1

11.2K 408 81
                                    

Kadın "Yemin olsun geceye." diyerek insanın içini ürperten ve kendinden emin bir ses tonuyla  konuşmaya başladı. "İntikamını alacağım. Yer, gök, ay ve yıldızlar şahidim olsun alacağım."

Sesi hastane koridorunda yankılanırken üzerindeki onlarca bakıştan bir haberdi. Postalları yeri döverken çıkışa doğru ilerledi. Kalbinde tarifi imkansız bir acı vardı. Sanki kalbi birinin prangalı parmakları arasına alınmış sıkılıyordu. Ya da kurşuna dizilmişti. Hayır, hayır bunların hiçbiri değildi. Kalbine cehennem ateşi düşmüştü. Fokur fokur kaynayan bir cehennem ateşi.

Bahçeye çıkıp kaldırıma oturduğunda cebindeki sigara paketini çıkardı. Dudaklarına yerleştirip çakmakla onu ateşlediğinde derince içine çekti.

Bu geceyi sevmemişti. Bu saatleri hiç mi hiç sevmemişti. Çünkü gece en yakınındakini almıştı ondan. Sırt sırta vererek mücadele ettiği adamı almıştı.

Berat'ını almıştı.

Bir yandan da bu geceyi çok sevmişti. En yakını şehit olmuş, peygamber ocağına gitmişti. İçi gibi yanan gözlerini gökyüzüne dikti ve sigaranın dumanını titrekçe verdi. Verdiği sözü tutamayacağını anladığında "Özür dilerim, affet beni devrem." diye mırıldanarak sigarayı söndürdü.

Ayağa kalıp izmariti çöpe attıktan sonra eski yerine geri oturdu ve göz yaşlarının yanaklarından aşağı süzülmesine izin verdi. Bağıra çağıra ağlamak, bir yerleri yakıp yıkmak istiyordu. Belki tüm bunlar bir nebze rahatlamasına neden olurdu. Biliyordu, asla kalbindeki acıdan gram eksiltmezdi.

Ama bu sözünü tutacaktı. Şu an hıçkıra hıçkıra ağlıyor olsa da kendine ya da çevresine zarar vermeyecekti. Öyle söz vermişlerdi Berat'la birbirlerine.

Eğer bir gün birimiz diğerinden önce şehadete ererse, ağlayıp üzülmeyeceğiz. Kendimize, çevremizdekilere zarar verecek en ufak şey yapmayacağız. Aksine omzumuz dik alnımız ak, şehit olanı yolcu edeceğiz. Çünkü biz askeriz. Ondan önce biz Türk'üz. Türk dediğin şehadete gülerek giderek.

Berat'ın yaptığı konuşma kelimesi kelimesi aklındayken kendi kendine "Son kez," dedi. "Son kez ağlayacağım ve görevimi yerine getireceğim kardeşim."

Naâşı yarın sabah babaocağı olan Kayseri'ye gitmek için yola çıkacaktı. Cenaze defin işlemleri sırasında dim dik şekilde ailesinin yanında olmalı, onlara destek çıkmalıydı. Bir daha ağlamamak üzere kendine ağlama hakkı tanıdı ve omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya devam etti.

Bu bayrak altından, bu uğurda bir yiğit daha yitip gitmişti.

-

Doktorun Berat'ın şehit olduğu haberini vermesinin üzerinden bir saat geçmiş olmasına rağmen koridorda olan tüm askerler oldukları yerden ayrılmamışlardı. Herkesin yüreğine bir ateş düşmüştü. Kimsenin ağzından tek kelime dökülmemiş, kimse olduğu yerden milim kıpırdayamamıştı.

Ta ki, Gökbörü Yüzbaşı'nın sarf ettiği sözlere kadar.

"Yemin olsun geceye, intikamını alacağım. Yer, gök, ay ve yıldızlar şahidim olsun alacağım."

Saf öfke ve intikam arzusu kokan sesinin koridoru inletmesinin hemen ardından orayı terk etmişti. Gökbörü'nün arkasından bakan onlarca adamdan biri olan Binbaşı derince nefes verdi.

Gökbörü çok gözü kara bir kadındı. Biliyordu ki bu işin peşini asla bırakmayacaktı. Sorun bırakmaması değildi. Elbette hiçbiri bırakmayacaktı. Ancak kadının aklına koyduğunu yapma huyu onu korkutuyordu. Rütbeli bir asker olarak yapacağı en ufak hata onun mesleki hayatını etkilerdi. Şimdilik bunları düşünmeyi ertelerken ayaklandı. Şanlı şehidi en güzel şekilde uğurlamak için yapılması gerekenler vardı.

GökbörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin