"Aşk sadece bir andır; o an, senin bana baktığın an."
*Bana bir işaret ver.Elimi tut,iyi olacağız...*
Başımı çarpmamdan dolayı ağırması yetmiyormuş gibi bir de Büşra'nın gece yarısı kulağımın dibinde benden yakınmasını dinliyordum. Bir insan nasıl olurda hiç susmadan konuşabilirdi?
"Ah!Allah'ım bana bir ikiz kardeş vererek yüzümü güldürmedin bari arkadaş çevremi düzgün verseydin.Neden hepsi bu kadar mal olmak zorunda?Biri erkek meraklısı,biri yamyam gibi önüne gelenin kolunu ısırır,biri bisiklet sürmeyi öğretiyim derken milletin kafasını yarar,diğerleri de Allah'a emanet .Diğerlerine de heran bir şey olabilir."
Erkek meraklısı Bilge,milletin kolunu yamyam gibi ısıran Ramis ve bisiklet sürmeyi öğretiyim derken Bora'nın kafasını yaran bendim.Hastahaneye geldiğimizden beri tekrarladığı bu cümleleri artık ezberleme derecesine gelmişken,aynı şeyleri duymaktan dolayı sıkıldığım için gözlerimi devirmekten kendimi alamadım.Anlamadığım hastahane görevlilerinin rehberimde o kadar kişi varken neden suskun gözüküp aslında en çok konuşan Büşra'yı aradığıydı.İşte benim şansımda bu kadardı.
"Allah aşkına Mira,Bora'nın kafasını yaran senken,neden hastahanede senin taburcu olmanı bekliyorum?Bir insan nasıl kan gördüğü için bayılarak başkasının kafasını yarmak az gelmiş gibi birde az daha kendi kafasını yarar?"
Dedikleriyle olanları hatırlayınca ister istemez yüzümü buruşturdum.
"Kan gördüğüm için bayılmadım," diyerek mırıldanırken kendi sesimin bana bile gelmediğini farkettim.Neden bayıldığımı açıkcası ben de bilmiyordum. Bora'yı o halde görünce bayılmıştım.Belki korkudan belki de kandan dolayı.Emin değildim.Şu,hastahane odasında bildiğim tek şey Bora'nın iyi olduğunu bildiğimdi.Büşra,Bora'nın kendi kendime kafamı çarpmamdan dolayı benimle dalga geçtiğini söylediğinde iyi olduğunu anlamıştım.Hem de benimle dalga geçicek kadar iyiydi.Pislik çocuk!
Büşra'nın halen konuştuğunu anlamamla kendimi yataktan atarak hızlıca odadan çıktım.Beni merak etmemesi için "Lavaboya gidiyorum," demeyide unutmamıştım.Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayarak kendime gelmeliydim.
Bora'nın hangi katta olduğunu bilerek öğrenmemiştim.Eğer bilirsem kendimi tutamayarak yanına gidicektim.Yeterince vicdan azabı çekiyordum,herşey benim yüzümden olmuştu çünkü.Eğer yanına gidersem her an ona bir şey yapıcakmışım hissine kapılıyordum.Hem yanına gidipte ne diyebilirdim ki?Geçmiş olsun?Yoksa,'Kusura bakma biraz kafanı yardım ama özür dilerim?' falan mı?Ne söylesem onunla dalga geçmek istiyormuşum gibi oluyordu.Bu yüzden yanına gitmiycektim.Hem ne diyeceğimi bilmiyordum,hem de yaptıklarımdan utanıyordum.Dikkatsiz olmam benim suçumdu.
Lavaboya doğru ilerlerken,önünden geçtiğim odalardan birinde gitar sesi gelince adımlarımı yavaşlatıp müziği dinlemeye başladım.Bu şarkıyı biliyordum.Bir ara bağımlılık yaptığım Shawn Mendes'in-Treat You Better'i çalıyordu. (Multi-medya 'da var.)Açık kapının yanındaki duvara sırtımı yaslayarak şarkıyı dinledim.Galiba en çok sözlerini sevdiğim şarkılardan biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUNAPARK
Teen Fiction'Oysa ki sen okyanustun.Ve ben, kıyından geçmek yerine,küçük teknemle dalgalarında boğuşmayı seçtim.' ♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤ Balerinde mahsur kalarak başlayan tanışma hikâyemizi hatırlayınca, bakışlarımı gökyüzüne çevirerek gülümsedim. "Bir yerde okumuş...