtiyaç duyduklarını anlamamıştım.
- Mina yaptığını anlattı , sayende savaşın ilk kısmını biz aldık.
- İlk kısmı mı ?
- Evet. Savaş birsürü bölgede ayrı ayrı yapılıyor. Bu bölge bizim için çok önemliydi.
- Kardeşim nerede ?
- O konuya gelince , kardeşin gayet iyi hatta seni arıyor. Delfinlerin elinde olmadı hiçbir zaman.
- Bana yalan mı söyledin ? Benimle alakası bile olmayan kişilerle savaşayım diye mi ?
- Kusura bakma çocuk ama bu yalanı söylemeseydim asla savaşmazdın.
Şu birkaç günde sabır denilen şey tükenmişti bende.
- Savaş mı istiyorsun ? Zevkle.
Yerden çıkan büyük bir su kütlesi etrafımda toplanırken gücüm aklımı başımdan almıştı resmen. Ne yaptığımın farkında bile değildim. Kulağıma gelen anlayamadığım kelimlerle birlikte acıyla yere yığıldım. Yerde çığlık atarken kelimeler beynimde yankılanıyordu. Sanırım birisi bana büyü yapıyordu. Acıyla çığlık atarken etrafımda toplanan dört kız acımı iyice arttırıyordu. Ağızlarından çıkan her kelime ile acım ikiye katlanıyordu.
- Fesmatos ruhema bilam ulmela.
Her kelimeyi vurguladıklarında ben bitiyordum.
- Dayanamıyorum ! Durun artık !
Kızlar bir anda durduklarında acım da yok oldu. Ter içinde kalmıştım ve kesik kesik nefesler alıyordum. Kesinlikle iyi değildim.
- Sana Orden ' ın selamını getirdik Perceus. Yakında herşey başladığı yerde son bulacak.
Kızlar bunu der demez ortadan kayboldular. Ayağa kalkıp etrafıma bakındığımda neremitlerden hiç iz yoktu. Yeraltında tamamen yalnız kalmıştım. Tek bildiğim şey ise Atlantis ' ti. Herşey orada başlamıştı ve orada son bulacaktı. İçimden bir ses bana yakında Orden ile tanışacağımı söylüyordu. Ve bu sefer önceki büyük savaşlar gibi olmayacaktı. Bunun sonunda herşeyin bitme ihtimali vardı. Hayatımı tümüyle değiştirebilen güce sahip bir düşman Gaia ' dan bile daha çok korkutuyordu gözümü. Ve kendimi ilk kez bu kadar aciz hissediyordum. Onu yenememe korkusu öyle bir oturdu ki içime...

****************************

Gruplara ayrılmamız bir fayda etmedi. Percy hala ortada yok. Elena ' ya söylemiyorum ama Percy için umudum kalmadı. Yaşıyor olsaydı ya biz onu ya da o bizi mutlaka bulurdu. Elena ' nın da benim gibi düşündüğünün farkındayım. Onun için çok üzülüyorum. Bir insana kardeşinden daha yakın kimse yoktur ve Elena en yakınını kaybetti. O yosun beyinliyi sağ salim bir bulalım , Elena ile konuşmam gereken şeyler var. Şuan bunları düşündüğüme gerçekten inanamıyorum. Percy biryerlerde acı çekiyor olabilir ve ben burada kardeşine itiraf edeceğim hislerimi düşünüyorum.
- Luke ?
Bana seslenmesiyle birlikte Elena ' ya döndüm.
- Efendim ?
- Vakit öldürmekten başka birşey yaptığımız yok. Percy ' nin bize ihtiyacı olabilir.
- Biliyorum Elena. Ancak onu bulmadan yardım edemeyiz.
Nico ' da konuşmaya dahil olduğunda sesindeki ümitsizlik her halinden belli oluyordu. Büyük ihtimalle hala kendini suçluyordu ancak bu saatten sonra suçluluk duymanın Percy ' ye bir faydası yoktu.
- Belkide babam Hades ile konuşabilirim. O yeraltı tanrısı , Percy ' yi kolayca bulabilir.
- Doğru söylüyorsun Nico , bi deneyelim bence.
Nico ellerini yere koyup gözlerini kapattı.
- Bunu bana Bianca öğretmişti.
Bir süre bekledikten sonra konuşmaya başladı.
- Baba , masum birisi şuan benim yüzümden acı çekiyor. Sana yalvarıyorum bize onun yerini söyle.
Nico ' nun yüz ifadesi sertleşince Hades ile tartıştığı anlaşılıyordu.
- Ne savaşından bahsediyorsun ? Percy ' de mi oradaymış ?
Bir süre daha olayları anlayana kadar konuşunca sonunda ayağa kalktı.
- Yeraltının iki türü arasında savaş olmuş. Percy ' de bu savaşta savaşmış. Babam onun gelişigüzel yeraltında dolaştığını söyledi. Elbet biryerde karşılaşırmışız.
- Tamam o zaman yola koyulalım.
Yolumuza devam ederken Hades ' in doğru söyleyip söylemediğiyle ilgili içime kurt düştü. Bizi tuzağa gönderiyor desem yanımızda oğlu var. Kendi oğluna da bunu yapmaz heralde. Şüphelerimi bir kenara atıp yürümeye devam ettim.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin