45. Bölüm
Saçımı sımsıkı bir atkuyruğu yaptım ve evden çıktım, annemden zar zor aldığım izinle şimdi Lodos'un yanına gidiyordum. Anneme Lodos'un yanında olacağımı söylememiştim tabii ki, dışarı çıkacağımı söylediğimde milyon tane senaryo kurgulamıştı. Merdivenlerden inerken Güneş'e rastladım. Beni görünce durdu ve sırıttı "Nereye?" Kolundan tuttum ve aşağıya indirmeye başladım
"Lodos'a gerçek bir basketbol maçı yapacağımıza dair bir söz vermiştim" Güneş daha 14'üne yeni girmiş ergenler gibi apartmanda çığlık atmasaydı her şey daha hoş olabilirdi tabii "Lütfen şipim tutsun lütfen" yüzüme tükürünce neye uğradığıma şaşırdım "niye tükürüyorsun gerizekalı!" Fazla bağırmamaya çalışıyordum çünkü annem yeni senaryolar kurmuş olabilirdi
"Kanka hepsi nazar değmesin diye" Güneş'e gerizekalı demek benim için artık bir rutin haline gelmişti, ona gerizekalı demediğim her gün eksik hissediyordum "neyse, sen git bu soğukta çocuğu bekletme" o eliyle kışkış yaparken ben ona tepkisizce bakıyordum "banane, ben mi dedim Ocak ayının ortasında basketbol oynayalım" Güneş bu dediğime göz devirdi ama bir şey dememişti
"Yarın bana her şeyi anlatacaksın, detayları atlamadan" Güneş başka bir şey demeden arkasını döndü ve gitti. Ben de sallana sallana basketbol sahasına ilerlemeye başladım. Benim yüzümden hasta olur mu acaba diye düşündüm ama sonra çirkef tarafım bağırdı 'Bırak üşüsün! Bu seni soğukta basketbol oynamak için çağırıyor' ceketimin cebi titremeye başlayınca elimi cebime soktum, telefonu çıkardığımda ekranda koskocaman 'Lodos' yazısı belirdi
"Gelmeyi düşünüyor musun? Götüm dondu" sanki görebilecekmiş gibi omuz silktim "ben mi dedim bu soğukta basketbol oynayalım!" Bir süre ses gelmedi, gelen tek ses Lodos'un birbirine çarpan dişlerinin sesiydi bir an gülmek istedim ama ciddiliğimi bozmadım "tamam ya, niye bağırıyorsun" yüzüne telefonu kapattım. Zaten gelmiştim
Lodos yerinde zıplıyor ısınmaya çalışıyordu, içimden 'gerizekalı' diye geçirmeden edemedim, kendi kaşınmıştı banane ki.
"Sonunda" ona ters bir bakış attım, bu soğukta beni buraya getirmiş olması yetmiyormuş gibi şikayet mi ediyordu? Ona bağırmak için hazırlanıyordum ki iç sesim tarafından susturuldum 'istemesen kimse seni şuradan şuraya oynatamazdı' sahi ben neden buradaydım? Hepsi vicdanım yüzünden!
"Hadi başlayalım" onayladım ve yanına yaklaştım. "İlk önce temelden başlayalım, öncelikle sana kuralları öğretmeyeceğim. Senin kurallara uymayacağını biliyorum çünkü" son dediğine gülmeden edemedim. "Nasıl atacağını göstereceğim. Birkaç çalışmadan sonra gerçek bir maç yapacağız" benim onayımı bekliyor olacaktı ki yüzüme bakıyordu "tamam" birkaç adım geri gitti ve topu bana fırlattı "ilk önce neler yapabiliyorsun ona bakalım" elimde ki topa iğrenerek baktım, oldum olası sevmezdim basketbolu tabii abimin ben küçükken beni pota olarak kullanması da bundan nefret etme sebeplerimden biriydi
"Üç atış yapacaksın" basket sahasının demirliklerine yaslanmış beni izliyordu, hiç bir şey demeden potanın karşısına geçtim. Son bir kez Lodos'a baktım ve topu attım. Ama hiç bir şey düşündüğüm gibi olmamıştı, top potadan sekip yere düşmüştü. Ben somurtmuş topa bakarken kulaklarıma Lodos'un kıkırdaması doldu. "Komik mi!" Ellerini hayır anlamında salladı "tekrar dene" gözlerimi kıstım ve tekrar denedim. Topa fazla yüklenmiş olmalıyım ki top sahanın dışına uçtu, Lodos bu sefer kendini kasmadan gülmeye başladı "gülmesene!" Alt dudağını ısırdı ve topu almak için sahadan çıktı. Ne var yani? Basketbol da berbat olamaz mıydım!
"Son kez dene bakalım" topu tekrar bana attı. Bu sefer başaracaktım! Lodos bana asla gülemeyecekti. Topu elimde birkaç kez döndürdüm. Topu tekrar attım, galiba bu kez olmuştu! Sırıtarak Lodos'a döndüm tam dil çıkaracaktım ki kafama gelen ağırlıkla yere yapıştım. Lodos öyle sesli kahkaha atmıştı ki başımıza toplanacaklar sandım. Kafam sızlıyordu, ucundan gözlerim dolmuşta olabilirdi ama iyiydim. Lodos'a bana gülmek ne demek gösterecektim
Aklıma getirdiğim ve beni her seferinde üzen anıları düşündüm. Saniyesinden ağlamaya başlamıştım "Balın" Lodos'un telaşlı sesini duymazdan geldim, aklına getirdiği kötü anılardan dolayı sanki biraz önce yaşamış gibi içli içli ağlayan tek gerizekalı bendim galiba. Ama ne yapayım? Beni üzüyordu
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, koşar adım gelen ayak sesleriyle Lodos'un geldiğini anladım. Yanıma eğildi ve kafamı kaldırdı, yüzünde gördüğüm telaş beni afallatsa da kendimi durduramıyordum aklıma o kedinin nasıl öldüğü geliyordu. "Balın, iyi misin güzelim?" Anlına elini dokundurdu, hissettiğim acıyla suratımı buruşturdum "sikeyim ya! Hastaneye gitmek ister misin" kafamı iki yana salladım, ben kafam için ağlamıyordum ki. "Kızarmış, yakında moraracak gibi" benimle değil de kendiyle konuşuyor gibiydi
Yanıma oturdu ve bana sımsıkı sarıldı, o an ısındığını hissettim. E kaç saattir dışarıdayım. "Canın çok acıyor mu?" Telaşlı çıkan sesine aldırmamaya çalıştım, sonunda geri gelen sesimle konuştum "canım acımıyor ki" kafasını kaldırdı ve bana baktı "neden ağlıyorsun peki?" Burnumu çektim "aklıma sokakta baktığım kedinin öldüğü geldi" son cümleyi söylerken sesimin titrediğini farkettim. Lodos'un kahkaha atmasıyla koluna yumruğu geçirdim "komik mi!" Bana sardığı kollarını ittirdim, arkamı döndüm ve başımı dizlerime gömüp ağlamaya devam ettim "Balın?" Cevap vermedim "gülmemin sebebi kedinin ölmesi değildi, gerçekten" kafamı hafifçe kaldırdım ve ona baktım ama sonra yine dizlerime gömdüm kafamı.
"Sadece, gözüme çok tatlı geldin" kaskatı kesildiğimi hissetim. Biri bana iltifat edince kızarmıyordum aksine donup kalıyordum. "Canının acısı için değilde başka bir canlı için üzülmen güzel geldi gözüme" yavaşça ona döndüm, yüzümü hafifçe yukarı kaldırdı "Ağlama, gökyüzü kirleniyor" ilk başta ne dediğini anlamadım ama sonra bir aydınlanma yaşadım. Gözlerimden bahsediyordu. Yavaşça bana yaklaştı, ben ne yapacağını anlamaya çalışırken beklemediğim bir şey yaptı. Anlıma yumuşak bir öpücük kondurdu, ben şaşkınca ona bakarken o gülümsüyordu "desene, bizim maç başka bir zamana kaldı" ben hala konuşmuyordum, biraz önce ki olayda kalmıştım
"Hadi, seni eve bırakalım" ayağa kalktı ve üstünü silkeledi ardından ayağa kalkmam için elini bana uzattı. Elini tuttum ve ayağa kalktım ama ona bakmadan sahanın kenarına bıraktığım telefonu aldım. Annem 3 defa aramıştı ve muhtemelen şu an meraktan ölüyordu, diğer bildirimlere baktığımda 6 mesaj Güneşten gelmişti diğerleri ise Alminadan, ilk Almina'nın mesajını açtım
Almina: Balın
Almina: Ölüyorum!
Almina: Ben bir şey fark ettim
Almina: Lodos'a fena halde aşık oluyorum
Lodos'a bakmak için arkamı döndüm, elini cebine sokmuş beni izliyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedi, aynı şekilde ben de gülümsemeye çalıştım. Kendimi kötü hissetmem normal mi? Kötü hissetmiyordum, bok gibi hissediyordum
-
Hoaayda, Almina ne yaptın senEn sevdiğim bölümlerden biri oldu bu bölüm, gerçekten içime sindi
Almina ve Lodos'mu
Balın ve Lodos'mu
Balın ve bilinmeyen mi?
Ben şu an çok kararsızım ama piçlik yapabilirim :d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ R İ S (ASKIDA)
Short StoryKutunun kapağını yavaşça kaldırdım, içinde mat siyah bir bileklik vardı ve çok hoş duruyordu. Kutunun kapağını tamamen açtım, o sırada içinden küçük bir not düştü. Ben notu almak için eğilirken Güneş benden önce davrandı ve notu aldı. O not'a bakark...