Sanırım on dakikadır hiç konuşmadan bu yabancıyla bir yere gidiyoruz aslında nereye gidiyoruz bunu da tam olarak bilmiyorum.Nereye gittiğimizi deli gibi merak ederken sormaya çekiniyorum.Tam söyleyeceğim diyorum laf ağzıma geliyor ona doğru dönüyorum söylemek için ama onun sert ve otoriter suratını görünce korkudan vazgeçiyorum.Sonra kendi kendime 'Mira bence sormana gerek yok sonuçta eninde sonunda bir yerde duracak ve sende bu şekilde nereye gittiğinizi anlayacaksın 'diyorum.Off ama deli gibi merak ediyorum.Bu manyak beni nereye götürüyor olabilir ki.Aslında ona bir yetimhaneye gideceğimi söylemiştim oda benimle gelecekti acaba ben bir yetimhane ismi vermedim diye o beni kendi bildiği bir yetimhaneye mi götürecekti?
Ben kara kara bunları düşünürken araba bir an durdu ve bu yabancı çocuk arabadan indi.Bende sadece şaşkınca ona baktım çünkü beni bir yetimhaneye değil bir apartmanın önüne getirmişti.Ben hayla şaşkınlıkla ona bakarken''Evet hanım efendi arabadan inmek için özel davetiye mi bekliyorsunuz''dedi sesini yalandan yumuşatarak.Ben de hemen şaşkınlığımı gizleyip hızlıca arabadan indim ve onun yanına gittim.O benim onun yanına gitmemi beklemeden hızlıca apartmanın içine girdi bende arkasından sessizce''İnsan bi neden buraya geldiğimizi söyler,hödük''dedim ve arkasından bende apartmana girdim.
Merdivenleri o kadar hızlı çıkıyordu ki ben anca koşar adımlarla ona yetişebiliyordum.Sonunda bir evin önünde durdu ve cebinden bir anahtar çıkarttı ve kapıyı açıp içeri girdi.Tamam anlaşılan burası onun eviydi ama anlamadığım neden beni evine getirmişti.''Hey içeri girmeyi düşünmüyor musun?Yoksa yine özel bir davetiye mi bekliyorsun?''dedi . Bende hiçbir şey söylemden içeri girdim.Bu çocuğu bir türlü anlamıyorum iyi,hoş ama neden sürekli bana laf sokma çabasın da işte bunu anlam veremiyorum.
Girdiğim bu ev oldukça büyük bir eve benziyordu.İçi o kadar sade bir şekilde döşenmişti ki hiçbir aksesuar veya duvarlarda bir tablo yoktu.Koltukları lacivertti,önünde kocaman bir televizyon vardı,yerde halı yoktu bomboştu sadece siyah bir sehpa vardı üzeri abur cubur ve kuruyemiş çöpleriyle doluydu , koltukların arkasında küçük bir yemek masası onun üzeride fazlasıyla dağınıktı ,evin içi bugun bindiğim taksi gibi kokuyordu huzur verici ve rahatlatıcı.Ben bu huzur verici kokuyu içime çekerken bu yabancı çocuk hızlıca önümden geçecekti ki önüne dikildim''Ben sana bir yetimhaneye gidelim demiştim senin evine değil''dedim ciddi bir şekilde.Benim bunu dememle yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu''Niye bu kadar sinirlisin Küçük Tavşan ,yoksa sana zarar vereceğimi falan mı düşünüyorsun''dedi tek kaşını kaldırıp.Bana zarar vermek mi aklımın ucunda bile yoktu.Aslında vardı ama beni uçurum kenarına çağırdığı için vardı şuan kesinlikle yok hatta ona güveniyorum bile.
''Hayır bana bir şey yapacağından korkmuyorum,hatta sana güveniyorum ama beni neden bir eve getirdin buna anlam veremiyorum'' dedim sesimin güçlü çıkmasına dikkat ederek.Ben bunları söyledikten sonra beni anlamamış gibi yüzünü ekşitti sonra elini katran karası saçlarında gezdirip yanıma doğru geldi
''Bana neden güveniyorsun ki,sonuçta daha beni tanımıyorsun ve sana zarar verip vermeyeceğimi nerden biliyorsun ''dedi tek kaşını kaldırıp.
''Nedenini bilmiyorum ama içimden bir his sana güvenmem gerektiğini söylüyor bana zarar verir misin yoksa vermez misin bu tam olarak bilmiyorum ama sana güveniyorum''dedim ona gerçekten güvendiğim hissini vermeye çalışarak.
Ben bunları söyledikten sonra biraz sessiz kaldı ve yanıma daha fazla yaklaşıp aramızda sadece iki parmaktan daha az bir boşluk bıraktı.''Bana güveniyorsun öylemi'' dedi. Bende hiç konuşmadan evet anlamında başımı salladım.Çünkü o bana bu kadar yakınken,kokusunu bu kadar yakından içime çekerken,okyanus kadar mavi olan gözlerine bu kadar yakından bakarken, nefesimi bir türlü düzene koyamıyordum,düzgün düşenemiyor nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEDEKİ AYDINLIK = Fecr-i kazip
Ficción GeneralRuhunu satmıştı karanlığa . Bedeni sığınmıştı aya ,özlemişti aydınlığı ama korkuyordu çünkü bir kere güneş çekmişti ışığını ondan bırakmıştı karanlıkla onu başbaşa. Peki güneş tekrar onu ışığına almak isterse kararmış ruhu alışabilecek miydi bu du...