Dünyamı, hayatımı tamamen değiştiren ve kaderimle beni tanıştıran o toplantının haberini aldığımda, bahçede aptal kardeşimle birbirimize saldırıp pratik yapıyorduk.
"Bu neydi Taetae'cik? Batı'da güçlerin eriyip gitti herhalde? Ben seni oraya yollarken çok daha güçlüydün. "
Ben bunu dedikten sonra iyice delirdi ve öyle bir üstüme atladı ki korkmadım desem yalan olur.
Ha bu arada, güçleri hiç bir yere gitmemişti, aksine kat be kat artmıştı. Ben sadece sinirlendirmek için uğraşıyordum, o kadar.
"Dur! Tanrım, dur! Tamam, sen kazandın. Tebrikler, Kuzey'in büyük Alfa'sını yendin." diye mırıldandım yaralarıma bakıp normal halime dönerken. Kalkacak halim kalmamıştı orası ayrı.
Tae ise çoktan normal haline dönmüştü. "Yine," dedi kocaman sırıtırken, " yine demeyi unuttun. Ayrıca şunu da unutma, sen sadece Kuzey'in Alfa'sısın, ben ise hem Kuzey'in hem Batı'nın. Anlatabiliyor muyum sevgili abicim? Ayağını denk al yani."
Haklıydı.
Kuzey'de veliaht olarak doğup, iyice güçlendikten sonra büyük alfa olmak için Batı'ya gönderilmişti. Tabii ki Kuzey'de kalmak bir yerde güçle de alakalıydı ama düşününce 2 büyük krallıkla da alakası vardı.
Ama yine de, Kuzey'in büyük Alfa'sı bendim çünkü Kuzey ve Güney her zaman Doğu ve Batı'dan büyüktü.
Biz birbirimizle uğraşmaya devam ederken bütün aksiliğiyle Irene görünmüştü çimlerin başında. Yemin ederim o dışarı çıkınca hava ekstra soğuyordu.
"Benim hala çocuk olan abim ve kendini çok büyük sanan kardeşim buradaymış demek." diye alayla bağırıyordu bize doğru gelirken. Suratı yine dümdüzdü ama sesi eğleniyor gibiydi.
Gülümsedim.
Dünya üzerinde uğruna ölebileceğim yalnızca iki kişi vardı ve şuan ikisi de yanımdaydı.
"Irene," dedi Taehyung yalvarır bir ses tonuyla, " lütfen, bize istediğini söyle, bağır çağır, hakaret et, alay et hepsi kabulüm. Ama lütfen dönüşme. Lütfen. Direk ölürüm."
Irene hala bize doğru gelirken Taehyung bir yandan Irene'ye dönüşmemesi için yalvarıyor, bir yandan da korktuğunu belli etmemeye çalışıyor ancak yavaş yavaş geri adımlıyordu. Irene ise sadece gülümsüyordu.
Ben ise sadece onları izleyip gülümsüyor olsam da tam olarak Taehyung'un hislerini paylaşıyordum çünkü Irene dönüşür ve bizimle pratik yapmak isterse arkama bakmadan kaçardım çünkü şey, Irene bizi hep yenerdi.
Irene çok güçlüydü.
Çok, çok güçlüydü.
Ve tek bir krallığın bile baş Alfa'sı değildi.
Sebebini asla bilmiyorduk, bu kadar güç neden ve nasıl Irene'de tek başına toplanmış kimsenin bir fikri yoktu ama ne çocukken ne de şimdi , Taehyung'la ikimiz bir olup ona saldırsak bile onu asla yenemiyorduk.
Asla.
O küçük savaşlarımızın sonunda da Irene pıt diye insan formuna dönüşüp hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam ederdi, biz ise yerimizden kalkamazdık. Büyüdükçe işler daha da sarpa sardı çünkü sorsanız birimiz Kuzey'in birimiz Batı'nın büyük Alfa'sıydık, Irene ise sadece Irene'ydi, yediremiyorduk yani.
Bir gün Irene, tüm bunları zaten fark etmiş olduğunu, sebebini kendisi de bilmediğini ve bunları değiştiremediği halde sırf bu yüzden dışlanmak istemediğine dair bir konuşma yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spring Of The North // yoonmin
FanfictionKuzey rüzgarları, hayatı boyunca Min Yoongi'nin üzerine esmişti ama kalbi buz tutan, Güney baharlarının kralı Park Jimin'di. Min Yoongi bunu değiştirebilir miydi? [ Alfa x Alfa ]