Büyük karşılaşmaya hazır mısınız?O halde yorumlarınızı bekliyorum.
Sizleri çok seviyorum.
Keyifli okumalar...
Gözlerimi açtım, halbuki dün geceyi son olarak nitelendiriyordum. Hayat işte hiç beklemediğimiz zamanlarda bizler için bir fırsat daha koyuyordu önümüze.
Gözlerimi açar açmaz direk olarak koluma bağlı olan kan serumuna bakmıştım. Kendimi düne göre daha dinç hissediyordum. Muhtemelen geceden beri bir çok kez kan nakli alıyordum.
Bu kez daha temkinli bir şekilde çıkardım, kolumdaki serumu. Yavaşça ayağa kalkıp kapıya doğru yönlendiğim sırada kapı normalden daha yavaş bir şekilde biri tarafından açılmıştı.
İçeriye girecek olan her kim ise cisminden önce kokusu sarmıştı bütün odayı ve ben bu kokuyu bir daha duyabilmek için tüm ömrüm üzerine yeminler etmiştim.
Dolan gözlerimi sıkıca kapattım. Buna hazır değildim, ona böylesine kırgınken yaşıyor diye sevinip, hiçbir şey olmamış gibi, ben sanki hiç acı çekmemişim gibi boynuna sarılamazdım.
Cesaretimi toplayıp gözlerimi araladığımda, ellerinde büyük bir papatya buketi ile karşımda tam bir yıl önce öldürdüğüm adam duruyordu.
Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Ne hissettiğimi biliyor fakat nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Bunu nasıl anlatırım onu da bilmiyorum. Daha önce kimin başına gelmişti ki canından çok sevdiği insanın bir yıl boyunca yasını tutup tam bir yıl sonra tekrar hiçbir şey olmamış gibi karşısına gelmesi?
Gözyaşlarım deli gibi firar ederken gözlerimden, konuşmak istiyordum ama tek yapabildiğim şey susmaktı. Sanki ölümüne yeminliymişim gibi.
Yaklaştı, yaklaşmasına karşılık geri adım attım. Bu kadar kolay olamazdı değil mi, bir yıl boyunca öldüğüne inandırıp, şimdi çıkıp 'ben geldim.' demesi? Bu kadar kolay olmamalıydı bir an da her şeyi silip affetmesi.
"Ben..."
Dedi sesine öylene hasrettim ki, bazı geceler kendi kurduğum hayal dünyasında sesinden şarkılar dinleyip öyle uyuyordum.
"Sus..."
Dedim. Susmalıydı konuşursa kendimi toparlayamazdım. Belki uzaklarda olsaydı ama yine yaşasaydı ölümü kabullenmek daha kolay olabilirdi ama şimdi öyle zordu ki her şey, bana bıraktığı her şeyi...
Derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım.
Ah gözlerinin koyu denizinde boğulup, kendimi kaybettiğim adam, nasıl hâlâ bu kadar güzelsin? Nasıl beni böyle seninle konuşamayacak kadar dağıtabildin?
Elini tutmak istiyordum, bedenine sarılıp göğüs kafesine başımı koyarak kokusuyla boğula boğula ölmek istiyordum fakat onsuz geçirdiğim bir yılı hatırlıyordum, çektiğim bunca haksız acıların bir hiç olduğunu anlıyor ve keşke diyordum, keşke ömrümden yaşadığım bu bir yılı atabilme gibi bir şansım olsaydı, şimdi böyle uzak kalır mıydım ben hiç senden ?
Biraz daha yaklaştı ben geriye doğru giderken elimi uzattım durması için. Fısıltı tonunda çıkan kelimelerim kendimi ifade etmekte zorluyordu beni.
"Yaklaşma bana..."
Durdu, onunda benden kalır bir yanı yoktu.
"Ne olursun bana bir yabancıya bakarmış gibi bakma."
Yabancıdan farkı mı kalmıştı gözümde? Sokaktan geçen hiçbir yabancı böylesine yakmamıştı canımı.
"Sokaktan geçen bir yabancı bile artık senden daha yakın bana."
Gözlerindeki yaşlar, ellerindeki papatyaları ıslatıyordu.
"Böyle konuşma kalbim acıyor."
Biraz olsun dinen gözyaşlarımın kurumasına kalmadan yerine yenilerini ekleyecek sözler sarf ettiriyordu bana.
"Keşke sadece kalbim acısaydı sen giderken. Senin şimdi sadece kalbin acıyor ya hani, benim kalbimle beraber günlerim, gecelerim hayatıma dair ne bıraktıysan geriye hepsi tek tek her gün daha da katlanarak acıyordu Park Jimin. Ama şimdi sana bakıyorum da çektiğim hiçbir acıya değmezmişsin."
-BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌼BEYAZ PAPATYALAR🌼 P|J|M🌼TAMAMLANDI🌼
FanfictionBir sonbahar mevsiminde, beyaz papatyalar ekmiştin en kurak çöllerime... 2. Kitap