3. Bölüm

5.1K 341 16
                                    

Yaz tatili bitmiş yeni ders dönemine girmiştik. Annemle vedalaşıp arabaya binmiştim, annemin birsürü tembih ve duası eşliğinde.
Gece uyurken üzerini açma kızım hasta olursun.
Derslerine iyi çalış.
Yemeklerini çok ye.
Kilo al biraz.
Nurhayat ile iyi anlaşmaya çalış. ( kursta anlaşamadığım büyük problemler yaşadığım bir arkadaş!)
Hocalarının sözlerini dinle.
Paran biterse hemen haber ver.
Gibi birsürü şey sıralamıştı annem hepsine kafamı sallamıştım şimdi ise babamla beraber kurusun yolunu tutmuştuk.
Bir ay sonra görüşürüz anne.

Babam beni kursa bırakıp gitmişti. Onunla vedalaşmak daha kolay oluyor Allaha emanet ol deyip gidiyordu. Kursun bahçesinden içeri girince çiçeklerlerin yeni budandığını fark ettim kırmızı güller her zamanki asilliği ile güneşe dönmüş yüzünü, hafif esen rüzgarda adete Allahı zikrettiğini haykırıyordu. Yaklaşıp bir tanesini koparmadan avuçlarıma aldım ve kokusunu içime çektim, nasılda muazzam kokuyor, yapay gül kokuları her zaman burnuma kötü gelmiştir ama bu bambaşka idi. Gülü bırakıp devam ettim bahçeden geçmeye, çardakta oturan bir üst sınıftan kızlar vardı selam verdim geçtim.
Kursun zilini çalıp açılmasını beklerken ayakkabı bağcıklarımı çıkardım.
Kapıyı kurs görevlisi cemile abla açmıştı. Güler yüzü ile hoş geldin demişti sarılıp selamlaştık. Kızları sorunca bir kaçının geldiğini söyledi. Ayakkabılarımı dolaba yerleştirip merdivenleri çıktım, önce valizimi bırakmalı sonra üzerimi değişmeliyim diyerek, yatakhane katına gittim, yatağımın hemen yanında duran dolabı açtım valimiz bırakıp eşarbımı açmaya başladım. O anda aklıma gelen şey ile yan dolabında kapısını araladım ve işte beklediğim manzara bana göz kırpıyordu, canım arkadaşım Emine de gelmişti, ki ben ona Mine derim sürekli. Hızlıca eşarbımı feracemi çıkartıp üzerime siyah elbisemi başıma ise Mor tülbentimi alıp ayaklarıma terliklerimi geçirip çıktım yatakhaneden. Sınıfa girecegim vakit ortalık çok sessizdi, bir an sınıfta yoklar galiba diye düşündüm, sonra kapının kolunun indirdim içeri bir adım atmıştım ki kafamdan aşşagıya bir kova su boşaldı. Anın şokundan ve ağzıma giren sudan dolayı bağıramadım bile. Sinirle yüzümü avuçlayıp, sandalyenin üzerine çıkmış suyu tepemden aşşağıya döken insan yavrusuna baktım.

"Kızım hasta mısın sen yaa, napıyosun?!" diye bağırdım. Sonradan fark ettim ki emine, aysel ve elif bir bana bir suyu döken fatımaya bakıp katıla katıla gülüyordı. Sonra kapının yanında duran içi su dolu balonları gördüm hemen davranıp aldım elime ve onlara fırlatmaya başladım, onlarda birbirlerine balon fırlatmaya başladı. Sıraları geriye geçmiş sınıfın ortası dökülen sular ve patlayan balon lastikleri ile dolmuştu. Balonlar bitince yorulmuştuk hepimiz ıslak yere oturup yuvarlak oluşturduk, sonra bir anda gülüp sarıldık hepberaber. Yaptığımız bu çocukca şakayı hocalar fark etmeden temizlemeye başladık sınıfı temizledikten sonra, lavabonun yolunu tuttuk üzerimizi değişip kendimizi yataklara atmıştık. İlk günden yorulmuştuk.

Her sene olduğu gibi aramıza yeni arkadaşlarda katılmıştı, kurs müdüresi hepimizi yemekhaneye toplayıp genel konuşmayı ve bilmeyenler için yasakları anlattı sonra hazır olan yemekleri yememiz için afiyet olsun demiş gitmişti.

Kızlarla boş masa bulup oturmuştuk, Nurhayat ve yakın arkadaşları da gelip masamıza oturunca muhabbet etmeyi bırakmış onlara bakıyorduk.

"Selamun aleykum kızlar" samimiyetten uzak vermiş olduğu selamı aynı şekilde almıştık.

"Aleykum selam. Nasılsınız?" demişti emine.

"Sağol tatlım iyiyiz işte yeni dönem heyecanı var." Nurhayatın vermiş olduğunu cevaba karşı bu defa ben söze girmiştim.

"Arkadaşların adına yanıtlaman gerekmiyor bence onlarda konuşabilir, diymi kızlar?" dedim yanındaki kızlara bakarak.

"İyiyiz sağol." demişti yanında oturan Elif. Size soranda kabahat ya diye geçirdim içimden. Herkes kendini yemeğine vermiş yemek yiyordu. Kalkmak için Fatımayı bekliyorduk, o da bitirince hızlıca kalktık masadan.
Mescide inmiş hasret gideriyoruz, üç ay neler yaptığımızı konuşup durduk.

