Gün benim için bu andan sonra başladı sanki. Durağa vardığımda beş dakika bile beklemeden otobüs gelmişti ki söyleyeyim, bu başlı başına bir mucizeydi. Otobüste tam benim ayakta dikildiğim yerin karşısında oturan adam inmek için kalktığında yeri bana kalmıştı ki belirtmem lazım, bu da her gün başıma gelen bir şey değildi.
Evin önüne geldiğimde artık yüzümdeki gülümsemeyi saklayamıyordum. Üstüne üstlük apartman kapısından içeri girer girmez bir mutluluk daha yaşadım; asansör ikide. Genellikle yedide ya da sekizde takılıp kalırdı. Bana kalırsa bu apartmanın yedinci ve sekizinci katı yıkılmalıydı.
Asansörden neredeyse hoplaya zıplaya inip anahtarı kilide soktum. Evin kapısını açtığım anda kulaklarıma Banu ve Akın'ın sesleri ulaştı. Yine tartıştıklarını anlayıp gözlerimi devirdim. Bu konuda da şansım yaver gitseydi, kendimi Alacakaranlık Kuşağı'nda falan zannederdim zaten.
Salona girdiğimde ikisine şöyle bir göz attım; huzursuz ve sinirli görünüyorlardı. Yine de beni görünce daha normal ifadeler takındılar.
"Hoş geldin." dedi Banu her zamanki rahat tavrıyla.
"Sağ ol."
"Yorgun görünüyorsun." dedi Akın da hava tahmininde bulunuyormuş gibi bir ifadeyle.
"Çünkü yorgunum."
Kendimi koltuğa bıraktığımda Banu yanıma oturdu; ama Akın ayakta durmaya devam etti.
"Bugün geciktin."
"Duygu erken çıkmak zorunda kaldı, bir de yazılması gereken bir yazısı varmış. Bende ona yardım ettim." Sonra kararsız bir ifadeyle ekledim. "Çıkışta da Arzu'ya rastladım, beni biraz... Hımm, oyaladı."
"O kadından hiç hoşlanmıyorum." dedi Banu yüzünü buruşturarak. Arzu'yla bizim dergi gecelerinden birinde tanışmışlardı ve bu bir ilk bakışta nefretti!
"Kulübe katıl."
Aramıza tuhaf bir sessizlik çökünce kaçınılmazı bekletmemeye karar vererek sordum. "Yine neden kavga ediyordunuz?"
Tam da tahmin ettiğim gibi Banu ve Akın aynı anda konuşmaya başladılar.
"Sarp bu gece bize gelecekti, hatırlıyorsun değil mi?"
Nasıl unutabilirdim ki?
Mutlu görünmeye çalıştım ya da en azından üzgün görünmemeye. "Evet?"
"Çok sevgili Sarp Bey geleceği için Banu Hanım ikimizin de burada olmasını istiyor." diye onun yerine cevap verdi Akın alaycı bir tavırla.
"Ona bir arkadaş çevresi kazandırmaya çalıştığımı biliyorsun." diye bağırdı Banu gözlerinden ateşler saçarak.
"O zaman hayvanat bahçesinde takılsın. Belki orada kendine uygun birilerini bulur." Söyledikleri Banu'yu daha da kızdırmıştı; ama o bunu zerre umursamıyormuş gibi devam etti. "Onun arkadaş bulması zor diye sen neden kendini paralıyorsun ki?"
"Çünkü onunla ilgileniyorum!"
Akın bir an duraksadı. Sonra yüzünde meydan okuyan bir ifadeyle Banu'ya baktı. Ancak ne söyleyecekse son anda vazgeçip dudaklarını tekrar birbirine bastırdı ve başını iki yana salladı.
"Ne?" dedi Banu kızgın bir şekilde. "Ne söyleyeceksen söyle. Tartışmadan uzak durmaya çalışan mantıklı adam rolünü de bırak!"
"Mantıklı adam rolü, öyle mi?" dedi Akın alaycı bir ifadeyle. "Peki, sen o geri zekalıyla ilgileniyor olabilirsin. Ben ilgilenmiyorum. Sevgili tercihin buysa sana mutluluklar dilerim. Ama beni onunla dost olmak için zorlayamazsın." diye bitirdi küçük konuşmasını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Fotoğrafçının Küçük Sırları (Kitap Oldu)
Chick-LitBüyü dediğimiz şey sizin de bildiğiniz üzere bazen bir zehirli elmadır; aşka en yakın olduğu zaman da budur... Herkesin sırları vardır değil mi? Kendisine ait olan, büyük veya küçük sırlar. Çoğu zararsız. Benim de birkaç tane vardı ama benimkiler...