Merhaba! Uzun bir aradan sonra yine sizlerleyim. 2 yıl önce yazmaya başladığım kitabıma geçenlerde bir okuyucumun lütfen devam et demesi üzerine tekrar yazmaya karar verdim. Umarım ilham perilerimi kaybetmemişimdir.
İyi okumalar!
***
Uyandığımda feci bir şekilde başım ağrıyordu. Sonra aklıma neler yaptığım geldi. Bulanık görüntüler beynime yavaşça süzüldü. Pişmanlığın verdiği kasvetle gözlerimi yumdum.Doğrulmak istediğimde doğrulamadım çünkü ellerim ayaklarım bağlıydı. Bu durum beni aşırı rahatsız etti. Neden beni prangalama gereği duydular ki? Sinirle kaşlarımı çatıp prangaları zorladım. Hiçbir işe yaramayınca kendimi bıraktım.
Sahi ne demişti doktor? Başka okulda rahatsızlık veriyordu. Bir dakika ya Vuslat? O da mı lanet olası hayal gücümdü. Peki Hayal o nerdeydi? Endişeden ağlıyacak raddeye gelmiştim.
Tam o sırada doktor olduğunu düşündüğüm bir adam ve alımlı bir hemşire içeri girdiler. Doktor sandalyeye oturup bana bakışlarını yöneltti.
"Evren, ben yeni uzman doktorun Peyami Kılıç. Bir süre seni burada ağırlayacağız. İyi geçineceğimizi umuyorum. Sana sürecimizi aktaracağım. Öncelikle yaklaşık 3 ay sürecek eğer aksilik olmazsa. Her gün sabah ve akşam olmak üzere terapi alacaksın. Onun haricinde akşamüstü yürüyüş imkanın var." tek nefeste bunları dedi.
Bende alaycı bir şekilde "Önce beni çözseydin Peyamiciğim." dedim. Peyami moruğu da "Henüz onun için erken Evrenciğim." dedi ve odayı terk ettiler.
Harika burada bu şekilde kalmıştım. Sinirle olduğum yerde biraz tepindim ve birilerinin gelmesini bekledim. Ama yaklaşık 3 saattir kimse gelmedi. Artık aç karnımın verdiği sinirle bağırmaya başladım. "Şu lanet odaya artık biri gelip beni çözecek mi?" dedim.
Kimse gelmedi. Hatta bir buçuk gün geçti.Ve artık yatağıma işemek üzereydim ve bağırmaktan boğazım tahriş olmuştu.
Merak ediyorum da bu nasıl bir sistemdi böyle. Annemle babam beni buraya nasıl bırakmıştı böyle. İnanamıyorum gerçekten.
Ben bu düşüncelerde iken o alımlı hemşire gülümseyerek içeri girdi. Ben daha konuşamadan boynuma bir iğne yapmıştı bile. Sonra beni prangalarımdan kurtarmaya başladı. Sonra da lavaboyu işaret ederek "Sanırım orada biraz vakit geçirmek isteyebilirsin. 1 saat sonra terapi için seni almaya geleceğim" deyip odadan çıkmıştı.
Kendimi hemen lavaboya atıp kötü enerjilerimi attım. Ardından kısa bir duş aldım ama sanki yavaştan tüm gücüm, tüm enerjimin çekildiğini hissettim. Giyindikten sonra yatakta kendimi hemşireyi beklerken buldum.
Hemşire tekerlekli sandalyeyle gelip beni odadan çıkardı. Düşünemiyordum. Sanki uyumak üzereymişim de uyuyamıyormuşum gibiydi.
Sonra bir odaya getirdi beni. Uzun boylu, sağlam yapılı olduğu belli olan adam karşıma geçip gülümsedi ve aşırı hoş tınılı olan sesiyle "Merhaba Evren, ben terapistin Buğra Açıksöz. Seninle tanışmak için uzun süredir bekliyordum." diyip çarpık bir şekilde gülümsedi.
Çarpık gülüşüne her ne kadar yumruğumu geçirmek istesem de onun yerine "Ben de beni ne zaman çağırcaksınız diye bekliyordum" dedim. Doktor da "Bu da tedavinin bir parçası." diyerek beni susturdu. Aman ne hoş!
Adam elindeki kağıtları inceledikten sonra bana yönelerek "Bana son 1 ayını anlatmanı istiyorum. Ama lütfen tüm detaylarıyla." dedi.
Bu ahmak beni ne zannediyordu. Gerçekten ona Hayal'i anlatacağımı falan mı? Biraz alaycı bir şekilde "Hayır." dedim.Doktor sanki buna hiç şaşırmamıştı. "O zaman benim anlatmamı ister misin?" dedi. Bu lavuk kimdi ve beni nerden tanıyordu. "Hay hay doktor beycim. Annem babam bile benim hakkında hiçbir şey bilmezken sen mi benim bile bazen içinden çıkamadığım durumu bana mı anlatacaksın?" dedim asi bir şekilde.
Doktor ne yapmaya çalışıyordu. Tepem atmaya başlamıştı. "Evren, hayal gücün ne kadar kuvvetli sence?" dediğinde istemsizce çevreye bakındım ve yutkundum. "Sanırım kaybettim." dedim umutsuzca.
Doktor gözlüklerinin üzerinden "Bunu sana verdiğimiz ilaç sayesinde engelliyoruz. İlaç etkisini yaklaşık 1 saat sonra kaybedecek." dedi saatine bakarak.
Bir dakika ne? Ne yani Hayal'i görmemi bu ilaçlar mı engel oluyor. Dehşete düşmüştüm. Doktor sanki bu halimi anlayarak "Sakin ol! Eğer bana yaşadığın ve gördüğün şeyleri anlatırsan. İlacı sana verdirtmeyeceğim. Ve benimle hiçbir ilaç kullanmadan tedavi göreceksin." dedi güven veren sesiyle.
Şimdi eğer bu adama her şeyi anlatırsam Hayal'i görebilecektim çünkü ilaç almayacaktım. Mantıklı geliyordu ve ona anlatmaya karar verdim.
Derin bir nefes alarak "Benim hiç arkadaşım yoktu. Kitap okumayı ve bir şeyler çiziktirmeyi severim. Bir gün rüyamda bir kız gördüm. Ve onun resmini çizdim. O kadar çirkin olmuştu ki o resmin üzerine belki 100 tane resim çizdim. Ve bir gün o resimlerin arasında otururken bir ses duydum. "Her ne kadar en iyisini yapmaya çalışsan da olmuyor değil mi?" diye. Sesin geldiği yere baktığımda günlerimi resmini çizerek geçirdiğim kız karşımda duruyordu. O kadar güzeldiki o an oraya bayılmıştım sanırım.
Uyandığımda kız yoktu. Buna daha önce hiçbir şeye üzülmediğim kadar üzülmüştüm. Sonra günün birkaç dakikasında bana kendini göstermeye devam etti. En sonunda saatlerce hiç yanımdan ayrılmayacak kadar birbirimize alıştık. Hayal'le tanışma hikayem burdan geliyor. Hayal benim her şeyim.Arada tavana baktığım da garip canlılar görüyorum ama gözlerimi çektiğim an gidiyor." diye devam ederken Doktor araya girdi "Hayal'le ne zamandan beri birliktesin?" diye sordu.
"Yaklaşık 3 yıldır. Liseye ilk başladığımda sanırım. Neyse işte bu şimdi benim anlamadığım Vuslat da mı hayaldi?" diye en sonunda sordum.
Doktor derin bir nefes alarak "Bak Evren o okul, o kız ve o müdür gerçekten var. Ama onlarla senin düşündüğün tarzda bir durum yok. O sorduğun kız polise şikayet etmiş seni beni taciz ediyor diye. Ayrıca kapının üzerine boya koymuşsun ve müdürün kafasına dökülmüş. Başka servislere binip evinin mevkisine gelince bağırarak durmasını istiyormuşsun. Evren şu an ne kadar şaşırdığını görebiliyorum ama öncelikle sakin olmalısın." dedikten sonra sustu.
Vuslat beni şikayet mi etmişti hem de taciz ediyor diye ben kimseye öyle bir şey yapmam ki! Müdürün kafasına boya dökmek mi? Onu ben yapmadım ki Hayal beni uyarmıştı. Hande'ler yapmıştı. Ben yapmamıştım. Annem ve babam o okul için bana üniforma almışlardı. Bu nasıl olur kafam almıyordu.
"Bunlar nasıl olur?" diye sordum en sonunda. Kendimi çok kötü hissediyordum. Doktor "Ciddi anlamda durumun çok kötü. Artık son raddesine gelmişsin. Ve bilincini yitirmişsin. Şanslıymışsın ki kendine ve çevreye ciddi hasarlar vermemişsin." dedi.
Sustum, sadece sustum. Diyecek bir şey yoktu ki her şeyimi kaybetmiştim. Doktor sözlerine devam ederek "Annenle baban odanda kendi kendine konuştuğunu sanki kendi kendine tartışıyormuşsun. Tabi bunlar senin anlattıklarınla iyice oturdu. Senden üzülmemeni ve bizimle tedaviye başlamanı istiyorum. Sana düşünme süresi veriyorum. Yarın sabah görüşürüz. Şimdi iyice dinlen." dedi o şefkatli ses tonuyla.
Ayağı kalkıp hiçbir şey demeden çıktım. Başım hızlı kalktığım için dönmüştü. Kapının önünde beni getiren hemşire vardı. Elindeki tekerlekli sandalyeye oturdum. Beni odaya götürürken yaşadıklarımın aslında bir yalan olduğu ve her şeyin benim hayal gücüm olduğu gerçeği beni mahvetti.
***
Evet arkadaşlar umarım beğenmişsinizdir. Okunma durumuna göre yazmaya devam edeceğim.
Beğendiyseniz, beğenmeyi unutmayın!!
Kendinize iyi bakın <3⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN
FantasyKimse benim neden böyle olduğumu bilmiyor? Bilmedikleri halde neden üzerime geliyorlar? Benim gördüklerimi görmüyorlar... Eğer benim gördüklerimi görselerdi böyle olmazdı... Benim garip dünyama hoşgeldiniz....