Bomboş bahçeye baktım. Meşe ağacıyla boş salıncak ıssız ve acıklı bir manzaraydı. Düşüncelerim boğazımdan kaçan bir başka hıçkırığa dönüşürken gözlerimi kolumun yeniyle sertçe sildim.
Dışarıdan bakan biri için bahçenin ortasında yere çökmüş, dizlerini karnına çekmiş ve başını dizlerine gömmüş ağlayan bir kadın da ıssız ve acıklı bir manzara olmalıydı. Çünkü kendimi tam olarak öyle hissediyordum; ıssız ve acıklı.
Hadi ama, diye düşündüm sonra. Durumumu anlatmak için daha iyi kelimeler bulabilirdim, değil mi?
Bahçe kadar boş?
Acınası belki de?
Acınası.
İşte bu kelime tam bana göreydi.
Ailemin evinin bahçesinde yere çökmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sırlar gitmişti, insanlar gitmişti. Sevdiğim ve önem verdiğim kim varsa kaybetmiştim. Ve o soru beynimi kemirip duruyordu:
Hayatım ne zaman bu kadar dağılmıştı?
Cevaplaması zor bir soruydu. Çünkü hayatınızın dağılmaya başladığı o ilk anı fark etmek, gelişini önceden görmek mümkün değildi. Ancak sonradan baktığınızda tahminde bulunabiliyordunuz.
Tıpkı dağınık bir oda gibi... Yere atılan ya da masanın üzerine bırakılan ilk şey neydi? Ne zaman oraya bırakılmıştı? Neden oradaydı?
Bu soruların cevabı yoktu. Bir önemi de yoktu zaten. Sadece bir gün başınızı kaldırıp dağınıklığı görüyordunuz ve bu sizi şaşırtıyordu. Etrafın ne zaman bu kadar dağıldığını anlayamıyordunuz. Sonra önceden fark edip üstünde durmadığınız belirtileri gördüğünüz günü düşünüyordunuz.
Belirtileri gördüğüm gün:
İşten kovulduğum gün?
Doruk'la tekrar karşılaştığım gün?
Esra'nın beni annemlerin evinden aradığı gün?
Sanırım bunların hepsinin aynı gün olduğunu öğrenmek sizi şaşırtır. Evet, hepsi aynı günde oldu. Ama konumuz bu değil. Şimdilik.
Daha da öncesini düşündüm. Buraya gelmeden öncesini, bütün bunlar olmadan öncesini. Belirtilerden bile öncesini... Her şeyin başlangıcına dönmeye çalıştım. Ve sonunda aradığımı buldum, her şey o yazıyı yazmamla başlamıştı.
İşimden olmuş, yıllar sonra bir takside Doruk'la karşılaşmış ve kız kardeşimin, düğüne bir hafta kala terk ettiğim eski nişanlımla evleneceğini öğrenmiştim. Ve hayatım yokuş aşağı yuvarlanmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Fotoğrafçının Küçük Sırları (Kitap Oldu)
Literatura KobiecaBüyü dediğimiz şey sizin de bildiğiniz üzere bazen bir zehirli elmadır; aşka en yakın olduğu zaman da budur... Herkesin sırları vardır değil mi? Kendisine ait olan, büyük veya küçük sırlar. Çoğu zararsız. Benim de birkaç tane vardı ama benimkiler...