-Onu nasıl bulmayı planlıyorsun Anthony? Sadece adını biliyoruz!
-Aklımda bir şey var...
Eğer paralı asker tutabilecek durumdaysa, yüksek bir mevkide olmalıydı. En azından öyleyse işim kolaylaşacaktı. Yüksek mevkide birinin yerini de yüksek mevkide biri bilebilirdi. Kampa dönmeliydim. Böylece kampın yöneticilerinden birinden, onun yerini öğrenebilirdim. Peki kampa girip, onlardan birinin yanına nasıl ulaşacaktımki? Ayrıca etrafta dolaşan dolaşan mutantlar da olabilirdi. Gerçi bu bölge birkaç ay önce mutantlardan arındırılmıştı ama yine de dışarıya çok nadiren keşif ekibi gönderilirdi. Bir plana ihtiyacım vardı. Tek başıma bu işin üstesinden gelemezdim.
-Yardımına ihtiyacım var.
-Ne yapmayı planlıyorsun Anthony?
-Bağlantılarını kullanman gerekli.
-Ne için? Bir saniye... Yoksa...
-Evet, içeri... Çok içeri girmemiz gerekecek.
-Niyetin intihar etmeki mi ha? Askerler seni gördükleri yerde vururlar!
-İşte burada sen devreye giriyorsun. Yıllar önce sen de duvara gönderilmemiş miydin? Hatta seni, yaptığın şeye bir karşılık olarak geri göndermişlerdi.
-Evet ama...
-Orada bulunanların çoğunun babasını veya başka bir akrabasını tanıyor olmalısın. 5 yıl önce yaşanan felakette, duvardakilerin birçoğunun hayatını kurtarmıştın. Şimdi bunu karşılığını vermelerinin zamanı geldi.
-Anthony, şuanda ben de bir kaçağım. Yıllar önce yaptığım bir şey için bana, seni duvardan geçirmek gibi bir iyilik yapmazlar. Herkes kendi canını düşünür. Eğer yakalanırsan ve bu işte sana yardım edenleri bulurlarsa, hepsinin kellesi gider. Hem o zamanlarda duvarda olanların birçoğu hayatını çoktan kaybetmiştir. Geri kalanlar çok düşük ihtimal olsa da belki bize yardım ederler ama ölenlerin akrabaları, bana bir şey borçlu değiller.
-Denemek zorundayız. Eğer daha iyi bir planın varsa, lütfen söyle.
Anlaşılan onun da aklına başka bir plan gelmiyordu. Duvardan farkedilmeden geçebilmenin imkanı yok gibiydi. İçeriden yardım almaya mecburduk.Duvara tırmanıp üzerinden geçmenin imkanı yoktu. Duvar 12 metre uzunluğunda ve dışarıya doğru eğimli bir yapısı vardı.
-Eğer kapıdan giren bir erzak arabasının arkasına gizlenirsek belki farkedilmeden geçebiliriz.
-Mümkün değil. Erzak arabaları çok özenle kontrol ediliyor, sen de biliyorsun.
-Anthony, biliyorsun eğer bize yardım etmeyi kabul etmezlerse, ne olur biliyorsun değil mi?
-Evet, tüm risklerin farkındayım.
-Yine de bunu yapmakta kararlı mısın?
-Evet, bunu yapmak zorundayım.
Bu sırada annem yanıma geldi ve bana sarılıp konuşmaya başladı.
-Anthony, eğer istersen buradan uzaklara gidip her şeye yeniden başlayabiliriz. Claire de bizimle gelir. Huzurlu bir hayatın olabilir.
-Anne... Babam huzur içinde yatmadığı halde, benim nasıl huzurlu bir hayatım olabilir?
-Claire'i de mi düşünmüyorsun? Annesi ve babasını çoktan infaz etmişlerdir. Kızcağızın kimsesi kalmadı. En azından senin ona destek olman gerekir.
Bir an önce Claire'i görmeliydim. Nasıl unutmuştum? O da bir kaçak sayıldığı için ailesindekileri infaz etmeleri gerekliydi. Benim yüzümden annesi ve babasını kaybettiği halde, ondan bir özür bile dilememiştim.
-Claire! Hemen onu görmeliyim. Şuan nerede?
Annem kafasını sola doğru çevirdi ve ben de o yöne doğru koşmaya başladım.
-Claire!
Etrafıma bakındım ama onu göremedim. Yürümeye devam ettim ve ağaçlardan birinin dalından bir kol sarkıyordu.
-Claire!
Ağacın yanına gittim ve Claire'i gördüm. Ağacın dalına çıkmış ve uyuyakalmıştı anlaşılan.
-Claire...
Uyandırmak istemedim ve geri dönüp yürümeye başladım. Tam 2 adım atmıştımki bir çatırtı sesi duydum ve arkama baktım. Claire daldan düşmek üzereydi! Düşecekken, birden gözlerini açtı ve bana baktı. O sırada dengesini tamem kaybetti ama ben ileri atılarak onu yakalamayı başardım. Birlikte yerde yuvarlandık.
-Anthony...
-Claire... Ben...
Ayağa kalkım ve ona elimi uzattım ama elimi geri çevirip, kendi kalkmayı tercih etti.
-Claire... Be... Ben üzgünüm. Benim yüzümden, an-
-Evet, Anthony... Evet, senin yüzünden annemle babam öldü! Neden bunu yaptın!? Neden beni kurtarmaya çalıştın!? Neden!?!? Neden...
-Cla...
Beni yana ittirip, başından gitmem için bağırdı. Ne diyebilirdimki? Böyle bir şey için özür dilemek yeterli miydi? Yüzümü görmek bile istemiyordu. Ne kadar kendimi affetirmek istesem de nasıl yapacağımı bilmiyordum. Arkama bakmadan geldiğim yoldan geri döndüm. Ne annem, ne Melanie teyzem, ne de Lux buradaydı.
-Anne! Anne!
Cevap veren olmadı. Nereye gitmişlerdiki? Daha 10 dakika önce buradaydılar. Çadırlara da baktım ama orada da yoklardı. Etrafta daireler çevirmeye başladım ama onları bulamadım. Birkaç dakika sonra ayak sesleri geldi. Claire'dı.
-Di... Diğerleri nerede?
-Ben... Bilmiyorum.
Claire'ın gözlerinde bir şaşkınlık vardı.
-Anthony...
Bir yere odaklanmıştı ve sanki korkuyordu.
-Claire? İyi misin?
-Bu... Bu kan mı!?
-Ne kanı?
Claire parmağı ile ilerdeki bir ağacı işaret etti. Ağacın üzerinde koyu kırmızı bir sıvı vardı. Yaklaştım ve parmağımı sıvıya deydirdim. Kan kokusu metalik kokardı.
-Bu koku... Hayır...
Bizi bulmuşlar mıydı!? Annemi, Melanie teyzemi ve Lux'u kaçırmış olamazlardı. Hiçbir ses duymamıştım. Ayağımın altına bir şeyin yapıtığını farkettim. Bir kağıt parçasıydı. İçinde bir şeyler yazıyordu. Elime alıp okumaya başladım.
"Eğer 2 saat içinde dönmezseniz, onları bir daha göremeyeceksiniz!"
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyiniz ve bölümü beğendiyseniz vote veriniz :)
SON YAKLAŞIYOR