Alamut'un alınamaz oluşunu çürüten Hasan Sabbah, yer yüzünde cenneti yaratan, haşhaşilerle ilk suikast timini kurandır. Hayyam Ömer'in öğrencisi, Selçuk Hanedanı'nın sırtından bıçakladığı, tarihin karaladığı dehadır. İran'da Alamut kalesinde hüküm sürmüş ve hatta yaklaşınca kendinden açılan kapıları ilk o yapmıştır. Çok şeyler başarmıştır.
Ama aşık olmamıştır.
Gel gelelim günümüze, tarikat olarak anılmaktadır.
Gel gelelim, göğsümüzde bir aşık yatmaktadır.
Gel geçelim, gönlümüze bakalım. Işık hüzmeleri doğmaktadır.
Sabbah'ın muzaffer olamadığı bir sevdayla gönüle dolmaktır. Cenneti de yalancıdır.
Benim gönlüm senden yana hoştur, güneşin batışını iman tahtana yaslanıp inkara meyletmezsem ibadetim boştur.
"Günaydın."
Bana sana kadar gün hiç aymamıştı.
Alnına bir dudaklık iz bırakıp biraz daha bana sokulması için çektim. Konuşamıyordum. Uzun zamanın suskunluğu bürüyordu sesimi. Oysa haykırasım vardı, oysa gösteresim vardı. Oysalarım çoktu, gömdüğüm dört yılımdan bakıyorlardı bana.
"Kahvaltı edelim, ben hazırlarım."
Gönülsüzce açtım kollarımı. Aç değilim diyemedim. Kokuna karışan kokumu buradayken sevesim geldi diyemedim.
Harbi harbi konuşamıyordum. Ulan konuşamıyordum.Benim bu karojileti tükürmem lazım.
Yastığına sarılıp biraz daha uyumak istedim. Beceremeyince kalkıp arkasından gittim. Gecenin dibinde girmiştik evine, gecenin sonunda kendi kadar aydınlık olduğunu gördüm. Gözlerim acıyor, gözlerim bulanıyordu. Bu krem renkler beni denklemden çıkarır.
Mutfağın kapısına geldiğim anda beni farkederek gülümsedi.
Bu kadar kolay mı lan gerçekten?
Kolaydı.
İki can önce kolaydı.
Bir can çekişen kadar önce kolaydı.
Kaçmadan, kesmeden, çürümeden önce.
"Ailen nerde?"
"Görüşmüyorum. Onlar da beni görmüyorlar. Karşılıklı hepsi."
"Ne oldu?"
"Siz gittikten sonra mı? 4 yıl geçti Göktuğ. Şüpheleniyorlardı zaten. Sen gittikten sonra ben.. Neyse. Öğrendiler. Anlamadılar. Tabi ki de anlamadılar."
Karşımda oraya buraya gidip masaya bir şeyler koymakla uğraşan çocuğa bakıyordum. Bir salatalık bile kesmekten acizken şimdi sanki doğduğundan beri bu hayatı yaşıyormuş gibiydi. Dün gece sarılarak, gerçekten uyuduğum, bedene baktım. Sonra avuçlarıma, sarılmış parmağıma.
Zaman adi bir puşttu.
Hristiyan üflemezse şarap sadece şaraptı. Zamana karşı kazanan varlıkların çoğu ya şerbetti ya da alkol. Çoğu alkolün kökeni de şerbettendir. Ama benim barda alkollerle sarmaş dolaş olmamın, zamanın bana etkisine bir yararı olmamıştı.Şaraptan koza örülmez. İnsan şarapla marine edilmez.
Velakin boğulabilir.
Dört yıl demek Arda artık 24 yaşında demekti. Dört yıl demek ben artık 25 yaşındayım demekti.
Ağabeyimin öldüğü yaş, babamın parçalandığı yaş. Ruhumun kırıldığı yaş.
Gel şöyle kuru yerlerinden öpmeliyim. Öpemediğim her bir beninden yeşermeliyim.
"Arda, seni çok özledim ben."
Gülümsedi. Aslında bu benim için o kadar kolay bir zenginlik değil.
"Geç otur masaya çay demlendi."
Oturdum. Önüme konan bir bardak çaya değildi hasedim ama bu sıcaklık ona has olmamalıydı. Biz de kavruluyorduk, bizim altımızdaki ateşi kimse söndürmüyordu.
"Çayı bir kere sıcak getirsen olmaz mı?"
Otuz saniye çok değil, otuz saniye belki yıllar da edebilir, öylece baktı yüzüme. Sonra gülümsedi, böyle tasvirsiz, böyle sıcacık. Kavanozdan tek şeker aldı, çayıma attı, karıştırdı. Kaşığı çıkardı, bana eğildi. Şakağımdan öptü.
" Afiyet olsun sevgilim."
Gel güzelim, otur şöyle daralan kesiklerimin içine. Bu benim ki naz değil. Dikiş geç tutar ama bak ve bil, çay; sıcak böyle servis edilir.
****
Yaşanmışlık barındırır.
Yorum yapaydınız keşke. Neyse
*bir önceki bölümde önemli olan sadece son cümledir.*
Bb✌️
![](https://img.wattpad.com/cover/187572791-288-k753362.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obijmi Mene
Teen Fiction*Tamamlandı*bxb Sesimin titremesi, kirpiklerinin yanağıma sürtmesiyle uçurumun kenarına sabitlenmişti. Ulan benim ruhumu astığım iplerde cambazlığın yeri neydi? Son bir iç çekişten sonra ağlamayı zorla kesen çocuğa baktım. Zira ilk aşkımdı, zina il...