Kursa geleli bir ay olmuş ev iznine çıkıyorduk üç günlük. Babam gelip almıştı beni, eve gidip annemle selamlaştık hemen yemek hazırlamaya başlamıştık oturduk sofraya, babamın bugun morali bozuk gibi duruyordu.

"Baba canın mı sıkkın?" dedim kafasını kaldırıp derin bir nefes aldı babam.

"Boş şeyler kızım ya, insanlar sıkıyor canımı iş sıkıyor ne bileyim boş problem işte boş ver." demişti. Babamın üzgün olması benide üzmüştü ama babam boş ver diyorsa üstelemeye gerek yoktu.

Annemle balkona geçmiş çay içiyor bir yandan da annemin tesettürünü düzeltmesi için birşeyler anlatıp duruyordum. Ama annem dinliyormu dinlemiyormu anlayamıyorum.

Evdeki üç günüm su gibi geçmiş kendimi tekrar kurs yolunda bulmuştum.

Kursunumuzun müdiresi gelmiş bize kermes olacağını haber vermiş herkese görev vermiş bugun ki dersleri iptal etmişti. Herkes görevine düşen şeyi yapmaya başlamıştı. Kimisi börek kimi kek kimisi kurabiye gibi bir sürü çeşit yapılıyordu kursta. Bana ise kermesin yemek standında görev verilmişti.

"Zehra kermeste yemeklerden sen sorumlusun başında sen duracaksın yanına iki kişi al" demişti müdire. Bilmezdim ki bu görev beni benden alacak. Benim yaşantımı yeniden çizecek. Bilmezdim ki şu deli gönlüm bir bilinmeze tutulacak.

Emine ve Fatıma ile kermes olacagı yere gitmiş ürünleri hazırlıyorduk. Kermesimizin ilk günü çok bereketli çıkmıştı. Tabak çanak kirli ne varsa toplayıp kursa gitmek için hocaları bekliyorduk. Biri yanaştı yanımıza başını o kadar eğmişti neredeyse konuşurken çenesi göğüsüne çarpıyordu.

"Şeyy.. Beni Emrah abi yolladı eşi ile sizi bekliyorlar araçta." demişti sonra elini kaldırıp karşı kaldırımı gösterip "Oradalar." demişti.

"Peki. Teşekkürler." demiştim karnımda uçuşan kelebekleri hissettim o anda. Arkamı döndüğümde kızların bana dik dik bakışlarını gördüm. Kafamı salladım nevar dercesine. Onlarsa beni taklit ederek.

"Peki teşekkürler." demişlerdi ağızlarını garip hallere sokarak.

"Ne oluyor yaaa. Hadi Merve hoca ve eşi bizi bekliyor hadi hadi." Diyerek önden gittim. Biraz ilerledikten sonra tekrar kafamı çevirdim acaba o genci bir kez daha görebilir miyim diye?
Neden Zehra neden dedim kendi kendime.
Neden görmek istiyorsun?
Sorular yöneltmiştim kendime ama cevaplamadan genci gördüm. Yanında bir kaç kişi daha vardı konuşuyor gülüyordu. Onu görünce içimdeki kelebekler harekete geçmiş oradan oraya uçuşuyorlardı, serbest bıraktım kelebeklerimi. Elimdeki demir tepsiyi düşürünce kendime geldim. Kafam onlara dönük olduğu için demir tepsi sesini duyar duymaz gençlerin hepsi bu tarafa bakmıştı, bi an o genç ile göz göze gelir gibi olduk ama o kafasını indirip bize doğru geldi, ne ara eğilip tepsiyi aldığını anlamadım anca tepsiyi bana uzatınca fark ettim onu, hemen aldım elinden teşekkür edip beklemeden gittim. Kızların yanına gidince kötü kötü bakıyorlardı bana. Elim yüzüm buz gibi olmuştu. Hemen köşede bizi bekleyen arabaya gittik.

"Ne oluyor sana Zehra?" demişti Emine.

"Nasıl yani?" dedim anlamayarak daha doğrusu anlamamış gibi yaparak.

"Hayırdır diyorum çocugu görünce far görmüş tavşan gibi oldun?" dalga geçerek dediği şeye gözlerimi devirdim.

Yatakta uzanmış adını bilmediğim içimde farklı duygular uyandıran genci düşünmeye başladım.
Ne garip.
İlk defa birini görünce kalbim farklı bir ritim tutturdu.
İlk defa birine bir daha bakmak istedim.

Yatağımdan kalkıp defterimi aldım elime, bugünü not düşmeliyim diye.

Allahım ben senin kudretine güveniyorum. Hiç kimse boş yere girmez hayatımıza bunuda biliyorum. Kimi imtihan kimi mukafattır. Adını koyamadığım şeyi benden iyi bilensin Rabbim. Kendimi sana bırakıyorum.

Seni gördüm ama adını bilmem şanını bilmem, bir tek edepten kalkmayan başını bilirim.

///////////////

Selamun aleykum değerli okur kardeşler. Bu bölüm pek içime sinmesede diğer bölümü bağlaya bilmek için böyle yazmak zorunda kaldım. Begenmenizi umud ederim. Selametle 🌸

ZEHRA  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin