°

341 31 38
                                    

Öncelikle şu 'Hoş gel' din'i bir açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Çabalarından ötürü mononoaware1 'ye de tebrik ve teşekkürlerimi söyleyeyim.

Daha önceki hikayelerimde de, okuyup yorum yaptığım diğer hikayelerde de hep aşkı savundum. Gurur karışıyorsa, gurur kazanıyorsa onu aşk olarak da göremem.

Dine gönderme yaptığım doğrudur. Çünkü ister yaradana, ister kurabiye canavarına, isterseniz de putlara inanın; kök aşkta yatar. Dogmatik bağlılık sorgulama, şüphelenme yetinizi kısıtlar. Elinize verilenle yetinirsiniz, kaderci bakarsınız. Acısına katlanır ve hatta o acıyı seversiniz.

Aşk, koşulsuz ibadettir. Göktuğ 'Hoş gel' din.' derken, geri gelen inancından ve ruhuna üflenen aşktan bahsediyordu.

' Hoş gel aşk.'
****

Eğer her şeyden kaçmasaydım bir kaç eskimiş zaman öncesinde, şu an önünde beklediğim firmanın bünyesinde ben de staj yapacak ve mezun olduktan sonra çok büyük ihtimal burada çalışacaktım. Arda bu hayalimde bana hep destek olmuştu, ben gidince de kendisi için istediği kadar benim için de bu hayali gerçekleştirmişti.

Bir hafta kadar önce oturup tekrar okula dönüş yollarımı aramıştık. İki sene önce çıkan yasa ile de önümde bir engel olmadığını öğrenince, ben donuk donuk kapattığım telefona bakarken Arda sevinç dansları yapıyordu.

Tekrar insan içine karışmanın verdiği rehaveti azaltmak için kısa zaman öncesine gittiğim yolculuktan Arda'nın bana yaklaşan takım elbiseli sureti ile ayıldım.

Ayılmasaydım, bu tablo solmasaydı. Karşıdan karşıya geçerken cebine soktuğu el olabilirdim mesela. Belini saran kemer ya da rüzgarla savrulan kravat olup kokusunda yaşayabilirdim.

Yaşayabilirdim. Dağılan kara bulutlar, denklemine oturduğum krem renkler hala gözlerimi acıtıyordu.

Arda.

Arda.

Arda.

"Dil'imi yaktın, bir damla ab'ından büga'."
(Kalbimi yaktın, bir damla suyundan isterim.)

"Yok, biraz daha harlama niyetindeyim. Gel hadi."

Gülerek elindeki anahtarı çevirerek gösterdiği istikamete doğru ilerlemeye başladık.

"Hayırdır?"

"Uzun zamandır görmek istediğim insanlar var. Ha bu arada sen kullanıyorsun."

Yaklaştığımızı farketmediğim arabanın açılma sinyali öterken elime anahtar tutuşturulmuştu bile.

Nereye derse giderdim, gizeme ne gerekti?

Yerleştikten sonra suratına baktım.

"Annene, Gökhan'a..?"

****

"Külümü güle üfledim anne. Derdimi sana söyledim ki bu gecelere sığmayan yokluğunuzdur; yokluğum belledim. Kimseye kırmızı halı sermedim, bedenlerce sürgünün ardından iki elin parmaklarında tenleşti derim. Burada devrim başlar. Ağlamamak için kızaran iki gözümde ışığa döndü. Dilime doladığım karanlığı aştım da geldim.
Abi, ben gitmeye geldim."

Bir adım arkamda, bir eli omzumda yükümü kucaklayan bir can buhusu. Bahar kokusu, içimdeki topraktan yırtılan tomurcuklar dolusu.

Kafamı Arda'ya çevirip devam ettim saçılmaya, konuşamamak buraya kadardı.

"Neşenin endişeye meyletmediği günleri çizmek istiyorum, sesinin kat ettiği yerde kulağım son durak olsun. Tasasız bir evin duvarına çiz, beni buraya kim çizdi bilemezsem namerdim. Benli yerlerinden öptüğüm, bu bahar kokusu senin sesin. Sırtında keşfettiğim fay hattından uçurumuna kanatlanırsam beni suçlama, ben oraya ruhumu yaslama niyetindeyim."

Buruk ama duygu dolu bakışlarını benden çekip, benim artık bakmadığım mezarlara çevirdi yüzünü.

Ben ondan başka menzile konuşlanamam.

"Ona iyi bakacağım, söz veriyorum. İçindeki toprağı yeşertmezsem namerdim." dedi.

Gülümsedim.

Geç gelen zenginlikte dirayet vardır.

"Evimize gidelim mi artık?"

Tekrar gözümü mermere değirmeden arkamı döndüm. İçimde taşıdığım iki mezarın da şu saatten sonra çiçekler açacağını biliyordum çünkü.

Elini elime aldım, geldiğimiz yolu geri yürüdük.

Aslında ileriye koşmaktı.

Bize varmaktı.

Bundan sonrası bir olmaktı.

****
The End
Uzayacak bir hikaye sınıfında değildi zaten.
Tatmin olmadınız biliyorum ama ben oldum.
Sizi seviyom.

Eğer bir gün, geç bulunmuş bir hikaye olarak elin değer de okursan seni de seviyom.
❤️
Bb✌️

Obijmi MeneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin