8. Bölüm

224 121 49
                                    

Tam telefonumu açıp mesajlarımı okuyacakken kapı tıklandı ve annem odaya girdi.
********
O an ki tedirginlikle telefonum yere düştü ve ekranı çatladı. Telefonumun çatlayan ekranına bakarken içim sızladı. Fakat o an ki anne korkusu ile bunu düşünmeye vakit kalmamıştı.

O an nedenini bilmeyerek annemden korkmuştum.
"Kızım. "
"Efendim anne. " dedim.
O da gözlerini büyütüp gri-lacivert karışımı rengi olan gözlerini gün yüzüne çıkardı, alaycı bir tip takınarak
"Vay şimdi de efendim olduk öyle mi!"
Annemin bu sözüne sesli şekilde güldüm. Gülerken gözlerim kısılıyor ve gamzelerim daha görünür bir hal alıyor. Gülerken gözlerimin kısılması nedeniyle etrafımı göremiyor olmam, beni bazen mutsuz sonuçlara mağdur bırakıyor. Aynı şimdi olduğu gibi...

Gülmeyi kesip gözlerimi açmayı başarabilince, karşımda kapıya yaslanmış Asiye'ye gördüm. Bu durum yüzümün düşmesine neden oldu. Asiye ile son yaşadıklarım aklıma gelince, sinirlenmiş olacağım ki ellerimi göğsüme toplayıp kitaplığımın olduğu duvara bön bön bakmaya başladım.

Asiye kapıyı geçip biraz daha içeri doğru gelince annem
"Ben sizi yalnız bırakayım." dedi ve odadan ayrıldı. İki dakika Asiye'ye bakmak için arkamı döndüğümde;kıvır kıvır ve ıslak saçlarının bir demeti yüzüne düşmüş, havaya bakarak of deyip durduğunu gördüm.

Ardından gözleri iki saniyeliğine bana dönünce gözlerini kaçırıp, kitaplığımın olduğu duvara bakmaya devam ettim.

Giyinme odamın kapısının kapanma sesini duyunca, ani bir refleks ile arkamı döndüm. Anlaşılan, Asiye sessizliğe dayanamayıp gitmişti. Zaten normal halinde bile sessiz kalamayan birinin tavana oflayarak bakması alışıgelmiş bir durum.
******
Uyandığımda odamdaydım, babam başucumda o mutlu mutlu bakan mavi gözleri bana dönüktü. Aynı zamanda ellerinin göğsünde birleşmesi ile mavi gözlerinin huzurlu bakışının ne kadar uyumlu olduğunu görünce, annemin babama her gün yeniden aşık olma sebebini anladım.
"Uyandın mı kızım?" dedi.

Kalkar kalkmaz espri yapmaya çalışmamın sebebini anlamayarak
"Yok baba, hala uyuyorum." dedim. Babam gözlerini devirdi.

Hava biraz kapalıydı, karşımda duran Atatürk şemali saatime baktığımda saatin 18.06 olduğunu gördüm. Bu saat bana bir yerden tanıdık geliyor ama bunu düşünmeyecek kadar uyku sersemiyim.

Anlaşılan iki saat uyumuşum.
Uyumadan önce yaşanan olayları aklıma getirmeye çalıştım, başardım. Bu başarımı kutlayamadan aklım getirdikleri kaşımın çatılmasına ve yüzümün buruşmasına sebep oldu.

Olayları hatırlayınca olayların içinde olan okunacak mesajlar aklıma geldi. Bunu fazlasıyla merak edince, merakıma yenik düşüp babama sordum.
"Baba."
"Efendim kızım."
"Benim telefonum nerede?" dedim. Yine gözlerini devirdi.
"Telefonunu yere düşürüp ekranını kırmışsın! Ben de onu alıp mutfak masasının üzerine koydum."
"Tamam. Ben bir su içeyim bari." deyip hafiften ayaklandım. Odamın kapısına geldiğimde babama dönüp
"Sen de ister misin?" diye sordum.
"Yok kızım, sağol."
"Peki babacığım." dedim
Mutfağa su içme bahanesi ile gidip telefon karıştıracağımı anlamış olsa da yorgun olduğundan peşimden gelmedi.

Hemen masanın baş köşesine oturup görüntüsü ile içimi sızlatan telefonu elime aldım.
Telefonumun kenarındaki açma tuşuna bastım. Telefonumu açmayı başardım, sıra mesajları okumakta...

Telefonumun bazı kısımları çok parçalandığından siyah görünüyordu. Mesajlara gir. İki tane yeni mesaj kutusu vardı ben diğerinin kim olduğuna bile bakmadan
Not defteri yazan kısma tıkladım.
Gönderen:not defteri
Benim kendimi anlatmama gerek ****
En önemli kısmın üstünde fazla cam kırığı olduğundan ne yazdığı belli olmuyor. Eğer okunmuş mesajları telefonumun üst tarafına doğru çıkarırsan belki olur. O halde ona mesaj atayım.
Gönderilen:not defteri
Anlamadım tekrar yaz.
Ona karşı artık biraz sert olmam gerekiyor. Ona sert olmak istemiyorum, o beni büyülüyor. Ama bunu yapmam lazım.
Gönderen:not defteri
Atmayacağım banane. Kötülük işte ya...
Sanki bunu yazdıktan sonra önceki mesajı üste çıkmayacaktı. Çıktı bile...
Evet büyük bir nefesalıp ciğerlerimi şenlendirdikten sonra sonunu merak ettiğim mesajı, sonu ile okudum.
Benim kendimi anlatmama gerek...

Bu nedir ya! Yazılır mı ama böyle? Doğru ya kim olduğunu bile bilmiyorum. Neden atsın ki?

Ama onun bilinmezlik içinde olması ruhumu aydınlatma gücüne sahip. Onu bilmek istemiyorum. Ben onu bilinmezlikleri ile seviyorum... Belki, k-kim olduğunu bilsem bu kadar ilgi duymayacağım ona... Merak bile etmeyeceğim onu... Bilinmezlikler, beni oluşturuyor. Ben bile kendimi bilmezken başkasının kendisi olması beni yoruyor. Bilinmezlikleriyle kalsın..

Gönderilen :not defteri
Kimsin sen hı?
Klavyeme yazdığım şeyden sonra oluşan ölüm sessizliği... En sevdiğim sestir. İçimdeki çığlıkların zaten haddi hesabı yokken dışarıdaki sesler buna katlanınca kulaklarım çınlıyor.
Bilinmezliklerini sevdiğim adam bana unutturuyor çığlığımı , içimden sevdiğim adam...

Elim yine, yeniden klavyeye gitti. Dudağımın üstünde bir ıslaklık hissettim. Gözlerim ağlamaktan ıslanıyor olması ve bunun dudağımın üstüne gelmiş olmasını düşünmem dolayısıyla silmeye zahmet etmedim. Ta ki klavyemin tam üstüne düşen kan damlasını görene kadar...

Bir hayli aceleci davranarak elimi burnum ile ağzımın arasına koyarak Asiye'nin olduğu yere, odama ilerledi. Oradan da odamın kapısını ile kapısı yan yana olan lavaboya gidecektim.

Giyinme odamdan çıktım Yatağımda oturan Asiye'nin bana baktığını gördüm. O da telaşlanmış olacakki içeri doğru koşturdu. Koşarken bir yandan da
" Fulya teyze, teyze koş Asya'nın burnu kanıyor!" Asiye'nin gözünde bu kadar değerli olduğumu düşünmediğim için bunları duymuş olmak beni mutlu etti.

Ama hala kırgınım ona. Alt tarafı bir şiir yazdım ona bile alındı... Bir insanın her dakika her şey aklında olur mu? Elbette hayır, ama Asiye benim aklımdan çıkmamak istiyor.

Sesini bile duymadan sevdiğim adam,kal kalbimde... Çıkma kapıyı kilitledim, içeridekilerden bazılarını çıkarmak istiyorum ama sen çıkma diye kapıyı kilitledim.

Asiye için bu kadar kafa yormamaya karar verdim.
Annemi gördüm, elinde pir topak peçete vardı. Eminim ki burnumu silmek için getirmişti...


******

Uyku sersemliği ile yatağımdan doğrul aya çalıştığımda kafamdaki nemli kumaş parçası yere düştü ve aniden kafam döndü. Kafam nadiren döndüğü için hemen geri yattım. Burnum kanadıktan sonra, yine bu oay da çok nadir olduğu için bayılmış olma olasılığım çok yüksek.

Ah yine akıllı ben düşünmeye koyuldum.

Merhaba okuyucu kuzularım,bu bölümü bir nevi geçiş bölümü olarak yazdım. Pekala ben bu bölümü pek aksiyon olmadığından beğenmedim diyebilirim. Ama benim için sizin beğenmenizdaha önemli,sonuçta ben bu kitabı kendim için değil sizler için yazıyorum.
Umarım beğenirsiniz. Hadi bakayım okuyun, unutmayın ki öpüldünüz...

Not DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin