//BÖLÜM 27~ÖLDÜ//

894 72 53
                                    

*Arkadaşlar bir süredir yeni kitap yazdığımdan bahsetmiştim. Çok fazla soran oluyor ne zaman geleceğine dair şimdi güzel haberi verelim. Kitabımı yarın yayımlayacağım. Buradan da diğer kitaplarımdan da haber vereceğim yayımladığım zaman. Yarın yepyeni bir kitap ve konuyla karşınızda olacağım...*

//Ömer'den//

Yeraltına geldiğimde beni girişte karşılayan korumaların önüne geçip Ertuğrul Sancak'ın odasına girdim. O da beni bekliyor olacak ki geldiğimi görünce ayağa kalktı. Yanıma geldiğinde bakışlarını kapıya çevirdi.

"Benimle gel." Kapıdan çıkmasıyla bende peşinden çıktım. Beraber büyük bir odaya geldiğimizde içeri girmiştik. Etrafıma göz attığımda dışarıda denk geldiğim mafya başlarının çoğu buradaydı. Ertuğrul tam ortaya geçtiğinde herkes ortaya toplanmaya başlamıştı.

"Bugün o adamın işini bitireceğiz. Artık herkesin canına yetti. Gerekli olan her bilgi size verilecek." Ardından bakışları bana kaydı. Yanıma yaklaşıp silahını çıkardı ve bana uzattı. "Bu sefer başınızda ben değil Ömer olacak, beni nasıl sayıyorsanız onu da aynı şekilde sayacaksınız. Ona karşı yapılan saygısızlığı kendime yapılmış sayarım." Herkesin bakışları beni bulurken Ertuğrul'a çevirdim bakışlarımı.

"Buna gerek yok, ben bu yola kendim girdim sonunu da yine ben getirebilirim." Elini omzuma getirip sıktı.

"Biliyorum Ömer, ama bu defa seni yalnız göndermeyeceğim bu yola. Bütün adamlarım seninle olacak. Geri geldiğinde ise seninle konuşmam gereken önemli bir konu var." dediğinde kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Uzattığı silahı elime alıp belime taktıktan sonra arkamda hazır bekleyen korumaların önünden dışarı çıktım. Çıkışa doğru yürümeye devam ederken arkamdan gelen adamlar oradaki korumalarını teker teker aldılar yanlarına. Ben ise hazır da bekleyen adamlarımın yanı sıra Ertuğrul Sancak'ın adamlarını almıştım. Silahımın şarjörünü kontrol edip yedek şarjörü de aldım yanıma.

Gözlerim bana doğru gelen Aliye kaydığında o da silahını hazırlamıştı. Başını olumlu anlamda salladığında beraber çıktık dışarı. Arabalar hazırlanırken açılan kapıdan arabaya  bindim. Bu sırada telefonuma gelen konumla beraber bakışlarım oraya kaydı. İstanbul'un çıkışında eski bir depo...

//Defne'den//

Bir yatağın üzerinde oturuyordum şimdi de. Kollarım ve ayaklarım yatağın etrafına zincirli ve karnımdan da aynı şekilde kalın bir zincir geçiyordu. Şimdi ağzım ya da gözlerim kapalı değildi. Etrafımda oluşan hareketlilik gözümden kaçmasa da kimseye bir şey soramıyordum. Korumalar deponun girişine oldukça ince bir ip sararken bir tanesi o ipin ucuna bir şey takıyordu. Bunun ne olduğunu sonradan anladım. Bomba. Tuzaklıyordular depoyu. Bu sırada o adam geldi yanıma. Yatağın kenarına otururken bakışlarım ona kaydı.

"Sevgilin seni bulma ümidiyle gelecek bu depoya. Ama daha kapıdan girer girmez bom! Yok olacak. Parçalarını bile bulamayacaklar." Başımı olumsuz anlamda sallayıp öfkeyle bağırdım.

"Senin gücün onu öldürmeye yetmez. Ömer beni buradan kurtaracak ve senin o nefesini kesecek. Toprağın altına girecek olan senin beş para etmez aciz bedenin olacak!" Bu söylediklerimden sonra elini çeneme getirip sıkmaya başladı. Canımın acısından dolayı ağzımdan kaçan çığlık onu gülümsetmişti.

"O dilin oldukça uzun, ama ben onu da terbiye edeceğim. Seni öylesine sadık bir köle yapacağım ki bana baş kaldırmayı bırak dediklerimi ikiletmeyecek hale geleceksin." Başımı sallayıp elinden kurtuldum.

"Senin gibi iğrenç bir adama köle olmam ben. Ömer gelip beni buradan alacak eğer o gelemezse bizzat ben halledeceğim seni!" Kahkaha atmaya başladığında gözlerimi karşı duvara çevirmiştim.

Aşkın Kıyısında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin