11. Bölüm

141 68 10
                                    

Bu hayatta bizi böyle 

Yakamızdan tutacaksa

Hadi böyle yaşa 

Derken kalbimize sormuş mu?

Bir makine yanımda  uğuldarken daha fazla uyumaya ya da uyuma rolü yapmaya lüzum olmadığını düşünüp gözlerimi araladım. Karşımda beyaz önlüklü bir beyefendi vardı ve yanında da Cenk vardı... Cenk acele ile konuşuyordu..

"Eymen Bey arkadaşım iyileşecek mi?"

"Sakin olun ve endişelenmeyin. Bakın göz-"

Cenk'in aniden bana doğru koşması ile doktor olduğunu tahmin ettiğim kişinin sözü yarım kaldı ve Cenk konuşma sırasını aldı.

"Asya u-uyandın mı? " Bana söylediğini sonradan anladığım için , ben cevap veremeden üç defa daha adımı seslendi . Bana söylediği kanaatine varınca sorusunu cevapladım. 

"Ne oldu Cenk?"

"Ne oldu diyor ya! Asya bayıldın , daha fazla ne olabilir ki?

Kafama dokunduğumda acıyı hissedip ufak çaplı bir çığlık eşliğinde 

"AH!"  Diye bağırdım. Yanımdaki masa telefonuma gelen mesaj ile hafifçe titredi , telefonuma uzanırken kafam biraz acısa da aldırmadan telefonumu açıp mesajlara girdim. Başa sabitlenmiş kişiden ,Not defteri 'nden , gelen mesaja baktım. Telefon camımı Asiye ile kavga ederken oturduğum puftan düşürerek kırdığım için biraz bulanık gözüküyordu. 

gönderen : Not defteri

Geçmiş olsun

Biraz duraksayıp , artık Not defterinin her an yanımda olan Cenk olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Gönderilen : Not defteri

Hiç bir şeyim yok benim, gayet iyiyim. 

Bunu yazdıktan sonra telefonumu sessize alarak bana ulaşmasını-en azından şimdilik- engelledim.

Daha hastalığımın ne olduğundan bile haberim yoktu ta ki Cenk

 "Zaten karaciğer yetmezliğin var bir de sigara dumanına maruz kalma." deyip beni ortamdan uzaklaştırana kadar . Burnuma takılan o iki kancalı şeyi televizyonlarda görünce 'Alt tarafı hasta oldu, fazla abartmışlar.' diyerek kestirip atsam da bu anı yaşamak bambaşka bir şeydi. Şimdi o anları yaşamak beynimde bir uğultuya sebep oldu. Demek ki hastalığımdan ötürü diğerlerinden farklı bir odada kalıyordum. Diğerlerinin odaları  daha sade iken benim odam bir ev odası misali daha detaylı işlenmişti. Ben ne sigara iştim ne de alkol kullandım ama bir de başıma bu hastalık bağlanmıştı . Ama olsun her şerde , bir hayır vardır...

Yanımda öten  ve burnuma takılı kancalı plastik borunun bağlanmış olduğu makinenin hızlanması beni tedirgin etti. Kapıdan sinsi bir eda ile tanımadığım biri girdi ve karşımda dikildi. Bir kaç dakika bakıştıktan sonra  ayak ucumdaki dosyama baktı, gözleri parladı ama buruk bir tebessüm esiri altına almıştı yüzünü. Kimdi  bu yakışıklı , kahverenginin en koyu tonuna sahip olan gözlerinden adeta ışık akıyordu. Ama yüzü buna karşıydı sanki, asık suratı ve odaya girdiğinden beri bir kez bile gülümsemeyen dudakları... Hala dosyama göz gezdiriyordu, hiç bir şey demedim , diyemedim . Dilim varmıyordu demeye, bir anda dosyanın  diğer sayfasını çevirip gözlerinden akan ışık seli kurumuşçasına durdu. En donuk bakışları benim göz hizama gelince yine nutkum tutuldu.

Neden hiçbir şey diyemiyorum ?

Sanki biri vardı içimde tanıyordum ben bu kahverengi çiftleri ama ben bu yüzü hiç görmedim. İçimden geldiği gibi davranmak isteyince neler oluyordu bana? Sanki biri hislerimi kontrol ediyordu, göğsümün sol tarafında bir sızıntı vardı sanki ; içinden de kandan başka bir şey akıyordu. Birden ilgi odağım, karşımdaki kişinin ademelması oldu. Bir ademelması o kadar güzel hareket edebilir miydi? Edebiliyor demek ki.. Etrafımdaki çoğu kişinin ademelması vardı ve hatta Cenk'in bile. Ama bu kadar, bu kadar güzel akmıyordu onunki.

Ben ademelmasına hayret ve bir o kadar da hayranlık ile bakarken aniden bana döndü ve soğuk bakışlarıyla bana doğru yürümeye başladı.

Kalbim, dur yerinde atma o kadar hızlı. Hızını yakalayamam sonra, karşımdaki kişi her kimse sen rahat olmalısın kalbim.

"Beni tanıdın mı?"

Biraz önce hızlı atmaktan duracağını sandığım kalbim onun kadife sesi ile durdu sanki. Donmuştum adeta ve ruhumun aldığı donuklukla donuk bir cevap verdim.

"Hayır. Sen de kimsin? "

Sesim istediğimden çok daha tiz çıkmıştı. Onu görüp görmemek arasında kalmıştım çünkü. Bana birilerini anımsatıyordu. Fakat karşımdaki yakışıklının o olduğuna inanamıyordum. Not Defteri... Sen misin Not Defteri?

Eğer karşımda duran kişi Not Defteri ise onu keşke önceden görseydim. Pürüzsüz bir cildi , koskocaman bir ademelması ve her tınısına hayran olduğum sesi... Omuydu gerçekten? Ben hiç böyle biri olacağını sanmıyordum. Mesaj atarken kullandığı konuşma tarzı onun , elinden jileti hiç düşmeyen kişilerden olarak bilmeme neden oluyordu, oysa görünümü gayet iyi çok saygılı birine benziyordu. Fakat elinden jilet düşmeyen kişilerden olması buna engel değil tabii. 

Sesi oldukça soğuk çıkıyordu fakat sesindeki sıcaklık sadece hissedebileni ısıtacak cinstendi. Cenk masum ve bir o kadar da kıskanç gözlerle bize bakıyordu. Neredeyse içime kadar girmişti fakat onun yaptığı şeye itiraz edemiyordum. Anlaşılan Cenk sadece Not Defterinin gözlerinin içine bakıyordu, belli ki baya sinirlenmişti ona. Daha adını bile bilmiyordum ta ki Cenk'in yanımıza gelip 

"Sen kimsin lan!" diye bağırana kadar.

hiçbir şey demeden sustu öylece, boş gözlerle ve donuk hareketlerle başını sağa sola yatırarak bir bana bir de Cenk'e bakıyordu. Elimde bağlı olan serum iğnesi olmasaydı gidip bu saçmalığa son vermeleri gerektiğini anlatacaktım fakat dilimden sadece 

"Yeter." nidası döküldü.

Arkadaşlar bölüm gecikti kusura bakmayın . Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. umarım vote ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz . Bölüm biraz kısa oldu farkındayım fakat burada bitirmeyi amaçlıyordum ve bitirdim. Diğer bölümde görüşmek üzere, hoşcakalın...

Not DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin