Selam Arkadaşlar. umarım bu bölümü beğenirsiniz. iyi okumalar :)
medya: Emre ve Sevgilisi
1 hafta ne kadar da çabuk geçmişti. Valizlerimizi hazırlamıştım ve kapının önüne koyduğumda dönüp tekrar eve baktım. Gerçekten burada huzuyluyduk ve çok iyi zaman geçirmiştik. Burayı özleyecektim.
‘E hadi ama hayatım, ayrılamadın galiba evden’ diye söylendi Aras. Kapıyı kapattım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Aras’ta valizleri yerleştirmişti. Nihayet uzun bir yolculuğun ardından evimize vardık. Direk kendimi yatağa attım öyle yorgundum ki tüm gün uyuyabilirdim. O sırada Aras’ın telefonu çaldı.
‘Evet döndük.’
‘Tamam Demir’e de haber verin ben hemen geliyorum’ dedi Aras son olarak ve kapattı telefonu.
‘Noldu canım?’ diye sordum. Endişeli görünüyordu.
‘Biz yokken şirkette biraz işler karışmış o yüzden şimdi gitmem gerek’ dedi ve öptü beni. Üzerini değiştirip hemen çıktı evden. Ben Aras’ın yastığına sarılıp kokusunu içime çeke çeke uyudum.
Kapının deli gibi çalmasıyla sıçradım. Kimdi bu gelen hemde alacaklı gibi. Aras olsa anahtarıyla girerdi. Esradır heralde diye söylene söylene aşağı indim. Kapıyı açtığımda kimse yoktu. Etrafa bakmak için adım attığımda ayağıma birşeyin batmasıyla çığlığı bastım. Eğilip baktığımda ayağıma batanın bir gülün dikeni olduğunu gördüm. Aras’tandır diye tahmin ettim. Öküz kocişim insan gülün dikenini kopartırdı. Şaşırmıştım işteyken bana bunu yollaması ilginçti. Gülün altında da bir zarf vardı. Hemen gül ve zarfı aldım içeri geçtim. Ayağımda kanıyordu. Zarfla gülü alıp masanın üzerine koydum. Çok merak ediyordum zarfta ne olduğunu ama önce ayağımı halletmem gerekiyordu. Gerçekten çok derin batmıştı üzerine basamıyordum baya da kanıyordu. Hemen peçete bastırıp merdivenlerden tutunarak banyoya çıktım. kanayan yeri temizleyip kanı durdurdum ve bandajla sardım. üzerine basamıyordum ama parmak uçlarımda aşağı indim. Zarfa uzandım üzerinde ‘ Sn: Eylül Altındağ için’ yazıyordu. Bu Aras’tan gelmiş olamazdı. içini açtım. Bir davetiyeye benziyordu. Üzerinde Emre & Meltem yazıyordu. Hayır bu olamazdı. Emre evleniyor muydu yani? Ve bana davetiye göndermişti. Bu olamazdı. Ben bunu görmek için mi dönmüştüm buraya. Emre nasıl evlenebilirdi. Tamam teknik olarak ben ondan önce evlendim hatta ayrılmamıza neden oldum ama Emre bu kadar hızlı kimi sevip evlenme kararı alabilirdi ki. Kimdi bu meltem. Zarfı kenara atıp hemen telefonumu aldım Esrayı aradım. Her şeyi anlattım.
‘Haberim var biliyorum canım’ dedi.
‘ne yani biliyordun ve bana söylemedin mi Esra?’ dedim sesim biraz yüksek çıkmıştı. Çok kırılmıştım.
‘Saçmalama kızım bilsem söylerdim bende yeni duydum. Şu meltem denen kız bizim okuldanmış. Bugün okula uğradım herkes onları konuşuyor bende ordan öğrendim.’ Dedi. Nasıl olurdu bu ya. Ben o okula nasıl gidecektim ki. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Neden yani neden. Herşey o kadar güzelken niye tekrar acı gerçeklerle karşılaşmak zorunda kaldım ki. Telefonu kapattım ve bir müddet düşündüm. Ama elimden bir şey gelmiyordu. Okulumu değiştirsem bu kaçmaktan başka bir işe yaramazdı. Sanırım bu duruma katlanmak zorundaydım. Hazırlandım ve okula gitmeye karar verdim. Bir de kendi gözlerimle görmeliydim. Ayrıca dalga geçer gibi gül bırakması da neydi. Gidip öğrenmeliydim. Zorlanarak yukarı çıktım. bir de onun yüzünden ayağımı yaralamıştım. Hemen üzerimi değiştirdim. Kot pantolonumu ve askılı bir tişört giydim. Saçlarımı düzleştirip makyaj yaptım ve evden çıktım. yürüyemiyordum resmen yavaş yavaş ana yola çıktım ve bir taksi çevirdim. 15 dakika sonra okula geldim. İçeri girdiğim de herkes yine kendi halinde takılıyordu ama beni görünce birkaç kişi birşeyler konuşmaya başladı kendi aralarında. Bense okulda Emre’yi arıyordum. Kantine gittiğimde sanırım o meltem denilen kızla oturuyordu. Yanına gittim
‘Emre konuşabilir miyiz?’ dedim. Bana baktı yanındaki kıza baktı ve kalktı ayağa. Birlikte bahçeye çıktık.
‘Evleniyormuşsun hayırlı olsun’ dedim. Sesim de duygudan eser yoktu. Ve asla ağlamayacaktım. Bu saatten sonra Emre için tek bir gözyaşı dahi dökmeyecektim.
‘Evet evleniyorum’ dedi onunda sesi donuk ve duygusuzdu.
‘Neden öyle yürüyorsun?’ diye sordu. Bense kendime hakim olamayıp ona bağırmaya başladım.
‘Senin yüzünden! Dalga geçer gibi gül bırakmışsın bende üzerine bastım. Neyin acısını çıkarıyorsun Emre söylesene! Merak etme ben zaten aylardır acı çekiyorum. Bir diken batması da beni öldürmez. Ve emre (burayı bastırarak söyledim) bu diken acısı varya senin yüzünden çektiğim son acı olucak bundan emin olabilirsin’ dedim ve konuşmasına fırsat vermeden yürümeye başladım. Biraz yavaş yürüyordum arkamdan gelmemesi için dua ettim. Onunla daha fazla konuşmaya gücüm yoktu. Oturup küçük bir çocuk gibi ayağıma batan diken yüzünden ağlamak istedim. Saatlerce ağlamak. Ama ağlamayacaktım. Ben ne küçük bir kız çocuğuydum ne de artık Emre için ağlayan o kızdım. Artık ben Eylül Koçaktım. Aras’ın iş yerine gitmeye karar verdim. En azından onun yanındayken huzurluydum ve bir kocam olduğunu hissediyordum. Okuldan çıkıp taksiye bindim ve Aras’ın iş yerine gittim. Yaklaşık 20 dakika sonra iş yerine geldim ve içeri girdim. Gören herkes selam veriyordu ama yürüyüşüm yüzünden de garip bakıyorlardı. Bir de bu durumu Aras’a açıklayacaktım. Asansöre binip 11.kata çıktım.
Aras’ın kapısına geldiğimde daha önce dikkat etmediğim yazıyla karşılaştım.
Genel Müdür
Aras KOÇAK
Tahmin ettiğim gibi şirketin tüm sorumlusu artık Aras’tı. O yüzden de 1 haftalık yokluğunda karışmıştı sanırım. Kocamdı ama içeri öylece dalamazdım. Sekreter falanda yoktu masasında. Gerçekten daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. Acaba nasıl biriydi sekreteri. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Aras’ın önünde dosyalar ve başında bir kadın dosyaları inceliyorlardı. Daha doğrusu Aras dosyaları incelerken kadın göğüs gösterisi yapıyordu Aras’a. Aras kafasını kaldırdı kadında şükür doğrulmayı akıl etti. Beni görünce Aras ayağa kalkıp yanıma geldi.
‘Karıcım bu ne güzel sürpriz iyi ki geldin’ dedi. Gülümsedim ve öptüm sonra kafamı kadına çevirip ters ters baktım. Aras bu durumu fark etmiş olacaktı ki kadına dönüp
‘Burcu hanım siz gidebilirsiniz daha sonra hallederiz’ dedi.
‘Ama Aras Bey çok işimiz-‘ dediği anda sözünü kestim.
‘Aras Bey’in şu anki işi benim Burcu hanım lütfen çıkar mısınız?’ dedim sesim sert çıkmıştı kadın cevap vermeden odadan çıktı Aras’ta gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.
‘Kim bu Aras?’ dedim ve ters ters baktım.
‘Sekreterim karıcım daha önce görmedin mi?’ dedi. Bu durum hoşuna gitmiş gibi duruyordu. Ve evet daha önce hiç fark etmemiştim.
‘Daha yaşlı bir sekreter bulamadın mı Aras’ diye kızdım. Bu sırada ayağımı fark etti ki konuyu değiştirip ayağımı sordu. Ben o sekreter işini sonra halledecektim elbet ama şimdi güzel bir yalan bulmalıydım.
‘Hayatım ya yere bardak düşürdüm oda kırıldı. Temizledim sonra ama bir parçayı görmemişim ona bastım.’ Dedim. Vay be ayak üstü yalan buldum. Tebrik etmeliydim kendimi.
‘dikkat et bundan sonra Eylül’ diye kızdı Aras.
‘Peki’ diyebilmiştim sadece. Bir bilse ki kırılanın bardak olmadığını… İş yerinde biraz daha kaldıktan sonra yemeğe çıktık. Tabi ben Aras’ın koluna girdim anca öyle yürüyebiliyordum. Güzel bir restaurantta yemek yedik ve evimize döndük. Ben hemen odama çıktım ve üzerimi değiştirirken aşağıdan Aras’ın sesini duydum.
‘Eylüüüüül!’ diye bağırıyordu. Hemen aşağı indim. Aras merdivenlerin başında elinde gül ve davetiyeyle bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk
RomanceBaşkasına aşıkken onunla birlikteyken bir başkasıyla evlenmek doğru muydu? Doğru olanı mı yapıyordu Eylül Altındağ? Zoraki Aşık mıydı yoksa Aras'ı mı kabulleniyordu. Peki ya bundan sonra hayatını Eylül Koçak olarak mı geçirmeliydi?