4

4.8K 351 119
                                    

Anın şaşkınlığını üzerinden geçte olsa atmayı başaran kadın karşısında oturan adamı dikkatle süzdü. Onu en son gördüğünde uzun olan saçları şimdi özenle kesilmiş, yüzüne yakışan bir modele bürünmüştü. Asker tıraşına oldukça uzak bir modeldi.

Gömleğin sardığı vücudu eskisine göre bir tık daha yapılıydı. Onun dışında değişen pek bir şey yoktu. Aynı bakış, aynı gülüş ve aynı mimikler...Başbuğ hep olduğu gibiydi.

Yanlarına gelir gelmez kimseyi umursamayarak ilk kıza sarılmış, güzelim demesinin üzerine bunu yapmasıyla daha çok dikkat çekmişti. Bu adamın cidden ayarı yoktu. Ardından Fuat Vezirhan'la tokalaşmış kardeşini daha sonra fark etmişti. İki kardeş uzun zamandır birbirini görmediği için uzun soluklu bir özlem giderme süresi yaşamışlardı.

Şimdi ise yemek eşliğinde muhabbet ediyorlardı. Gökbörü kendisine çarpık gülüşler atıp göz kırpan adama oldukça normal bir surat ifadesiyle bakmayı sürdürdü. Buraya geleceğini neden haber vermemişti bilmiyordu, tek bildiği onunla uzun soluklu bir konuşma yapacak oluşuydu.

Tuğtekin çaprazında oturan adamı uzun uzun inceledi. Adını çokça kez duymuştu ancak görmek bugüne nasip olmuştu. Adamın gelir gelmez Gökbörü'ye sarılması ve şu anda da olduğu gibi kadına göz kırpıp durması aralarında bir şey olduğu ihtimalini kuvvetlendiriyordu.

"Gök?"

Başbuğ'un seslenmesiyle Gökbörü babasına kısa bir bakış atıp soru soran gözlerle ona baktı.

"Dışarı çıkalım mı?"

"Yemek yiyorum."

Başbuğ alayla gülüp kendini takmayan kadının tabağına baktı. "Yemişsin işte yiyeceğini ben sana ısmarlarım hadi kalk."

Fuat Vezirhan sinirli olduğunu hissettiği kızına gülerek baktı. Umuyordu ki bu sinirini Bağbuğ'a fazlasıyla yansıtırdı. Gevşek herif sesini çıkarmıyor diye tüm gece kızına abuk sabuk hareketler yapmıştı.

"Gökbörü sıkıldın zaten gidin siz," dedi adam birkaç saniye sonra. "Başbuğ seni eve bırakır."

Babasına karşı çıkmak için dudaklarını aralamıştı ki, ayağa kalkıp ceketini giyen ve topluca iyi geceler dileyen Başbuğ'la son anda bunu yapamadı. Kafa sallayarak ayaklandığında Hakan'a bakarak konuştu.

"Gelmiyor musun?"

"Geleyim mi?" dedi ağabeyinden böyle bir teklif göremeyen Hakan. Kadın göz devirdi.

"Ağabeyin sonuçta gel bir zahmet."

Ardından Yasir ve Tuğtekin'e kısaca baktı. Yeterince sıkıldıkları belliydi. Onlarda gelse kötü mü olurdu? Hem belki Başbuğ'la yapacakları konuşma ertelenirdi ha?

-

"Sizi tanıyorum denilebilir." diyen Başbuğ Gökbörü'de olan bakışlarını Tuğtekin ve Yasir'e çevirdi.

"Hakan aranıza katıldığında sizi araştırmıştım." Açık sözlülüğü ve öğrendiği bilgiyle Hakan ağabeyine kaşlarını kaldırarak baktı. Bundan haberi yoktu.

"Ne ara oldu bu ya?"

"Sen telefon edip time alındığını söylediğin gün."

Hakan belli belirsiz kafa salladı. Yavaş adımlarla yürüyen ve üzerinde ağabeyinin ceketi olan Gökbörü'yle göz göze geldiğinde aklını meşgul eden soruyu dile getirdi.

"Gökbörü Yüzbaşı ile uzun zamandır tanışıyormuşsunuz. Hiç söz etmedin?"

Başbuğ parlayan gözleriyle kadına sevimli sevimli baktı. Üzerindeki yeşil elbise en az kamufilajları kadar yakışmıştı. Gerçi ne giyse yakışıyordu da.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GökbörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin