Multimedia: Popüler çocuk Görkem Sancaktar ve sevgilisi Ecem Gürsoy.
Kızlarla girişte buluşmuştuk. Birlikte okulun bahçesine girdiğimizde yanlış okulda olduğumuzu anlamıştık. Etrafıma bakındım:Mini elbiseli kısa şortlu havalı kızlar.. Bir de bize baktım, gerçekten faciaydık. Sanırım bu konuda yalnız değildim, kızlar da öyle düşünüyor gibiydiler. Yine de aldırmadan devam ettik. Bütün gözler bize çevrilmişti. Alaycı, küçümseyici bakışlar...
Aldırmamalıydık. Okula girdiğimiz an kurtulabilmiştik bakışlardan. Koridor sakindi sadece birkaç çocuk vardı. Sanırım okulun popüler bir grubu ya da çetesiydiler. Yürürken fark etmiştim ki grubun başı olduğunu düşündüğüm yakışıklı çocuk bize doğru gülüyor ve el sallıyordu. O an havalara uçuyorduk resmen. Bu çok uzun sürmemişti, çünkü tam o sırada bizi itip geçen mini elbiseli sarışın bir kızın çocuğa el salladığını görmüştük. Ne kadar aptaldık! Okulun popüler çocuğu bizi nasıl beğenebilirdi ki. İlk günden ceza mıydı bunlar bize..
Nihayet Müdüre hanımın odasına gelebilmiştik, kapıyı çaldık ve girdik. Bizi şuana kadar en iyi karşılayan oydu ah tabi popüler çocuğu saymazsak:)
Sınıfa girdiğimiz anda en arkada oturan popüler çocuk dikkatimi çekmişti ve yanında da o kız vardı. Sınıftakiler bize biz sınıftakilere bakıyorduk. Çok mu komik görünüyorduk? Bundan dolayı mı gülüyorlardı. Müdüre Hanımın "Kendinizi tanıtın." demesiyle irkildim.
+Be- ben Kayla,Kayla Öztürk. (Kekelemiştim ve çok utanıyordum.)
–Ben Ada Güçlü.
+Ben Rüya Arslan.
–Ben de Seda Doğan.Arkadaki o kız gözünü benden bir an bile ayırmıyordu. Elini kaldırdı, sanırım söz hakkı istiyordu. Müdüre Hanım
–Evet Ecem bir şey mi soracaksın? Demek adı Ecem'di, oldum olası sevmem bu ismi.
+Evet hocam. Kayla'ya soracaktım. 'Kayla Öztürk' dedin. Ünlü iş adamı Kenan Öztürk'ün biricik kızı sen değilsindir herhalde. Böyle bir soru beklemiyordum, şaşırmıştım.
–Neden olmasın ki?!
+Şöyle ki tatlım: Sen Kenan Öztürk'ün Prensesi olamazsın. Senden olsa olsa 'Ezik Prenses' olur. Herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Gözlerim dolmuştu ama ağlamak, daha fazla küçük düşmek istemiyordum. Rüya beni sakinleştirmek için elimi tutuyordu. Gözüm diğer arka sıraya kaymıştı. O çocuk gülmüyordu aksine o kızın yaptığına siniri bozulmuş gibiydi. Çok yakışıklı ve tatlı görünüyordu. Saçmalama artık kendine gel Kayla! Tekrar Müdüre Hanımın sesini duymuştum:
–Tamam artık, arkadaşlarınıza da yer verir misiniz? Kimseden ses çıkmamıştı. Yalnızca o çocuk elini kaldırdı:
+Kayla yanıma oturabilir. İnanamıyordum beni yanına çağırmıştı.
–Anlayışın için teşekkürler Yankı. Adı Yankı demek. Daha fazla beklemeden yanına oturdum. Ah inanamıyorum bana gülümsüyor muydu o? Allah'ım sana geliyorum, gülünce bebek gibi oluyordu.
+Okula hoşgeldin. Olanlar için üzgünüm, ben Yankı. (Benimle mi konuşuyordu o?!)
–Teşekkür ederim. Ben de Kayla.
+Kayla Öztürk, tekrar gülümsemişti.
–Yoksa sen de mi inanmıyorsun soyadımın Öztürk olduğuna?
+Hayır, hayır. Sen bakma Ecem'e o her zaman yenilere takılır.
–Sağol, gerçekten.
+Ne demek, tatlı kız.. Ben, tatlı? Ahh şakacı çocuk!!